Prof. Dr. Yasemin Özkan
Prof. Dr. Yasemin Özkan
Neden Dişlerimizi erken yaşta kaybediyoruz: Diş eti hastalıklarımızdan dolayı  genlerimizi mi suçlamalıyız?
14.03.2022 | Pazartesi

Sevgili okurlarımız bu yazımızda sizlere diş kayıplarından söz edeceğiz. Bazılarımızın dişleri çürümeden direkt olarak çekilebiliyor ve maalesef çok genç yaşta dişlerimizi kaybedebiliyoruz. Diş kayıpları, hem estetik hem de fonksiyon ve konuşma açısından birçok sorun yaratmaktadır. Ayrıca çiğneme etkinliğinin azalması sonucu oluşabilecek beslenme ve buna bağlı sağlık sorunlarına neden olabilir. Özellikle estetik bölgedeki kayıplar özgüven eksikliği gibi birçok sosyal ve psikolojik etkilere yol açabilir.

Neden Dişlerimizi erken yaşta kaybediyoruz: Diş eti hastalıklarımızdan dolayı genlerimizi mi suçlamalıyız?

Diş eti hastalığının sadece dişleriniz için kötü bir haber olmadığını, aynı zamanda vücudunuzun diğer bölgelerindeki ciddi sağlık sorunlarıyla da bağlantılı olduğunu biliyor muydunuz? Artık 21. Yüzyılda ağız sağlığı ile genel vücut sağlığı arasındaki bağlantı kanıtlanmıştır ve sağlam bilimsel kanıtlarla desteklenmektedir. Buna rağmen sadece 6 kişiden sadece 1'i diş eti hastalığı olan kişilerin inme veya şeker hastalığı riskini artırdığını ve sadece 3 kişiden 1'inde kalp hastalığı bağlantısının farkındadır.

Diş kayıplarının birçok nedeni olabilir. Bunlar kaza gibi travmadan kaynaklanabileceği gibi erken teşhis ile önlenebilecek çürük, diş eti problemleri veya bazı sistemik rahatsızlıklardan da kaynaklanabilir.

DİŞ ETİ HASTALIKLARI

Diş eti hastalıkları diş kayıplarının en yaygın sebebidir. Ağız bakımının ihmal edilmesi ve buna bağlı gelişen dişeti rahatsızlıkları eğer tedavi edilmez ise kısa sürede diş kayıplarına neden olabilir. Bunun önüne geçebilmek için yetişkinlerin günde iki kere etkili bir şekilde dişlerini fırçalayıp diş ipi kullanması önemlidir. Bunun dışında bireylerin düzenli olarak diş hekimine gidip (en az senede 2 defa) gerekli ise diş taşı temizliği veya diğer dişeti tedavi işlemleri ile ağız hijyenlerini normal hale getirtmeleri ve olası hastalığın ilerlemeden durdurulması sağlanmalıdır.

Diş eti rahatsızlıkların tek sebebi kötü ağız hijyeni değildir. Eğer şeker hastalığı gibi (Diyabetes mellitus) sistemik bir hastalığınızda varsa, bu durum sistemik onarımı etkilediği için dişetinin sağlığında olumsuz etkisi olur, bu sebeple bu tip hastaların ağız hijyenine daha da özen göstermesi gereklidir.

Tansiyon ilacı kullanıyorsanız 6 ayda bir diş hekiminizin kontrolünde olmalısınız. Bazı tansiyon ilaçları (Kalsiyum kanal blokerleri) diş eti büyümelerine sebep olup ağız hijyenin sağlanmasını zorlaştırabilir. Eğer böyle bir durum varsa hemen dahiliye doktorlarına danışıp uygun ise ilaç değiştirilmesi önerilebilir. Diş eti rahatsızlarında sigara kullanımı, kötü beslenme ve hatta bazı genetik faktörler de etkili olabilir.

GENETİK FAKTÖRLER VE DİŞ ETİ HASTALIKLARI

Son zamanlarda yapılan çalışmalarda diş eti iltihaplarının genlerle ilişkisi olduğu belirlenmiştir.

Avrupa Periodontoloji Federasyonu'na göre genetik, hem kronik periodontitis hem de agresif periodontitis gelişimi için bir risk faktörüdür. Kronik periodontal hastalık, genellikle yaşlı erişkinlerde diş eti dokusunun kalıcı iltihabı ile karakterizedir. Agresif periodontal hastalık, genellikle nispeten genç yaşta dişlerin etrafındaki kemiğin hızla bozulmasını içerir.

Diş eti hastalığının kesin genetik temelini belirlemek için araştırmalar devam ederken, bilim insanları artan periodontitis geliştirme riski ile ilişkili 38 gen tanımladılar. Özellikle biri olan FAM5C geni, agresif periodontal hastalıkla ilişkilendirilmiştir. FAM5C ayrıca kardiyovasküler hastalıkla da ilişkilidir. Her iki durumu birbirine bağlayan ortak faktör, vücuttaki genel iltihaplanma olabilir.

DİŞ ÇÜRÜKLERİ

Tedavi edilmeyen diş çürükleri de diş kayıplarının en yaygın sebeplerindendir. Çürük nedeni ile aşırı madde kaybı sonucu dişlerin tedavi edilemeyecek derecedeki harabiyeti maalesef diş kayıplarına neden olmaktadır. Düzenli diş hekimine kontrole gitmek ve herhangi bir semptom varlığında ihmal etmeden diş hekimine tedavi olmak ile diş kayıpları önlenebilir.

GENETİK FAKTÖRLER VE DİŞ ÇÜRÜKLERİ

Çürükler genellikle yetersiz ağız bakımının bir sonucu olarak gelişir, ancak vücutlarının bakterilere tepki verme şekli nedeniyle diş çürümesine daha duyarlı olan insanlar vardır. Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yürütülen bir çalışmada, 300'den fazla tükürük örneği değerlendirilmiş ve beta-defensin 1 (DEFB1) geninin G-20A varyantına sahip kişilerde önemli ölçüde daha yüksek çürük oranı, dolgulu dişler ve diş eksikliği belirlendi.

BRUKSİZM (DİŞ SIKMA)

Bir diğer diş kaybı sebebi de bruksizm (diş sıkma) rahatsızlığıdır. Özellikle uykuda hastaların aşırı kuvvetler sonucu ile kasların kasılması ile karakterize bu rahatsızlık, diş ve dişleri destekleyen dokularda harabiyet yaratıp diş kayıplarına neden olabilir. Diş sıkan hastaların mutlaka diş hekimlerine danışıp uygun tedavi yöntemleri ile tedavi edilmeleri çok önemlidir.

DİŞLERDE KAYIP NELERE SEBEP OLUR?

Diş eksikliği daha çok diş kaybına giden yolu da açmaktadır. Dişlerin eksik diş bölgelerine doğru hareketi, çenesel ilişkilerin ve temasların bozulması, tek taraflı çiğneme etkinliği diş kaybını hızlandırır. Bunun önüne geçebilmek için eksik dişler implantlar veya protetik işlemler ile giderilmedi ve çiğneme sistemi normal fonksiyona sokulmalıdır. Bireylerin ağız sağlığı konusunda bilinci arttırması diş kaybını engellemede çok önemlidir. Düzenli diş fırçalama ve diş ipi kullanımı birçok sorunun daha başlamadan çözülmesini sağlar. Eğer dişlerinizi fırçalarken dişetlerinde kanama, dişlerde ağrı veya hassasiyet gibi semptomlar var ise mutlaka vakit kaybetmeden diş hekimine başvurup tedavi olmak çok önemlidir. Önleyici tedaviler diş kaybının önler.

Eğer diş kaybı yaşanmış ise vakit geçirmeden tedaviye başlanması gereklidir. Diş hekimleri uygun tedavi yöntemlerini hastalarını muayene ederek yönlendirir ve tedavi eder. En yaygın diş eksikliği tedavisi yöntemi köprüler (Sabit protezler) ve hareketli protezlerdir. Hekimler dişsiz sahanın uzunluğuna ve bölgesine bakarak uygun tedavi yöntemini uygun materyaller ile önerirler. Eğer dişsiz saha çok uzun değil ise metal porselen veya zirkonya porselen ile restorasyonlar tercih edilebilir. Eğer dişsiz bölge serbest sonlu olarak adlandırılan arka azı bölgesinde dişleri tamamen içeriyorsa o zaman hareketli protez gereksinimi düşünülebilir. Eğer hastalarımız tam dişsiz ise tam protezler ile dişsiz bölge ve dudak desteği sağlanacak bir tasarım yapılır.

Günümüzde çene kemiğine yerleştirilen, diş kökü gibi görev gören vidaların olduğu implant destekli protez tedavileri çoğu vakada altın standart olarak tedavi seçeneği sunulmaktadır. İmplant tedavisinden önce hastalarımız sistemik yönden değerlendirilmektedir. Güncel implant tedavilerinde birkaç hasta grubu hariç çoğu hastaya implant uygulanabilir.

Şeker hastaları vücuttaki iyileşme mekanizmasındaki değişikten dolayı daha dikkatli değerlendirilmelidir. Kan testleri ile HbA1c değeri tespit edilmelidir. Bu değeri 7'nin altında olan hastalara implant yapılabilir. Bir diğer riskli grup da bifosfanat ilaç grubu kullanan hastalardır. Bu hastalara implant yapımı uygun değildir. Bun dışındaki hastalarda kontrollü olarak yaklaşılarak implant uygulamaları yapılabilir. Örneğin kan sulandırıcı kullanan hastalarda cerrahi nedeni ile oluşabilecek kan kontrolü sorunu nedeni ile doktorunun kontrolü ile kan sulandırıcısının operasyondan birkaç gün önce kesilmesi veya yerine eşdeğer bir tedavinin uygulanması ile işlem yapılabilir.

Lokal olarak değerlendirmede kemik miktarı çok önemlidir. Hekim kemik hacmini hem dikey hem de yatay olarak röntgenler ve bölgesel tomografiler ile değerlendirir ve uygun değil ise kemik ekleme yöntemleri ile tedavi yaklaşımını düşünür. Bunun dışında dişetinin miktarı ve tipi de önemlidir ve hekim gerekli görürse implant için ekstra dişeti operasyonlarını da uygun görebilir. Bunların dışında yapılacak protez için yeterli mesafe olup olmadığı, uzunluğu, tedavi metodu ve malzeme de dişsiz sahanın miktarına göre karar verilip implant sayısına karar verilir.

"Hekimlere en çok sorulan sorulardan birisi de köprü mü implant mı?" tercih etmeliyizdir. Bu sorunun cevabı uygun şartlarda her zaman implanttır. İmplant tedavilerinin en büyük avantajlarından bir tanesi hastaların sağlam dişlerine bir uygulama yapılmamasıdır. Çünkü köprü yapabilmek için destek dişlerde diş kesimi yaparak dişi küçültmek gerekir. Ama implant yapılacaksa yandaki dişlere bir işlem uygulamak gerekmez. Bir diğer konuda implantın kök görevi görerek eksik diş bölgesindeki kemiğin erimesini engellemesidir. Bunun yanında implant tedavilerinde dişleri tek tek normal yapısındaki gibi restore ederek tedavi seçenekleri sunmak mümkündür.

Her zaman dişleriminiz kaybetmemek için ağız hijyenimizi en iyi şekilde korumak ve diş hekimine sık kontrole gitmek esastır. Oluşabilecek sıkıntıları tedavi ettirerek diş kayıplarını önlemek en doğrusudur. Fakat yine de diş kayıpları yaşandıysa yine vakit kaybetmeden diş hekimine gidip tedavi olmayı asla ihmal etmemiz gerekir. Hepimize sağlıklı mutlu gülüşler dilerim…

SON DAKİKA SON DAKİKA