Emre ve Betül Büşra Demir çiftinin üçüncü kızı Zehra, bu yılın Nisan ayında doğması beklenirken, anne karnında gelişen "Plasenta previa" adlı bir tablo nedeniyle prematüre olarak henüz 24 haftalıkken dünyaya geldi. 19 Aralık 2022'de acil bir sezaryen ameliyatıyla anne karnından yoğun bakıma alınan minik Zehra, 650 gram doğdu ve vücudunun ısı ve neminin korunması için naylon torbaya sarılı şekilde yoğun bakıma yatırılarak entübe edildi. Doğduğunda boyu ancak bir kalem kadar olan Zehra'yı hayatta tutabilmek için Göztepe Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde tam 211 gün müthiş bir mücadele verildi ve Zehra, yaklaşık 7 ay sonra 6,5 kilo ağırlıkla, sağlıklı bir şekilde taburcu edildi.
"UÇURUMUN KENARINDAN DÖNDÜ DİYEBİLİRİZ"
Zehra'nın tedavisini yürüten ekibin başındaki Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Yenidoğan Uzmanı Prof. Dr. Fahri Ovalı, doğduğunda akciğerleri gelişmemiş olan Zehra'yı hayatta tutabilmek için Sağlık Bakanlığı'ndan özel izinle kök hücre tedavisi de uyguladıklarını anlatarak, "Tüm dünyayı düşünecek olursak prematüre bebeklerde yaşam sınırı yaklaşık 23 hafta civarında. 24 hafta dediğiniz zaman, tam yaşam sınırında olan bir bebek. Yani adeta uçurumun kenarından döndü diyebiliriz Zehra için. Hemşire arkadaşlarımız ve yardımcı personelimizin müthiş bakımı, ailesinin de sabrıyla beyin kanaması, körlük, çeşitli kalp komplikasyonlarının önüne geçebilmeyi başardık ve 7 ay sonra sağlıkla taburcu ettik" dedi.
HAFTALARCA SOLUNUM CİHAZINA BAĞLI KALDI
Prof. Dr. Ovalı, Zehra'nın doğar doğmaz entübe edildiğini belirterek şu bilgileri verdi: "Doğduğunda 650 gramdı. Akciğerleri ve diğer organları gelişmemişti. Solunumuna öncelik verdik ve doğduktan sonra akciğer geliştirici madde olan sülfaktan tedavisini uyguladık. Suni solunumla da destekledik, yani entübe ettik. Prematüre bebeklerin değişik sorunları oluyor, bunların büyük kısmını maalesef yaşadı Zehra bebek. Haftalarca mekanik ventilasyon cihazına bağlı olarak yaşamak zorunda kaldı. Bu dönemde tabii ki beslemek de önemli sorunlardan biriydi. Anne sütü vardı, mümkün olduğu kadar verdik ama damardan da besleme yapmak zorunda kaldık. Suni solunum cihazı prematüre bebeklerde aslında akciğerlere de bir miktar zarar verebiliyor, çünkü basınçlı solunum yapılıyor mecburen. Bu hasarın sonucunda da ileride kronik akciğer hastalığı gelişebiliyor. Komplikasyonları önlemek için doğduktan iki hafta sonra kök hücre tedavisi uyguladık."
BAKANLIKTAN ÖZEL İZİNLE KÖK HÜCRE TEDAVİSİ
Yenidoğanlarda kök hücre tedavisinin henüz deneysel aşamada olduğunu ve bu nedenle Sağlık Bakanlığı'ndan özel izinle uygulanabildiğini anlatan Prof. Dr. Ovalı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Mezenkimel kök hücre dediğimiz, hazır kök hücreleri alarak uyguladık. Bebeğin kendi kök hücreleri de uygulanabilir ama onun için zaman gerekiyordu. O hücrelerin izole edilmesi vs. uzun sürebiliyor. Hazır mezenkimal kök hücre, küçük bir flakon şeklinde, enjeksiyonla damardan ya da solunum yolundan verilebiliyor. Kök hücreler vücudun gelişmesine ve onarılmasına katkıda bulunan hücreler. Her türlü onarımı yapabiliyor. Oldukça yeni bir tedavi yenidoğanlarda. Henüz daha deneysel aşamada. O nedenle Sağlık Bakanlığı'ndan özel bir izin alarak uyguluyoruz."
AKCİĞER, KALP, GÖZ, PEK ÇOK SORUNLA MÜCADELE ETTİ
Prematüre bebeklerde ilk 1 aydan sonra görülen en önemli problemlerden birisinin gözlerde meydana gelebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ovalı, prematüre retinopatisi yani ROP olarak bilinen bu hastalığın körlüğe neden olabildiğini kaydetti. Zehra'da da bu sürede ROP geliştiğini, fark eder etmez hemen tedavi uyguladıklarını vurguladı. Prof. Dr. Ovalı, "İlk 1 ayda Zehra'da ROP tespit ettik ve körlüğü engellemeye yönelik olarak tedavisi için göz içi enjeksiyonlar uyguladık. Kalp problemleri de çok sık karşımıza çıkabiliyor. Normalde doğumdan önce kalpte açık olan bir damarın doğumdan sonra dolaşımın yenilenmesi ile birlikte kapanması gerekiyor. Ama bu bebekler erken doğdukları için damar kapanmıyor. Bu da bebekte kalp yetmezliğine yol açabiliyor. Zehra'ya bu damarı kapatabilmek için özel bir ilaç tedavisi de uyguladık. Aksi takdirde bir de kalp ameliyatı geçirmesi gerekecekti" dedi.
30 HAFTA SONRA 10 KATI AĞIRLIKLA TABURCU OLDU
Zehra'nın tam 30 hafta yani 210 gün hastanede tedavi gördüğünü ve 211. günü onu sağlıkla taburcu edebilmenin kendilerini müthiş mutlu ettiğini de söyleyen Prof. Dr. Ovalı, sözlerini şöyle noktaladı: "650 gram doğan bebeğimizi, biz 6.5 kilo olarak taburcu ettik, yaklaşık on misline ulaşmış oldu. Düzeltilmiş yaşı şu anda 4 aylık civarında. Yani normal zamanında doğsaydı, Nisan ayı gibi bekleniyordu ama Aralık'ta doğdu. O nedenle şu anda yaklaşık 4 aylık diyoruz. Gelişimi de 4 aylık bir bebeğe göre gayet iyi. Uzun süre bir arada kaldığımız için ailenin bir parçası gibi oluyoruz bizler de. Çok büyük bir bağ kuruluyor aramızda. Biz bu tabloda neonatolog olarak yalnız değiliz tabii ki. Hemşirelerimiz, destek personelimiz, gerçekten tüm ekip bu bebekleri yaşatabilmek için çok büyük çaba sarf ediyor. Bizim en büyük sevincimiz de onları sağlıkla taburcu edebilmek oluyor."
Üçüncü kızını aylarca kucağına alamadan yoğun bakımda görmek zorunda kalan ve bu sürede beslenmesi için her gün birkaç mililitre artışla anne sütü verilen kızına ancak 4.5 ay sonra ilk kez dokunabilen anne Betül Büşra Demir ise, duygularını şu cümlelerle ifade etti: "Dünyaya gelişi travmatik olduğu için, çok zordu. İlk sütü enjeksiyonla almak zorunda kalıyorsunuz. Damla damla geliyor, gelmesi için uğraşıyorsunuz. Uzun süre entübe kaldığı için kucağınıza alamıyorsunuz. Prematüre doğumun ardından 4,5 aylıkken ilk kez kucağıma alabildim. Gerçekten duygusal bir andı, ilk kez o şekilde bir bağ kurmaya başladık." (DHA)