Günümüz çocuklarının en çok zaman geçirdikleri alan sanal dünya. Telefon, tablet, bilgisayarlar adeta birer organları gibi oldu. Yaşadıkları çağın bir gerçekliği olduğu için aileler kullanmalarına izin veriyor. Ancak önüne geçemedikleri durum, ekran başından kalkmamaları... Şimdiye kadar ailelerin uyguladıkları bazı yöntemler var. Ekran sınırlaması getirmek bunlardan biri. Ancak genelde bu sınır hep aşılıyor. Ebeveyn ile çocuk arasında bir tartışma başlıyor. "Zamanın doldu artık ekranı bırakman gerekiyor. Hadi hala neden bırakmıyorsun? Bak kaç saat oldu, şimdi uyku vakti" bu cümleler uzuyor ama annebaba bir türlü çocuğun elinden tableti, telefonu alamıyor.
Zorla elinden çekiyor. Bu sefer çocuk ağlamaya başlıyor. Yaşa göre etrafa saldıran, yakınındaki eşyayı fırlatan bile oluyor. Aile, çocuğu bu duruma geldiği için mutsuz, ne yapacağını ona nasıl yaklaşacağını bilemiyor. Bu durumla ilgili pek çok şey yazılıp çizildi. Ancak aileler uygulayabileceği, gerçekten çocuklarının ekranla sağlıklı bir ilişkisinin olduğu bir sistem kurmak istiyor ama başaramıyor. Klinik Psikolog Mehmet Teber'den aileler için tavsiyeler, kesin çözüm önerileri aldık.
Bu sağlıklı ilişki nasıl kurulur, en sahici uygulanabilir çözüm ne olabilir?
Öncelikle çocukları karşımıza alıp ekran ile ilgili konuşma yapmamız gerekir. Faydaları ve zararları üzerine konuşabiliriz.
Sonra da evin ekran sınırlarından bahsedebiliriz. Ekran ile ilgili birkaç temel ilke var. Bu temel ilkeleri hep akılda tutmak ve uygulamak gerekir. O zaman ekran ilişkisi daha sağlıklı düzenlenebilir.
1. Anne-babanın telefonunda oyun yüklü olmaz. Telefonlar, çocuğun oyuncağı değildir. Çocuğun eline hastalık, uzun yol gibi durumlar dışında telefon verilmez. Bu durumlarda da oyun yüklenmez sadece video açılabilir. Çocuğa oynaması için tablet gibi farklı bir ekran alınabilir.
2. Sanal oyunlar sadece hafta sonu oynanır. Hafta içi çocuk ancak ekranda izleme yapabilir, oynama yapamaz. Çünkü TV izlemek bağımlılık yapmaz ama sanal oyun yapar. Bu nedenle hafta için sanal oyuna yaz tatilleri dışında sınır getirmek gerekir.
3. Çocuğun bir gün içinde ekranda geçireceği ideal süre yaşı x 10 dakikadır. 5 yaşındaki bir çocuk için 50 dakika, 10 yaşındaki çocuk için ise 100 dakikadır. 12 yaşından sonra 2 saat ile sabitlemek gerekir. Tatil dönemlerinde bu yaş x 20 dakika olabilir. Okul döneminde gün içinde 2 saati, tatil dönemlerinde ise 4 saati geçmemek gerekir.
4. Aynı anda anaokulu grubu için 1, ilkokul gurubu için 1,5, ortaokul grubu ve üstü için ise 2 saatten fazla ekrana izin vermemek gerekir. Diyelim tatil geldi ve çocuk 4 saat ekran başında kalacak. Bu süre iki ya da üç parçaya bölünmelidir. Sabah 2 saat akşam 2 saat gibi.
Bu 4 temel ilke ile sağlıklı sınırlarımızı çizebiliriz.
Aileler ekranı elinden aldığında ağlayan, hatta şiddet göstermeye başlayan çocuğuna nasıl davranmalı?
Ben ekranları evde mutfakta kullanılan bıçaklara benzetiyorum. Bu bıçaklarla sebze, meyve doğrayıp yemek yapmak da mümkün, kendimize zarar vermek de. Diyelim çocuğumuz bıçağı eline aldı ve biz kendine zarar vermesinden endişe ediyoruz, ne yaparız?
Bir şekilde bıçağı onun elinden alırız. "Ama hocam vermiyor, elinden alınca ağlıyor, kendine vermem için çok ısrar ediyor" gibi cümleler anlamsız kalır. Biz amasına bakmadan zarar ihtimalini görünce sonucu ne olursa olsun bıçağı alırız. Ekranın faydaları var ama iki türlü zararı da var. İlki gelişimsel zarar. Belli bir kullanım süresinden sonra çocuğun fiziksel, sosyal, zihinsel ve duygusal gelişimine zarar verir. En faydalı içerik bile süre aşımı zarar getirir.
Ekranın ikinci zararı içerik zararıdır. İçinde barındırdığı korku, şiddet, cinsellik, olumsuz örnek gibi durumlar da çocuğu kötü etkiler. Bir ebeveyn çocuğunun zarar gördüğünü düşündüğü anda, gelişimsel ya da içerik zararı fark etmez, kararlı bir şekilde ekranı çocuğun elinden almalıdır. Bıçağı alır gibi. Zihnimize bıçak metaforunu yerleştirirsek konu daha kolay çözülebilir.
Çocuğa ekran kullanım süresi bitmeye yaklaştığında önce "Son 5 dakikan kaldı", sonra da "1 dakikan kaldı" diyerek hatırlatmak geçmek ekranı bırakmayı kolaylaştırır. O bir dakika dolduğunda pazarlık yapmadan ekranı almak ya da kapatmak gerekir. Bunu çocuk kendi yapmazsa ebeveyn yapabilir. Bu esnada gerilim çıkabilir ama bıçak aldığımız gibi almak ve kararlı olmak gerekir. Şiddetle, bağırarak, acındırmakla ekran sınırı esneten çocuk hiçbir zaman sınır almaz.
Sınır koyarken çatışmayı ve ilişkilerimizin geçici olarak kötü olmasını göze almamız gerekir. Bu çatışmayı çocuğumuzun faydası için yaparız ve buradan gerilim çıkması ters bir şeyler olduğu anlamına gelmez. Kararlı bir şekilde 1-2 hafta ekran zamanında alındığında çocuk çatışmaktan vazgeçer ve durumu kabullenir. Burada temel sorun ebeveynlerin kararlı olmaması bence. Bıçak metaforu hep aklımızda olsun.
DEPREMZEDE ÇOCUKLAR İÇİN KODLAMA SINIFI
"Yarını Kodlayanlar Sosyal Hayata Destek" projesini başladığı andan itibaren takip ediyorum. Anadolu'da sayısız çocuk, okullarına açılan kodlama sınıfları ile teknolojiyi anında yakalamayı başardı. Ülkemizde 10 ilimizi etkileyen Hatay depreminden sonra Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat Derneği kolları sıvadı ve bu bölgedeki çocuklar için de kodlama sınıfları açmaya başladı. Proje kapsamında ilk konteyner teknoloji sınıfı Adıyaman'da açıldı. Konteyner sınıfta 7-14 yaş arası çocuklar için müzik ve masal atölyeleri, kodlama eğitimleri ve çeşitli sosyal etkinlikler düzenlenecek; oyun terapisiyle psikososyal destek sağlanacak. Türkiye Vodafone Vakfı Başkanı Hasan Süel bunun devamının geleceğini de söyledi. Adıyaman'ın ardından Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya'da da konteyner teknoloji sınıfları kurulacak. Toplam 100 bin çocuğa ulaşılması hedeflenen projede bir gezici eğitim çadırı da afetten etkilenen 11 ildeki köy, çadır kent ve konteyner kentleri ziyaret ederek çocuklar için eğitim ve etkinlikler düzenleyecek.