Bazı insanlar dokunduğu her şeyi bahar bahçeye çevirirler. Hele bu insanlar bir öğretmense, değmeyin öğrencilerin keyfine... Her gün okula gitmek başka bir dünyanın kapısını aralamak gibidir. Eğlenerek öğrenmek, öğretmenlerine bakarak yeni filizler açmak onların yaşam tarzı haline gelir. Ne güzel yetişir ve ülkelerini hep ileri taşırlar. Bugün size tam da böyle iki öğretmeni tanıştıracağım. Gerçi bu köşenin sıkı takipçileri önceki yazılarımdan onları tanıyor ama onlar durmadı ve başarılarına yenilerini ekledi.
Mehmet Bilgin ile yıllar önce Gebze'de bir okulda tanışmıştım. Bir anaokulu öğretmeninin sınıfı her gün farklı bir dünyaya çevirişini hayretle izlemiştim. Bir sabah öğrencileri arkeoloji alanına giriyor diğer sabah uzaya çıkıyorlardı. Hayal gücünün sınırı yoktu ve o bunu öğrencilerine deneyimleterek öğretiyordu. Başarısı bununla sınırlı kalmadı ve geçtiğimiz hafta, eğitimin nobeli denilen Global Education Ödülü'nü alarak ülkemizin gururu oldu.
Rümeysa Çevlik, Osmaniye'de ekolojik sınıflar yapıyor, öğrencilerini doğanın tam ortasında yetiştiriyordu. En büyük hayalleri bir ağaç eve sahip olmaktı. El birliği ile harika bir ağaç evleri oldu. Ancak 6 Şubat'ta meydana gelen depremde sınıfları zarar gördü. Eğitime ara verdiler. Önce öğrencilerinin yaralarını sardı, sonra tekrar yeni sınıflar yapmak için işe koyuldu. Pes edip yılmak onun lügatinde asla yazmıyordu. Şimdi gelin onların hikâyelerini kendi ağızlarından dinleyelim. Bu vesile ile tüm öğretmenlerimizin de öğretmenler gününü kutluyoruz.
MEHMET BİLGİN
BU ÖDÜL FİLİSTİNLİ ÇOCUKLAR İÇİN
"Hindistan'da faaliyet gösteren AKS Education Award kuruluşu tarafından düzenlenen, eğitimin nobeli olarak adlandırılan ve dünyada eğitim adına verilen en prestijli ödüllerden birisi olan Küresel Öğretmen Ödülü'nü aldım. Bu ödül yaptığı çalışmalarla fark yaratan, mesleğine olağan üstü katkılar sağlayan, sınıflarının dışında da topluma hizmet eden öğretmenlerin ödüllendirildiği bir organizasyonla veriliyor. Bu yıl 97 ülkeden 19 bin öğretmen arasından seçilerek ülkemizde bu ödülü almaya hak kazanan öğretmenlerden biri oldum. Cumhuriyetimizin 100. yılında böyle bir ödül almış olmak meslek hayatımda yaşayacağım en büyük mutluluklardan biri oldu. Ödül töreni 4 Kasım'da Hindistan'ın başkenti New Delhi'de pek çok farklı ülkeden eğitimcilerin, akademisyenlerin ve büyükelçilerin katılımı ile gerçekleşti.
Ödül konuşmamı yaparken Filistin'de hayatını kaybeden, eğitim hakları elinden alınan öğretmenleri ve öğrencileri anmak, ödülü onlara ithaf etmek de benim için çok değerliydi. Bu ödül, Gebze'nin küçük bir mahallesinde başlayıp Ankara'da devam eden, oradan da dünya sahnesine uzanan bir hikâyenin ödülü. Hayal edilen pek çok projenin, imkânsız denilen pek çok çalışmanın sınıf ortamında, bir devlet okulunda gerçekleştirilebileceğinin bir yansıması.
Çalışmalarımda odak noktam her zaman çocuklarım oldu, onların hayallerini sınıf ortamında gerçekleştirmek için, sınıfımızı adeta harikalar diyarına dönüştürmek için velilerimle birlikte gece gündüz çalıştık. Böyle bir sınıf ortamında bulunan çocukların heyecanı, okula gelme ile ilgili hevesi öylesine artıyordu ki; bunları görmüş olmam daha çok çalışmak, çok daha farklı projeler gerçekleştirmek için beni harekete geçirdi.
Ben öğrencilerimi doldurulması gereken bir kap değil, yakılması gereken bir meşale olarak gördüm daima. Özellikle okul öncesi dönemde onları heyecanlandırıp, içlerindeki cevherleri ortaya çıkarak dokunuşların yapmanın çok önemli olduğuna inandım.
Sınıflarımıza bakınca aslında bir tiyatro sahnesi görüyorum. Dekor, kostüm, ışıklar... Bunları en iyi şekilde kullanacak, sınıf ortamında var edecek kişiler de bu sahnenin yönetmenleri, yani biz okul öncesi öğretmenleri... Bu sahnede sınıfımız pek çok hayal dünyasına kapılar açtı; bir gün taş devrine dönüşmüşse bir başka çalışmada uzaya ışınlandık, bir etkinlikte golf sahası olmuşsa bir başka gün paraşütle iniş yaptık."
ATIK MALZEMELER KULLANDIK
"Çalışmaları yaparken daima artık malzemeler; karton, kağıt kumaş vs. kullanmaya, velilerime maddi külfet çıkarmamaya özen gösterdim Mahalle bakkalından, sağlık ocağına, dolmuş şoföründen mahalle çöpçüsüne kadar mahallenin tüm paydaşlarını bu çalışmalara dâhil ederek desteklerini almaya çalıştım. Velilerimle birlikte gece yarılarına kadar çalıştığımız, hafta sonunu okulda geçirdiğimiz pek çok kıymetli zamanımız oldu. Tek bir düşüncem ve hayalim vardı; sabah çocuklarım sınıftan içeri girdiklerinde, kendilerini hayal ettikleri bambaşka bir ortamın içinde bulsunlar, okulla ilgili kurdukları bağ güçlensin."
RÜMEYSA ÇEVLİK
DEPREM YIKTI BİZ YENİDEN YAPTIK
"Ben Rumeysa Öğretmen, Osmaniye'nin Kadirli ilçesi Kayasuyu köyünde okul öncesi öğretmeni olarak görev yapıyorum. Okulum adeta benim ikinci evim. Öyle ki tatil günlerinde bile orada olmayı çok seviyorum. Çocuklara okulu çok sevecekleri, onların hayallerini yeşerten bir okul yapmayı amaç edindim. Yaptığım birçok proje ile okulumun çehresini her yönden değiştirdim. Birçok sivil toplum kuruluşundan, yardımlaşma ağlarından, yerel yönetimlerden destekler aldım. Velilerimin de katkılarıyla atıl durumdaki alanları birbirinden farklı ve merak uyandırıcı öğrenme ortamlarına çevirdim.
Bir köy okulunda olmaz denilen Ekolojik Sınıfı, çocuklar uzayın gizemli dünyasına dalabilsin diye Uzay Bilim Atölyesi'ni, çocuklara Atatürk'ü, 'sanata, spora, müziğe' verdiği önemle anlatıp kendilerinin yeteneklerini küçük yaşlarda fark etsinler diye Atatürk Spor, Sanat ve Müzik Atölyesi'ni, bir kitaptan görüp "keşke bizim de olsa" dedikleri Ağaç Ev Kütüphanesi'ni, doğayla bağ kurup merakla, heyecanla öğrensinler diye Açık Hava Sınıfı'nı, matematiği oynayarak öğrensinler diye Oyunlu Matematik Atölyesi'ni öğrencilerimin ve velilerimin katkılarıyla gerçeğe dönüştürdüm. Bunları yaparken doğa dostu bir eğitim anlayışıyla hareket ettim. Tek kullanımlık plastikleri sınıfıma sokmadım. Her biri ayrı emek olan bu çalışmalarımla Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Programı'nda 14. Sezon Fark Yaratanı seçildim ve bu program kapsamında hayallerimi gerçekleştirdim. Şu anda Türkiye'nin farklı şehirlerindeki öğretmenlerle tüm çocuklar bu öğrenme metotlarından yararlanabilsinler diye Açık Hava Sınıfları açıyoruz, meslektaşlarıma rehberlik ediyor onların da bu öğrenme ortamlarını kurmaları için teşvik ediyorum.
YİNE DOĞAYA SIĞINDIK
Her şey tam da hayallerimdeki gibi çok güzel giderken ne yazık ki 6 Şubat günü Kahramanmaraş merkezli depremlerden içinde bulunduğum il, Osmaniye de ciddi şekilde etkilendi. Çok zor günler başlamıştı deprem bölgesinde. Uzun süre okulumuza gidemedik. O süreçte yine en iyi bildiğim şey olan işimi yapmak için çadır kentte haftanın belirli günleri gönüllü öğretmenlik yaparak fayda sağlamaya, çocukların yanında olmaya, onlara destek olmaya çalıştım. Kuklam Gümüş ile onların depremde oluşan korkularını atlatmaları için çabaladım.
Okulların hasar tespiti yapıldığında ise hayatımın en zor günlerinden birini yaşadım. Çocuklarla ilmek ilmek dokuduğumuz atölyelerimizin, sınıfımızın olduğu bina ciddi hasar almıştı. Zaten eski bir bina oluşuyla da oldukça riskli idi. Ağladım, olmaz dedim ilk başta... Sonra güçlendirme olur mu diye çabaladık. Bir süre Matematik Atölyesi, Ağaç Evimiz ve Açık Hava Sınıfımızda eğitim öğretime devam ettik. Zaten çocuklar kapalı alanlardan hala korkuyorlardı, tabii ben de. İşte bu süreçte iyi ki doğada bir sınıfımız var dedik... Orada birbirimize iyi geldik, doğa bu zorlu süreçte bize iyi geldi...
2023-2024 eğitim öğretim dönemi yaklaşırken artık bu gerçeği kabul edip yeniden başlamak gerekiyordu. Bin bir emekle oluşturduğumuz öğrenme ortamlarımız için tüm umutlar tükenmiş, yıkım kararı netleşmişti.
ÜZÜLDÜM AMA YILMADIM
Ben öğretmendim, üzülecektim elbette ama yılmayacaktım, umutları yeşertecektim. İlkokul binasında depo olarak kullanılan eski soğuk bir sınıfı yepyeni, sımsıcak bir öğrenme ortamı oluşturmaya kararlıydım.
Velim Mustafa Bey "Ben boyarım hocam" dedi. Velilerimle temizledik, o soğuk depoyu mis gibi yeni sınıfımız yaptık. Yıkılacak binadan alabileceğimiz ne varsa aldık, parkeleri bile söktük, yeni sınıfa taşıdık. Gece yarısına kadar çalışıp okulun açıldığı ilk güne hazırladık. Yine yeteneklerini keşfedebilecekleri öğrenme ortamlarını bu sefer daha küçük bir mekânda olacak şekilde tasarladım."
ÖĞRENCİLERİMİN BANA İHTİYACI VARDI
13 yıllık öğretmenlik sürecimde yaşadığım en zor yıldı. Unutamayacağımız acılar yaşadık ülkece... Tabii hep şunu dedim "Sağlık olsun, öğrencilerim hayatta ben sağlıklıyım, yine güç bulur, yine yaparım..." Bir öğretmenin pes etmemesi ne olursa olsun devam etmesi, yürümesi, hatta koşması gerekir. Çocukların geleceklerini diledikleri gibi kurmaları, hayallerine kavuşmaları için öğretmenlerine ihtiyacı var. Her zaman güçlü bir öğretmenin rol model olmasına ihtiyaçları var. Ben her zaman çocuklar için ülkem için çok çabalamaya devam edeceğim. Hayal etmeye hayalleri gerçek yapmaya, olmaz bu denilenleri yapmaya, çocukları sarıp sarmalamaya ve en çok da ülkem için üretmeye devam edeceğim. Üstelik artık sadece kendi okulum için değil başka okullardaki miniklere kendim gibi işine, ülkesine tutkuyla bağlı öğretmenler sayesinde dokunarak...