Fedakarlık duygusu, olmaması gereken çok kötü bir duygu olarak anlaşılmamalıdır. Dozunda olan fedakarlık, tabii ki her türlü ilişkide bir nebze gerekir. Hayatımızda değer verdiğimiz birçok kişi için fedakarlıklar yapmışızdır. Hatta bu fedakarlık ilişkilerde bir iyi niyet özelliği de taşıdığından kişiyi iyi hissettirir ve ilişkileri sağlamlaştırır. Fakat burada bahsettiğimiz feda; kendi ihtiyaçlarını, isteklerini, duygu ve düşüncelerini ikinci plana atıp tamamen diğer kişinin mutlu olma ihtiyacıyla bu durumları yok saymayı içerir. Kişi, kendini fedayı belirli ihtiyaçları dolayısıyla gerçekleştirmektedir. Bunların sebeplerinden biri, diğer kişilere karşı bencil görünmekten kaçınmak ve önem verdiği kişilerin değer vermemesinden korkmak (özellikle çok sevdiği kişiler tarafından terk edilme endişesi) artı olarak o kişiye bağımlı hissetmek.
Peki kişi kendine zarar verdiğini bildiği halde fedakarlık yapmaya neden devam eder? Bunun en temel sebeplerinden biri aşırı fedakar kişinin; kendini sevilmeye, değer görmeye layık görmeyişidir. Kişi özellikle kendini sevilemez biri olarak gördüğü zamanlarda ihtiyaç duyulan, o olmadan yapılamayan kişi olmakla yetinmeye çalışır. İnsanların kendisine ihtiyaç duymasının, sevmesinin tek yolu olarak da insanların yapması gereken sorumluluklarını ancak kendisi karşılarsa olacağını düşünür. Bu yüzden kendi istek, duygu ve düşüncelerini bir kenara bırakıp öncelik verdikleri şey, başkalarının ihtiyaçları olur. Bu durumun ise tek bir sebebi vardır; kişinin yoğun sevgi isteği.
Sevgi ihtiyacı ile yapılan fedakarlıklar her zaman kişinin istediği sevgiyi almasıyla sonuçlanmaz. Aşırı fedakar kişiler, bir süre sonra genellikle kendini feda ettiği kişiler tarafından değersizleştirilir ya da kendini feda ettiği miktarın çok daha azını karşı taraftan görmeye başlar. Uğruna fedakarlık yapılan kişi ise ya bu durumu hiç fark etmez. Ya da bir süre sonra fark ettiğinde kişiyi değersiz, mutsuz ve huzursuz hissettirmeye başlar. Aşırı fedakarlık durumu fark edilip kişi sadece kendini feda ettiğini ve karşıdan aynısını alamadığıyla yüzleştiğinde ise korkuya kapılıp ne yapacağı konusunda çaresiz hissediyor. Bu durum ise kişiyi kolayca depresyona ve kaygı bozukluklarına sürükleyebiliyor.
Aşırı fedakar kişiler genellikle yaşamda bir tür kurtarıcı rolünü üstlenmeye başlarlar. Kurtarıcı rolüne giren aşırı fedakar birey ise ödün verdiği duyguları vermekten sıkıldığı anda öfke patlamaları ya da pasif agresif davranışlar göstermeye başlar. Ya da kendimi feda eden kişi bir tür mağdur rolüne girer ve "Hep ben veren oldum, hiç karşılığını alamadım" diyerek bilinçli olarak çevresindeki insanları suçlar.
BAŞKALARI İÇİN BİR ŞEYLER YAPMAK YORUCU GELİR
Kendi istek, ihtiyaç, duygu ve düşüncelerinizi; başkalarının önüne koymanın bencil insanların yapacağı bir şey olduğunu düşünüyorsanız...
İnsanlar en ufak bir sorun çıktığında genellikle yardım ve tavsiye için size geliyorsa...
Kendi duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı başkalarına aktaramayacak kadar başkalarının duygu ve ihtiyaçlarına odaklıysanız...
Kendinizden çok çevrenizdeki insanları düşünüyorsanız...
Birisinin kendisi için mücadele etmesini izlemek yerine, o durumu onun için sizin gerçekleştirmeniz size daha uygun geliyorsa...
Çevrenizdeki kişilerin size ihtiyacı olduğu anda nerede olur ve ne yapıyor olursanız olun, direkt o kişinin ihtiyacını karşılamaya çalışıyorsanız...
Kişilerin sizden istek ve taleplerini reddetmek sizin için çok zor bir durumsa...
Her türlü ilişkide kişilere verdiğiniz her türlü özveriyi karşınızdakinden göremiyorsanız...
Başkaları için artık bir şeyler yapmak sizin için çok yorucu gelmeye başladıysa...
Bu sorunların yanıtlarına göre kendinizi feda ediyor olabilirsiniz... Bundan altı adımda kurtulabiliriz.
1-Kendinize değer vermeye çabalayın
Başkalarının istek ve ihtiyaçlarını önemseyip kendilerinizinkini önemsemediğiniz sürece, sürekli özveri yapmaya başlarsınız. Bu durum da kendinizi yok saymanıza ve özgüveninizi, özbenliğinizi kaybetmenize sebep olur. İnsan sosyal bir varlıktır. İlişkilerde tabii ki de özverili olduğunuz zamanlar olur. Ama unutmayın ki, sürekli özveri duygusu ile yaşamak, kendi kayboluşunuza imza atmak olacaktır.
2- Kim olduğunuzu hatırlamalısınız
Hayatınızın büyük bir bölümü insanları tanıyıp nelere ihtiyacı olduklarını anlamakla ve onları karşılamaya çabalamakla geçti. Sürekli olarak insanların sizi görmek istediği kişi olarak değişim gösterdiniz. Şimdi önemli olan sizin için yaşamınızda nelerin önemli ve değerli olduğunu keşfetmek... Ne istiyorsunuz, neye ihtiyacınız var, ne düşünüyorsunuz? Bu soruları her gün kendinize sorun.
3- İsteklerinize göre yaşamaya başlayın
Bunca zaman çevrenizdeki insanların neye ihtiyacı olduğunu anlayıp bunları gerçekleştirmek için çok fazla zaman harcadınız. Bu durum sizi hem çok üzdü hem de değersizleştirdi. Öncelikle şunu kabul etmeliyiz ki, insanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü ne hissettiğini veya hayatı nasıl yaşadıklarını kontrol edemezsiniz. Yaşamımızda sadece kendimizden sorumluyuz. Diğer insanların sizin hakkında ne hissedip düşüneceği yönünde çaba harcamak yerine bu çabayı kendi istek ve ihtiyaçlarınızı karşılayacak şekilde bir yaşam dizayn etmek için harcayın.
4- İçinizdeki sese kulak verin
İçinizdeki ses aynı bir eleştirmen gibi sürekli sizi eleştirip kötü hissetmenizi mi sağlıyor? Kafanızdaki eleştirel sesleri not edin. Bunlara sağlıklı gerçekçi yanıtlar üretin. Zihnimizdeki sesler bize her zaman doğru yolu göstermez. Bazen zihnimiz bize çarpıtılmış düşünceler sunar. Bundan dolayı o düşüncelere inanmadan önce o düşünceleri öncelikle süzgeçten geçirin.
5- Sürekli olarak başkalarından yorum almayın
Sizi en iyi tanıyan ve tanımlayan yine kendinizsiniz. Başkalarına sürekli olarak nasıl göründüğünüzü sormak veya başka durumlar hakkında sürekli yorum istemek yerine bu durumu ayna karşısında kendinize yaparak kendinizin nasıl biri olduğunu aynada kendinize anlatın.
6- Duygularınızı bastırmayın, paylaşın
Duygularınızı hissetmek ve çevrenizle paylaşmak sizi kötü duruma düşürmez aksine insanlarla yakınlaştırır. Duygularınızı olduğu gibi aktarın.