Bir kişide diyabet geliştiyse; ana tedavisi kan şekerini kontrol altına almaktır. Diyabette kan şekeri kontrolünü sağlamak için ilaç kullanımına ek olarak beslenme, temel dikkat edilmesi gereken en önemli tedavi parçasıdır. Çünkü diyabete uygun olmayan beslenme planı, kan şekeri ve kan yağlarını yükselterek diyabetle ilgili oluşabilecek komplikasyonların hastalığın çok erken devrelerinde görülmesine neden olabilir. Diyabette tıbbi beslenme tedavisinin üç temel hedefi vardır:
1. Bireyselleştirilmiş kan şekeri, kan basıncı ve kan yağları hedeflerine ulaşılması.
2. Bireyin boyuna uygun vücut ağırlığına ulaşılması ve bunun ömür boyu korunması.
3. Sağlıklı beslenme bilincinin kazanılması.
KARBONHİDRATLAR DİYETTEN ÇIKARILAMAZ!
Karbonhidratlar, vücut tarafından glikoza dönüştürüldüğü için kan şekeri üzerinde en önemli etkiye sahip besin öğeleridir. Ancak sırf bu yüzden bütün karbonhidratların diyetten çıkarılması söz konusu olamaz. Çünkü karbonhidratların yapı taşı glikoz, vücudun temel enerji kaynağıdır ve sağlıklı bir yaşam için her gün belirli bir miktar karbonhidrat alınması gerekir.
GLİSEMİK İNDEKS VE GLİSEMİK YÜK KAVRAMLARINA DİKKAT
Karbonhidratlar konusunda dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da "glisemik indeks" ve "glisemik yük" kavramlarıdır. Bütün karbonhidratlar kan şekeri üzerinde aynı etkiyi göstermediği için tüketilen karbonhidratların miktarının yanında sindirim hızlarını, yenilen bir besinin kan şekerini ne miktarda yükselttiğini de bilmek gerekir. Glisemik indeks (Gİ), karbonhidrat içeren besinleri, kan şekeri üzerindeki etkilerine göre derecelendirir. Glisemik indeks, 50 gr karbonhidrat içeren ve referans seçilen bir besine (glukoz veya beyaz ekmek) kıyasla yine 50 gr karbonhidrat içeren bir besinin kan şekerini yükseltme değeridir. Referans besinin glisemik indeksi 100 kabul edilerek test edilen besinin glisemik indeksi 70'in üzerindeyse "yüksek glisemik indeksli", 55'in altındaysa "düşük glisemik indeksli" besin olarak sınıflandırılır.
Beyaz ekmek, beyaz pirinç, havuç, patates gibi besinlerin glisemik indeksi yüksektir. Tam tahıl ekmeği, kuru baklagiller, süt, yoğurt ve birçok meyvenin glisemik indeksi düşüktür. Diyabetli bireyler, glisemik indeksi yüksek olan besinleri daha az ve seyrek; glisemik indeksi düşük olan besinleri daha sık tüketmelidir.
Ancak glisemik indeksin önemli bir zayıf noktası vardır! Daha önce de bahsettiğim gibi glisemik indeks, 50 gram karbonhidrat içeren besinlere ait değerleri verir. Oysaki birey, o besini 50 gram değil daha az karbonhidrat içeren ölçülerde tüketebilir. Bu yüzden karbonhidrat içeren bir besinin yenilen miktarının kan şekerine etkisini gösteren "glisemik yük (GY)" kavramı daha önemlidir. Genel olarak posa içeriği yüksek olan besinlerin Gİ ve GY'si düşüktür. Bir besinin Gİ'si yüksek olsa bile tüketilen miktarı az olduğunda GY'si düşük olabilir. Örneğin; 50 gr karbonhidrat içeren 8 adet havucun Gİ'si yüksek olmasına rağmen, 7 gr karbonhidrat içeren 1 adet havuç yenildiğinde oluşan GY düşüktür.
Günümüzde hala birçok besinin glisemik indeks ve glisemik yük değerleri bilinmemektedir. Ancak; karbonhidrat seçimi ve miktarında sadece glisemik indeksin değil glisemik yükün de dikkate alınması çok daha doğrudur.
DİYABETTE DOĞRU BİLİNEN İKİ HATALI BİLGİ
1- Şeker ve Tatlı Tüketimi: Diyabet hastaları yıllar boyunca şeker ve tatlıdan uzak durmaları konusunda uyarılmıştır. Eskiden bal, şekerleme ve diğer tatlıların kan şekerini meyvelerden, sebzelerden, makarna veya tam tahıllı ekmek gibi diğer nişastalı besinlerden daha çabuk yükselttiği düşünülürdü. Ancak, tip-2 diyabetli bireylerin özellikle yemekle birlikte veya beslenme programındaki diğer besinlerle dengeli bir şekilde tüketildiğinde bir miktar tatlı tüketmelerinin hiçbir zararı yoktur. Çünkü önemli olan toplamda alınan karbonhidrat miktarıdır. Yine de tatlıları, beslenme planının ufak bir parçası olarak görülmesinde fayda vardır. Çünkü, içerdikleri yağ ve şeker sebebiyle tatlıların kalori oranları yüksektir ve besleyici değerleri çok azdır. Bu yiyeceklerden tamamen vazgeçmek gerekmese de seçimler ve porsiyonlar konusunda iyi düşünülüp akıllı seçimler yapılmalıdır.
2- Ara Öğünde Karbonhidratların Proteinlerle Birlikte Tüketimi: Uzun yıllar boyunca, proteinlerin yüzde 50'sinin glikoza dönüştüğü ve proteinlerin kan şekerini karbonhidratlardan daha yavaş yükselttiği düşünülerek ara öğünlerde karbonhidratlarla birlikte mutlaka protein tüketilmesi gerektiği söylenmiştir. Ancak, verilen bu önerileri destekleyen yeterli ve güvenilir bilimsel veriler yoktur. Bu konudaki veriler, proteinlerin Tip-2 diyabetlilerde insülin üretimini uyardığı ve insülindeki bu küçük miktarlardaki yükselişin kan şekerini düşürdüğü görüşüne dayanmaktadır. Ancak, hem Tip-2 diyabetlilerde hem de reaktif hipoglisemisi olan bireylerde ara öğünlerde protein ve karbonhidratların birlikte tüketilmesi, hipoglisemiye neden olarak olumsuz etki bile gösterebilir.
KARBONHİDRAT İÇEREN BESİNLER
Karbonhidratlar; genellikle tahıllar, baklagiller, meyveler ve sebzeler gibi bitkisel kaynaklı yiyeceklerde şeker ve nişasta olarak bulunur. Ayrıca süt, yoğurt gibi bazı hayvansal kaynaklı besinlerde de karbonhidrat bulunur.,
ÖĞÜN SAYISI NASIL OLMALIDIR?
Gün içinde yenilmesi gereken öğün sayısı diyabetin tipine, alınan medikal tedaviye, fiziksel aktivite düzeyine ve o andaki kan şekeri düzeyine bağlı olarak değişir. Tip 2 diyabetlilerin, 3 ana öğün ve 2-3 ara öğünden oluşan bir beslenme alışkanlığı edinmeleri önerilir. Çünkü öğünlerde yenilen yiyeceklerin porsiyon ölçüsünü azaltarak, küçük öğünler halinde sık sık yemek yenilmesi fazla kalori alınmasını önleyerek ve açlığı kontrol altına alarak hem kan şekeri kontrolünü sağlar hem de kilo alımını önler. Ayrıca bu tarz bir beslenme, kan kolesterol düzeyindeki yükselmeyi de azaltır. Dikkat edilmesi gereken bir diğer noktada, ara öğün saatlerinin düzenli olması ve her gün ara öğünde benzer besinlerin tüketilmesidir. Özellikle öğünlerdeki karbonhidrat miktarlarının dengeli olması, kan şekeri kontrolünü olumlu yönde etkiler.
GÜNDE 20-35 GRAM POSA ALINMASI ÖNEMLİ
Diyabetli bireyler için standart bir karbonhidrat miktarı yoktur; ancak günlük alınması gereken enerjinin yarısı hatta biraz daha fazlası karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Önemli olan, her gün neredeyse aynı miktarda karbonhidrat alınması ve bunun gün içinde belirli aralıklarla yapılmasıdır. Çünkü; karbonhidrat alımının sabit bir dengede olması, kan dolaşımındaki glikoz miktarını da sabit tutar. Bu sayede kan şekerinin ani bir şekilde yükselmesi (hiperglisemi) ve düşmesi (hipoglisemi) de engellenir.
Karbonhidrat tüketiminde bir diğer önemli nokta da posa yani lif miktarıdır. Posa, bitkisel yiyeceklerde bulunan karbonhidratların, sindirim sisteminde parçalanmayan kısımlarıdır. Yiyeceklerde bulunan posa, suda çözünebilen ve çözünemeyen olarak iki gruba ayrılır. Özellikle çözünebilir posa yönünden zengin olan kuru baklagiller ve yulaf gibi besinler, kan şekerinin sabit kalmasına ve kan yağlarının düşürülmesine yardımcı olur. Posalı yiyecekler, tokluk hissinin oluşmasına da yardımcı olarak diyete uyumu kolaylaştırır. Bu yüzden, günde 20-35 gram arasında posa alınmasına özen gösterilmelidir.
KARBONHİDRATLAR AZ ALINIRSA NE OLUR?
Az miktarda karbonhidrat içeren bir beslenme alışkanlığı; tam tahıllar, meyveler ve sebzeler gibi sağlıklı besinlerin tüketilmesini önemli ölçüde engeller. Bu tip bir beslenme, doymuş yağ ve kolesterol açısından yüksek değerlere sahip olabileceğinden uzun vadede sağlığı olumsuz yönde etkiler.
KARBONHİDRATLAR FAZLA ALINIRSA NE OLUR?
Aşırı karbonhidrat tüketimi, diyabetlilerin kan şekeri ve kan yağlarını yükseltir. İhtiyacın üzerinde alınan karbonhidratlar, vücutta yağa dönüşerek şişmanlığa neden olur. Diyabetli bireylerin karbonhidratlarla ilgili seçim yaparken anahtar kelimeleri "tam" olmalıdır. Yani rafine edilmiş, saflaştırılmış karbonhidratlar yerine tam tahıllı ekmek, makarna vb. tercih edilmeli; beyaz pirinç yerine esmer pirinç, bulgur vb. tüketilmelidir. Beslenmede baklagiller, sebze ve meyvelere daha fazla yer verilmelidir.