University College Cork'tan John Cryan ve APC Microbiome Ireland'ın üyelerinin birlikte yaptığı çalışmanın sonucunda, yenilen yiyecek türleri, stresle başa çıkmanın etkili bir yolu olabilir. Son çalışmada, sadece dört hafta boyunca günlük olarak daha fazla fermente gıda ve lif tüketiminin algılanan stres düzeylerini düşürdüğü tespit edildi.
Son on yılda, giderek artan bir araştırma grubu, diyetin zihinsel sağlık üzerinde büyük bir etkisi olabileceğini gösterdi. Aslında, sağlıklı bir diyet birçok mental rahatsızlık riskini de azaltabilir. Beslenme sisteminin ruh sağlığı üzerindeki etkisini destekleyen mekanizmalar hala tam olarak anlaşılamasa da, beyin ve mikrobiyom arasındaki ilişki büyük bir önem taşıyor.
Bağırsak-beyin ekseni olarak bilinen bu ilişki, beyin ve bağırsağın birbirleriyle sürekli iletişim halinde olmasını sağlayarak sindirim ve iştah gibi temel vücut fonksiyonlarının gerçekleşmesini sağlar. Aynı zamanda beynimizdeki duygusal ve bilişsel merkezlerin bağırsaklarımızla yakından bağlantılı olduğu anlamına gelir.
Daha önceki araştırmalar stres ve davranışın mikrobiyomumuzla da bağlantılı olduğunu gösterse de, beslenme sistemini değiştirmenin (ve dolayısıyla mikrobiyomumuzun) stres seviyeleri üzerinde belirgin bir etkisi olup olmayacağı şimdiye kadar belirsizdi.
Çalışmanın amacının bunu test etmek olduğunu açıklayan Cryan, 18-59 yaş arasında, nispeten düşük lifle beslenen 45 sağlıklı insanı gruba dahil ettiklerini belirtti. Bu grubun yarısından fazlası kadındı ve katılımcılar, iki gruba ayrıldı. Çalışmada dört hafta boyunca takip edilmeleri için rastgele bir diyet listesi verildi.
Yaklaşık yarısına beslenme uzmanı Dr Kirsten Berding tarafından tasarlanan ve yedikleri prebiyotik ve fermente gıdaların miktarını artıracak bir diyet verildi. Bu diyet, daha iyi zihinsel sağlıkla bağlantılı gıdaları içerdiğinden "psikobiyotik" diyet olarak biliniyor.
Bu gruba, çalışmanın hem başlangıcında hem de yarısında bir diyetisyenle birebir eğitim verildi. Prebiyotik lif içeriği yüksek meyve ve sebzelerden (soğan, pırasa, lahana, elma, muz ve yulaf gibi) günde 6-8 porsiyon, günde 5-8 porsiyon tahıl ve 3-4 porsiyon tahıl tüketmeleri gerektiği söylendi.
Ayrıca günde 2-3 porsiyon fermente gıda (lahana turşusu, kefir ve kombucha gibi) içermeleri söylendi. Kontrol diyetindeki katılımcılar, sağlıklı beslenme besin piramidine dayalı olarak yalnızca genel diyet önerileri aldı.
STRES ORANI AZALDI
Çalışmada psikobiyotik diyet uygulayanların, kontrol diyetini uygulayanlara kıyasla daha az stresli hissettiği bildirildi. Katılımcıların diyete ne kadar katı bir şekilde uydukları ile algılanan stres düzeyleri arasında, dört haftalık süre boyunca daha fazla psikobiyotik gıda tüketenlerin algılanan stres düzeylerinde en büyük azalmayı bildirdiği arasında doğrudan bir ilişki vardı.
İlginç bir şekilde, her iki grupta da uyku kalitesi arttı. Fakat psikobiyotik diyette olanlar uykuda daha fazla iyileşme bildirdiler. Diğer çalışmalar da bağırsak mikroplarının uyku süreçlerine dahil olduğunu göstermiştir, bu da bu bağlantıyı açıklayabilir.
Psikobiyotik diyet, bağırsaktaki mikropların bileşiminde ve işlevinde yalnızca küçük değişikliklere neden oldu. Bununla birlikte, bu bağırsak mikropları tarafından üretilen belirli anahtar kimyasalların seviyesinde önemli değişiklikler gözlemlenmişti. Bu kimyasallardan bazıları zihinsel sağlıkla bağlantılı olduğunu biliyor. Böylece diyetteki katılımcıların neden daha az stresli hissettiklerini bildirdiklerini potansiyel olarak açıklanabilir.
Sonuçlar, algılanan stres seviyelerini azaltmak için belirli diyetlerin kullanılabileceğini göstermektedir. Bu tür bir diyet, bağırsaktaki mikropları hedef aldığı için uzun vadede zihinsel sağlığın korunmasına da yardımcı olabilir.
Bu sonuçlar cesaret verici olsa da, çalışmanın sınırlamaları yoktu. İlk olarak, pandemi örneklem gruplarını kısıtladığı için örneklem büyüklüğü küçüktür. İkincisi, çalışmanın kısa süresi, gözlemlediğimiz değişiklikleri sınırlayabilirdi ve ne kadar süreceği belli değil. Bu nedenle uzun süreli çalışmalara ihtiyaç duyulacaktır.
Üçüncüsü, katılımcılar günlük diyetlerini kaydederken, bu ölçüm biçimi, özellikle gıda alımını tahmin ederken, hata ve yanlılığa açık olabilir.
Son olarak, çalışma yalnızca zaten sağlıklı olan insanlara baktı. Bu, bu diyetin o kadar sağlıklı olmayan biri üzerinde ne gibi bir etkisi olabileceğini anlamadığımız anlamına gelir.
Yine de çalışma, stresi azaltmanın etkili bir yolunun diyet yoluyla olabileceğine dair heyecan verici kanıtlar sunuyor. Bu sonuçların kaygı ve depresyon gibi stresle ilişkili rahatsızlıklardan muzdarip kişilerde de tekrarlanıp tekrarlanamayacağını bilmek ilginç olacaktır. Ayrıca diyet, mikrobiyom ve zihinsel sağlık arasında bir ilişki olduğuna dair kanıtlar gösteren bu araştırma alanına daha fazla kanıt ekliyor.
Bu nedenle, bir dahaki sefere özellikle stresli hissettiğinizde, öğle veya akşam yemeğinde ne yemeyi planladığınız konusunda daha dikkatli düşünmek isteyebilirsiniz. Birkaç hafta boyunca daha fazla lif ve fermente gıdalar eklemek biraz daha az stresli hissetmenize yardımcı olabilir.