Çocuk insanın geleceğidir... Tüm uygarlıklar, toplumlar bunun bilincindedir. Ama içinden geçtiğimiz şu tuhaf zamanlarda bu basit gerçeği sanki unuttuk. İş öyle bir hale geldi ki çocuklarımızı kazanç kapısı olarak görmeye başladık.
Nereden çıktı bu derseniz? Sosyal medyaya bakmak yeterli. YouTuber çocuklar ortalıkta cirit atıyor. Kimi makyaj videolarıyla karşımıza çıkıyor, kimi oyuncak tanıtıyor, kimi oyun anlatıyor... Sosyal medyada karşılaştığınız fenomen olmuş bu çocuklar, akranları için çoktan rol modeline dönüşmüş durumda. Araştırmacılar bugünün çocuklarına "İlerde ne olacaksın?" diye sorulduğunda ağırlıklı olarak "YouTuber" cevabı aldıklarını söylüyor.
Dünyada ve ülkemizde uzmanlar, çok gündeme gelmese de sosyal medyada yer alan paylaşımlarda çocuklar üzerinden para ve itibar kazanmanın çocuk istismarı olduğu konusunda hemfikir. Öyle ki çocuk işçi çalıştırmakla eş tutuluyor bu durum.
Günaydın yazarı Mevlüt Tezel geçen hafta yazdığı yazıda bu konuya dikkat çekti. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın bu duruma el koyacağını yazdı. Bakanlık, sosyal medya üzerinden çocuklarını kullanarak ticari kazanç elde eden aileleri tespit etmek için çalışmalara başladı.
Üstelik konu ciddi olduğu için birkaç bakanlık ve farklı devlet kurumlarıyla iş birliği yapılıyor. Teknoloji Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Emniyet Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve RTÜK işin içinde. Tüm bu ciddi çabalar çocukların ruh sağlığı için aslında. Çünkü hem uzmanlar hem de yetkililer, çocuklar için sosyal medya üzerinden fenomen olma halinin onların ruh sağlını bozacağının farkında. Ruh hali bozuk bireylerin de ruh hali bozuk bir toplum yaratacağının...
Psikolog, sosyolog, iletişim ve bilişim uzmanlarının görüşleriyle konuyu masaya yatırdık. Konu tahmin edilenden daha ciddi. Çünkü sadece ticari amaçlı çocuk fenomenlerin paylaşımları değil, hepimizin masum sebeplerle çocuklarımızın görüntülerini sosyal medyada paylaşmamızın bile tehlikeli olduğunu anlatıyorlar.
ÇOCUKLARDA NASIL ETKİ BIRAKIYOR?
Çocuklarla ilgili paylaşımların çok ciddi sonuçları var. Prof. Dr. Vehbi Bayhan bu sonuçları şöyle anlatıyor.
İSTİSMARCILARA DAVETİYE: Çocuğun izni ve bilinci olmadan fotoğraflarının paylaşılması, çocuğun dijital ayak izinin internete bırakılmasını sağlar, çocuk istismarcılarına davetiye çıkarır.
SİBER ZORBALIK İÇİN KULLANILABİLİR: Büyüdüğünde çocukken paylaşılan fotoğrafları ve görsel materyallerinden utanma riski her zaman bulunmakta. Bu da büyüyünce bireyde psikolojik sorunlar oluşturabilmekte. Ayrıca, bu fotoğraflar üzerinden siber zorbalık ve siber mağduriyet yaşanma olasılığı bulunmaktadır.
UMARSIZ BİR KUŞAK YETİŞME RİSKİ VAR: TikTok'da sürekli tekrarlayan kısa süreli videolar izleyen çocuk, ergen, genç ve yetişkinlerde nörolojik ve psikolojik problemler oluşabilmekte. Fragmanlar şeklinde sadece görsele yoğunlaşan, düşünemeyen ve sorgulamayan birey ortaya çıkmakta. Her şeyi eğlence olarak algılayan bir umarsız kuşak yetişme riski bulunmakta.
NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU GÖRÜLMEKTE: En önemli psikolojik etkisi sürekli kendini sosyal medyada teşhir etme, narsistik kişilik bozukluğunu geliştirme ihtimalidir. Hep ben varım, ben en güzelim, ben en iyiyim gibi bencilliğin üst versiyonu olan narsistik ruh hali yeni neslin en önemli sorunudur. Y ve Z kuşağı üzerine yaptığım araştırmalarda sosyal medyayı fazla kullanan ve sosyal medya bağımlısı olan ergen ve gençlerde narsistik kişilik özelliklerinin daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır.
ŞİZOFRENİK PARÇALANMAYA GEBE: Çocukken sürekli poz verdirilen ve rol yapmaya alıştırılan bireyler ergen ve gençliklerinde hayatı rol yapma olarak algılamakta. Simülasyon evreninde "mış gibi" yaşamaya alışmaktadırlar. Bu da şizofrenik parçalanmışlıklara gebedir.
BAKAN DERYA YANIK:
FARKINDALIK OLUŞTURMAK ZORUNDAYIZ
Dijital mecraların hem önemli bir fırsat hem de risk barındırdığını söyleyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, "Yaklaşımımız fırsatları kullanalım, tehditler bakımından risk gruplarını koruyalım şeklindedir" diyerek çalışmalar hakkında bilgi verdi. Yanık, "Sosyal Medya Çalışma Grubumuz ile 7 gün 24 saat esasına dayalı bir faaliyetimiz mevcut. Burada yapılan tespitler üzerine müdahale sürecinde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı ve RTÜK en önemli paydaşlarımızdandır. 2019 yılından bu yana bin 519 içeriğe müdahale etmişiz" diyor.
Çocuğun gelişimini olumsuz etkileme, kişisel bilgilerin ifşası, istismar, çocuğun örselenmesine sebep olabilecek içerikler ve çocuğun unutulma hakkının ihlali gibi başlıkları çok önemsediklerini söyleyen bakan Yanık, "Ebeveynin çocuğunu bir ticari ürün gibi pazarladığı sayfalar var. Bu bir istismardır. Yakalıyoruz, kapattırıyoruz. Burada asıl mesele bir farkındalık oluşturmak" diyor.
PROF. DR. VEHBİ BAYHAN (İnönü Üniversitesi Psikoloji Bölümü):
SOSYAL MEDYA HALKIN AFYONUNA DÖNÜŞTÜ
"Çağımızın gözetim toplumu gerçeği; salt yetişkinlerin, gençlerin ve ergenlerin değil, aynı zamanda aileleri tarafından sosyal medyada teşhir edilen çocukların da maruz kaldığı pratikler haline geldi. Ebeveynin çocuklarının fotoğraflarını, mahrem bilgilerini paylaşmaları çocuk istismarı ve ihmali anlamına gelmektedir. Bilinçsizce yapılan bu eylemlerin suç olduğunun ebeveynlerin bilmesini sağlamak gerekiyor. Pedofili ve cinsel sapıklığı olan çocuk istismarcıları için sosyal medyada paylaşılan çocuk fotoğrafları ve görsel materyallerin, kötü amaçlar için kullanılma riski ve olasılığı var. Bazı ebeveynler ticari markaların tüketim nesnelerini sosyal medyada sergileyerek reklam yapmakta ve bundan gelir elde etmektedir. Yani çocukları üzerinden para kazanmanın bir aracıdır sosyal medyada çocuklarının fotoğraflarını paylaşmak. Bu da çocuk istismarı ve ihmalini içermektedir. Günümüzde çocuklara "İlerde ne olacaksın" diye sorulduğunda çocukların "YouTuber olacağım" diye cevap verdiği zamanlardan geçiyoruz. Artık çocuklar kısa yoldan para kazanmanın sosyal medya üzerinden olduğunu kabul ediyor. Yıllarca okumak, emek vermek yerine video çekerek para kazanmanın illüzyonunda sosyalleşiyorlar. Günümüzde sosyal medya halkın afyonuna dönüştü. Sanal alemde illüzyonlar evreninde yaşıyoruz. Gösteriş ve tüketimin başat olduğu bir dünya. Çözüm devletin bu durumu denetlemesi. Yasa çıkarılması gerekiyor. Ebeveynlerin farkındalığı için okullarda velilere eğitimler verilmesi şart."
MUSTAFA GÖDEŞ (Psikolog):
MAHREMİYET DUYGUSU GELİŞMEZ
"Aileler, içinde çocukların da bulunduğu çeşitli içerikler üretip paylaşırlarken bu durumun çocuğun ruh sağlığını ne derece etkileyebileceğini hesap edemiyorlar. Kimi zaman da para kazanma ve toplum tarafından fark edilme ihtiyacı o kadar ağır basıyor ki, ürettikleri içerikler nedeniyle çocuklarının ruhsal gelişimlerini görmezden geliyorlar. Sosyal medyada para kazanma amaçlı ve pedagojik olmayan bu paylaşımlarda çocukların kullanılması kimi zaman masum gibi görünse de uzun vadede böyle içeriklerde yer alan çocukların ruh sağlıklarının ne derece olumsuz etkileneceği kestirilemez. Çünkü çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verebilecek bir referans noktasına sahip değil. Çocukların rızası olsa bile pedagojik olmayan sosyal medya paylaşımlarının içerisinde yer almaları kişilik gelişiminde en önemli unsurlardan biri olan mahremiyet duygusunun gelişmesine de balta vurur. Mahremiyet duygusu gelişmeyen bireyler kendi sınırlarını koruyamadıkları gibi başkalarının sınırlarına da saygı duymayı beceremezler. Günümüzde kimi aileler şekerli gıdalara alışmasın diye belli bir yaşa kadar çocuklarına tatlı ürünler bile yedirmiyor. Bu hassasiyet bence sosyal medya için de geçerli olmalı. Küçük yaşlardan itibaren sosyal medya ile olumsuz bir şekilde tanışan çocuk, yetişkinliğe geldiğinde para kazanabilmek ve ilgi çekebilmek adına son derece çılgınca şeyler yapabilecek kişilik problemleri yaşayan bir birey haline gelebilir."
AYHAN ALTAŞ (Uzman Klinik Psikolog):
ÇOCUK İŞÇİ ÇALIŞTIRMAKTAN FARKLI DEĞİL
"Sosyal medya hepimizin hayatının içinde, insanlar artık oradan sosyalleşiyor. Çocuklarının videolarını ve fotoğraflarını paylaşmaları da bu kapsamda anormal bir durum değil. Eğer insanlar çocuklarının videolarını ve fotoğraflarını sayfa etkinliğini artırmak, daha fazla kişiye ulaşmak için bunu yapıyorlarsa da burada bir suistimalden bahsedebiliriz.
İLGİ KESİLİNCE DEPRESYON BAŞLAR
Bazı sosyal paylaşım sitesi kullanıcıları bu hesaplarından gelir elde ediyor. Etkileşimden para kazanıyorlar ve bu artık iş haline gelmiş durumda. Bu noktada sosyal medya etkileşimini artırmak ve para kazanmak profesyonel hale geldiyse, o çocuklar artık çocuk işçi oluyor. Çünkü bu paylaşımları düzenli yapmaları gerektiği için çocuklarını zorlayabilirler, baskı yapabilirler. Çocuklar ailelerin yapmak istedikleri paylaşımlara ayak uydurmazsa aileleri tarafından baskı görebilirler. Bu da çocuğun sosyal ve psikolojik gelişimini olumsuz etkilemekte. Belki şu an çocuklar, sevimli halleriyle herkes tarafından ilgi görüp ilgi odağı oluyor. Ama yaşı ilerledikçe ilginin azaldığını ve o ilginin tamamen yok olduğunu görecekler. Bu da çocuğun kendini değersiz hissetmesine ve depresyona girmesine neden olabilir."
ORHAN TOKER (Bilişim uzmanı):
AİLELER ÇOCUKLARA BAKMAKLA YÜKÜMLÜ
"Anne babalar YouTube'da olsun, Tik Tok'ta olsun içerik olarak çocuklarını kullanarak videolar üretiyor ve bunun üzerinden para kazanıyor. Burada esas sorun çocukların anne babası tarafından da olsa, üzerlerinden para kazanılması, istismar edilmesi sorunu. Ama bundan şikayetçi olanlar, çocuk istismarından değil de, anne babanın bundan para kazanmasından rahatsız. Anne babalar diyor ki, 'Dizilerde oynayan oyuncu çocuklar da var, onlar da para kazanıyorlar.' Ama dizilerde, reklamlarda oynayan çocuklar bir pedagog eşliğinde, haftada bir günü geçmemek üzere rol alıyor. Aile bakanlığı duruma el attı. Anne babalar çocuğu üzerinden para kazanmamalı, onlara bakmalı, güvenliğini sağlamalı. Birinci sorumlulukları bu."
DOÇ. DR. AHMET AYHAN KOYUNCU (Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi):
PEK ÇOK AİLE ÇOCUĞUNU FENOMEN YAPMA ARZUSUNDA
"2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre annelerin yüzde 98'i, babaların ise yüzde 89'u çocuklarının fotoğraflarını sosyal medya mecralarında paylaşmakta. Bunun gerekçesi ise sosyal ağlar aracılığıyla kabul görme ve tatmin olma istekleri olarak ifade edilmekte. Bu etkenlere yakın dönemde şöhret ve para unsurlarını eklemek mümkün. Ancak yaşanan bu süreç çocuklar açısından önemli sorunlara yol açma potansiyeli barındırmakta. Çocukların ilerleyen zamanda arkadaş çevresi tarafından akran zorbalığına maruz kalmasına ve psikolojik olarak yıpranmasına neden olabilmekte. Olayın psikolojik tarafı bir yana bırakılırsa, daha vahim tehlikeler de söz konusu. Bunların başında pedofilik şahıslar gelmekte. Bunun dışında çocuk tacizcileri için de bulunmaz fırsatlar sunan sosyal medya araçları, internet tehlikelerinden bihaber çocuklar ile iletişim kurma ve onlara ait bilgileri ele geçirme tehdidini de içermekte. "
DOÇ. DR. HALDUN NARMANLIOĞLU (Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi):
ÇOCUKLAR AİLELERİ TARAFINDAN METALAŞTIRILIYOR DENMESİ BİLE ÖNEMLİ
"Sosyal medyayı gözetim altına almak çok zor. İnternetin doğası engellenememe üzerine... Ama eyleme geçilmiş olması güzel. Metalaşma nedir? Bunun kanuni bir karşılığı olması gerekir ki, ona göre yaptırım uygulansın. Kim belirleyecek metalaştırma olup olmayacağını? Hukukçulardan ve pedagoglardan destek alınması, kanuni dayanağının olması gerekir.
Bunlar kısa süreli önlemler. Bunun yerine uzun vadeli düşünüp, dijital medya okuryazarlığı konusunun üzerine eğilmek gerekir. Anne ya da baba çocuğuyla ilgili ürettiği içeriğin, onun istismarı olabileceğini, kendisinin çocuğunu metalaştırdığının farkında olmayabilir. Çocuğun gelişimine olumsuz etki edeceğinin bilincinde olmayabilir. Kamu spotları etkili ama sosyal medyada kamu spotu görmüyorum. Bilinçlendirme adına bu alanlara girilmeli. 'Paylaştığınız resmin istismara neden olabileceğinin farkında mısınız?' gibi uyarılar olabilir.
Bakanlık tarafından 'Çocuklar aileleri tarafından metalaştırılıyor' denmiş olması bile önemli bir adım! Çocuğunuzu bu tür platformlarda paylaşıyorsanız, bunun çocuk istismarı, pornografisi için kullanılıp kullanılamayacağının, çocuk büyüdüğünde bundan utanabilir bilincinde olmalısınız."