Yemeklere lezzet katarken sağlık açısından birçok faydayı beraberinde getiren baharatlar, sofralarımızın vazgeçilmezleri... Eski çağlardan itibaren şifa niyetine kullanılan baharatlar; günümüzde de birçok hastalığa karşı koruyucu etki gösterebiliyor veya hastalık semptomlarının azaltılmasında destekleyici rol oynayabiliyor.
SUMAK: Doğu ve Güneydoğu illeri başta olmak üzere yemeklere ekşi lezzet vermesi açısından tane sumak olarak veya sıcak suda bekletilerek elde edilen ekşi tattaki su olarak yemeklerde kullanılıyor. Kokuyu azaltıcı etkisi nedeniyle soğan salatalarında çok yaygın olarak kullanılan sumak, her türlü salatada ve bazı yemeklerin, mezelerin içerisinde sıklıkla yer alıyor. Yemeklere kendine özgü hoş bir lezzet vermesinin yanı sıra sağlık açısından da oldukça faydalı bir baharattır. Birçok baharat türünden çok daha güçlü bir antioksidan olan sumak, kandaki kolesterol ve trigliserit düzeylerini azaltmaya destek olarak koroner arter hastalıklarından korunmaya yardımcı olur. Yapılan çok değerli bir çalışmada bireylere toz sumaktan hazırlanan kapsüller verilmiş ve sumağın kan glikoz ve HbA1c düzeylerini düşürdüğü dolayısıyla anti diyabetik etki gösterdiği kanıtlanmıştır. Ayrıca sumağın antifungal ve antibakteriyel etki göstererek enfeksiyon hastalıklarının giderilmesine katkı sağladığı bilimsel çalışmalarla desteklenmiştir. Diüretik özelliği de olan sumak, idrar yolu enfeksiyonlarından korunmaya yardımcı olurken yüksek tansiyonun düşürülmesini de sağlar.
KİŞNİŞ: Görüntüsü maydanoza benzeyen ama tadı çok farklı bir baharat olan kişniş farklı tadıyla Doğu'ya doğru gittikçe yemeklere daha çok giriyor, hatta bazılarının vazgeçilmezi oluyor. Doğu'da adı "aşotu"; Artvin'e ve Gürcistan'a geçtiğinizde ise "kinzi" olarak biliniyor. Kişnişin yaprakları kullanılabileceği gibi tohum olarak da kullanılabiliyor. Kişnişin faydaları ise içeriğinde bulunan pek çok vitamin, mineral ve antioksidandan ileri geliyor. Özellikle K vitamini bakımından zengin olan kişniş, yüksek miktarda lif içeriyor. B ve C vitamini, çinko, manganez, magnezyum ve bakır gibi mikro besin elementlerinden de zengin. Aynı zamanda antioksidan özellik gösteren fenolik bileşenlerin de iyi bir kaynağı diyebilirim. K vitamini açısından zengin olması nedeniyle kan pıhtılaşmasının yanı sıra kemiklerin onarılmasına, eklem problemlerinin ve osteoporozun önlenmesine de yardımcı oluyor. İçeriğinde bulunan linalol, geranil asetat ve Y-terpinen bileşenleri sayesinde yüksek düzeydeki kan şekeri, insülin, insülin direnci ve trigliserit düzeylerinde azalmaya neden olduğu gözlenmiştir.
BİBERİYE: Özellikle et yemeklerine lezzet katan biberiye, çay olarak da tüketilebiliyor. Nutrients dergisinde yayınlanan çalışmaya göre içerdiği karnosik asit bileşeni sayesinde kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlattığı ve tümör geliştirme riskini azalttığı kanıtlanmıştır. Çalışmalar biberiyedeki karnosik ve rosmarinik asitlerin güçlü antibakteriyel, antiviral ve antifungal özelliklere sahip olduğunu gösteriyor. Düzenli olarak biberiye tüketmek, potansiyel olarak enfeksiyon riskini azaltmaya ve bağışıklık sisteminin meydana gelen enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı olabiliyor. Yapılan başka bir çalışmaya göre biberiye çayı, içerdiği biyoaktif bileşenler sayesinde hücrelerin glukozu kullanmasını arttırarak kan şekerini düşürücü etki gösteriyor.
TARHUN: Tarhun, papatyagiller familyasından keskin ama hoş kokulu bir bitki. İnce uzun yaprakları sayesinde birçok yeşillikten kolayca ayırt edilebiliyor. Türkiye'de en çok Bayburt ve civarında, Ankara, Erzurum, Gaziantep ve Şanlıurfa'da tarhuna rastlanıyor. Yaprakları hem taze hem de kuru olarak birçok yemekte kullanılabiliyor, hoş bir aroma ve lezzet katıyor. Journal of Medicinal Food dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre kahvaltıdan ve akşam yemeğinden önce 1 çay kaşığı tüketilen tarhunun, insülin duyarlılığını arttırarak kan şekerinin kontrol altına alınmasına yardımcı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca sindirim salgılarını arttırarak sindirimi kolaylaştırır, yemekten sonra oluşan şişkinliklere iyi gelir. Sinir sisteminin sağlıklı işlemesine destek olarak stres, uykusuzluk gibi sorunların çözümünde yardımcı oluyor. 1 çay kaşığı olacak şekilde tarhuna sofralarınızda daha sık yer vermenizi öneriyorum.
REZENE: Maydanozgiller familyasına ait şifalı bir bitki olan rezene yemeklere tat vermesinin yanı sıra çoğunlukla çay olarak tüketiliyor. Sodyum, potasyum, fosfor ve kalsiyum gibi değerli mineraller barındıran bitki, A ve C vitaminleri açısından da zengindir. Rezene bitkisinin kökü, uzun yıllar boyunca kabızlık ve gaz problemlerinin giderilmesi için kullanılmış, yaprakları ise çay olarak demlenerek pek çok farklı rahatsızlığın iyileştirilmesi için tüketilmiştir. Emziren kadınlarda süt salınımı sağlayan prolaktin hormonunun salgılanmasına katkıda bulunarak süt miktarının artırılmasını sağlıyor.
ÇÖREK OTU: Çörek otu, yüksek antioksidan niteliği taşıyan ana bileşeni timokinon sayesinde serbest radikallere karşı vücudu koruyarak kanser, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkların oluşma riskini azaltır. American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan çalışmaya göre günde 1 çay kaşığı çörek otu kullanımı LDL ve trigliserit düzeylerini düşürerek iyi huylu kolesterol olarak bilinen HDL'yi yükseltmektedir. Yapılan başka bir çalışmada 8 hafta boyunca günde 2 çay kaşığı çörek otu tüketen kadınlarda, içinde bulundurduğu karvakrol, t-Anethol, 4-Terpinol bileşenleri sayesinde insülin duyarlılığı artmış, bel çevresindeki yağlar erimiş, vücut yağı azalarak kilo kaybı görülmüş.
ZERDEÇAL: Mutfağınızda zerdeçala daha fazla yer açın. Zerdeçalı sağlıklı beslenmede önemli yapan sarı rengi veren polifenol olan kurkumin maddesidir. Taze kök olarak veya baharat şeklinde kurutulmuş toz halinde bulunabilen zerdeçal kolinin de iyi kaynağı. Zerdeçalde bulunan kurkumin ve kolin tüketildikten sonra damarlarda serbestçe dolaşır ve kan beyin bariyerini de geçerek vücudun her yerinde etki göstermesi eşsizdir. Günde 1 silme tatlı kaşığı kadar zerdeçal 90 mg'a kadar aktif kurkumin içerir. Kurkumin ısıya dayanıklı olduğundan çorba, baklagil, sebze ve et sote yemeklere pişerken ekleyebilir, süt, yoğurt, kefir ve salatalara zeytinyağı ile birlikte karıştırarak yiyebilirsiniz. Zerdeçal glutatyon sentezini arttıran tek baharattır.
HAFTANIN ÖNEMLİ NOTU
Baharat karışımlarına dikkat!
Marketlerde gördüğümüz tavuk-köfte harçları, kajun, sebzeli çeşniler gibi hazır karışım baharatlar büyük kolaylık ve lezzet sağlasa da bir kısmı Çin tuzu olarak bilinen monosodyum glutamat (MSG) içeriyor. İçindekiler kısmında E-621 koduyla görebileceğiniz MSG; Alzheimer'dan parkinsona, öğrenme bozukluklarından baş ağrılarına, bulantı, çarpıntı, nefes darlığı, yüz, boyun, ense ve kollarda yanma ile ortaya çıkan nöbetlere, hatta kilo almaya ve diyabete neden olabiliyor. Alerjileri tetikleyebildiği gözlerde harabiyete yol açabildiği ve insülin direncini hızlandırabildiği de yapılan çalışmalarla kanıtlanmış. Bu nedenle isterseniz bu karışımları evde kendiniz yapabilirsiniz. Aksi takdirde bu ürünleri tercih ederken satın aldığınız gıdanın sağlıklı içeriklere sahip olduklarından emin olun ve etiketlerini okuyun.