Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan araştırmaya göre, 65 yaşını geçmiş her 100 kişiden 78'inde bir kronik hastalık bulunduğu belirtildi. Araştırmalarda kronik hastalıkların en yaygın olduğu bölge olarak tespit edilen Doğu Karadeniz'de; bu hastalıkların günlük yaşamı ciddi derecede etkilediğini belirtenlerin oranı yüzde 46,6 olarak tespit edildi.
'KRONİK HASTALIKLA YAŞAYAN YAŞLI POPÜLASYON OLUŞTU'
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, kronik hastalık artışı ve birden çok kronik hastalıkları yaşayanların tedavi süreçlerine ilişkin tavsiyelerde bulundu. Yaşlı hastaların önemli bir kısmında birden çok kronik hastalığın aynı anda bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Özlü, "Beklenen yaşam süresinin uzaması ve kronik hastalıklarda etkin tedavilerle kontrolün sağlanması nedeniyle artık günümüzde birçok kronik hastalıkla birlikte yaşayan yaşlı bir popülasyon oluştu. Bu hastaların önemli bir kısmında birden çok kronik hastalık aynı anda bulunuyor. Ve tıptaki aşırı uzmanlaşmadan dolayı da aslında bu hastalar birden çok farklı branşta uzmana gidip muayene ve tedavi oluyorlar. Her hekim kendi uzmanlık alanıyla ilgili hastalığa odaklanıp, o hastalık için hastanın tedavisini düzenliyor, kontrollerini yapıyor. Ama şöyle bir sorun var; bu hastalıkların kendileri de birbirleriyle etkileşebiliyor. Biri diğerini bozabiliyor, ağırlaştırabiliyor, tetikleyebiliyor. Öbür taraftan bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar da birbiriyle etkileşebiliyor. Birbiriyle etkisini arttıran ilaçlar var. Birbirine etkisini azaltan ilaçlar var. Hasta bunlar bir arada kullanmak durumunda kalabiliyor" dedi.
'HASTALARIN ORKESTRA ŞEFİ ROLÜNDE BİR HEKİM KONTROLÜNDE OLMALARI GEREKİYOR'
Çoğu zaman hastalıkların tedavisine karşı bütüncül yaklaşımın eksik kalabildiğini kaydeden Özlü, "Birden çok kronik hastalıkla yaşamak, tedavi durumu olan hastaların, tedavisini bütüncül bir yaklaşımla takip eden adeta bir orkestra şefi rolü oynayan bir hekim kontrolünde olmaları gerekiyor. Burada bir eksiklik çoğu zaman olabiliyor. Çünkü her hekim sonuç itibarıyla kendi uzmanlık alanına yöneliyor ve orayla ilgileniyor, sorunlarla ilgili hastaya çok yardımcı olamayabiliyor. Oysa hastanın bu ilaç etkileşimleri ve hastalıkların birbirine olan etkileşimleri açısından sorun yaşamaması için bir hekim kontrolünde olması gerekiyor. Bu hekim, diğer hekimlerden farklı olarak hastaya bütüncül yaklaşmalı ve tabii ki kendi uzmanlık alanı dışında kalan konularda diğer farklı uzmanlardan konsültasyon alarak hastayı oraya yönlendirerek o alanlarda da hastanın tedavisini yönlendirerek sürdürebilir" diye konuştu.
'BÜTÜNCÜL GÖZLE TAKİP ÇOK ÖNEMLİ'
Tedavi sürecinde bütüncül gözle hasta takibinin önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özlü, "Bütüncül olarak ilaçlar arasında ve hastalıklar arasında etkileşimler de dikkate alınması lazım. E nabız sistemi bunu biraz kolaylaştırıyor. Türkiye'de çok güzel bir sistem var. Bu hastanın kullandığı ilaçları daha önce aldığı teşhisleri görebiliyorsunuz ama poliklinik muayeneler sırasında çoğu zaman hekimlerin buraya dönüp ayrıntılı hastayla ilgili geçmiş durumlara bakmaları çok mümkün olmayabiliyor. Onun için kronik hastalığı olan hastaların böyle bir hekim tarafından sahiplenilmesi ve bütüncül bir gözle takip edilmesi, sağlıkları açısından çok önemli. İlaç yan etkilerinin, istenmeyen etkilerinin görülmemesi açısından çok önemlidir" ifadelerinde bulundu.