"ÇOCUK DIŞKILAMAYI OLABİLDİĞİNCE ERTELİYOR VE KABIZLIĞIN ŞİDDETİNİ DE ARTIRIYOR"
Kronik kabızlığın erken yaşlarda çocukluktan itibaren başladığını ve tüm yaş gruplarının yaşadığı büyük bir sorun olduğunun altını çizen Aliusta, "Özellikle küçük yaşlarda olduğunda çocuklarda dışkılamanın çok zor ve acılı bir şey olduğu düşüncesini yerleştiriyor. Bu nedenle çocuk dışkılamayı olabildiğince erteliyor ve bu ertelemeler bağırsakta daha fazla su emilimi yaptığı için kabızlığın şiddetini de arttırıp bir sonraki dışkılamanın da kabız olarak gerçekleşmesini sağlıyor. Bu şekilde kabızlık birkaç ay boyunca sürdüğünde artık kronikleşip tüm hayatı boyunca birey kabız olabiliyor.
Hareketsizlik, bağırsak florasının bozulması, yoğun iş veya ders temposu, stres ve çeşitli hastalıkların etkisiyle kabızlık her yaş grubunda sonradan da başlayıp birkaç ay devam ettiği taktirde yine kalıcı olabiliyor. Özellikle hareketsiz yaşam tarzı olan yaşlı bireyler kabızlık yaşamakta, üstelik bu yaş grubunun kullandıkları ilaçlar kabızlığı şiddetlendirebilmektedir. Bu nedenle, kabızlık eğer birkaç gün devam ediyorsa kabızlık tedavisi kronikleşmeden hemen başlamalıdır" ifadelerini kullandı.
"Bağışıklık sistemimizin bağırsaklarda oluşup ciltte biriken toksinlere saldırması sedef, egzama, vitiligo gibi cilt hastalıklarına neden oluyor"
Mide ve bağırsağın birbirine bağlı devamlı bir sistem olduğunu bildiren Aliusta, "En önemli sağlık sorunlarının temelini bağırsak florasının yani bağırsaktaki faydalı-zararlı mikroorganizma dengesinin bozulması oluşturuyor. Bağırsak florasının bozulması kabızlığın nedenlerinden birisi olmakla birlikte kabız olduktan sonra bağırsak florası daha da bozulmaktadır. Bu nedenle kabızlığın kronik hale gelmesinin en önemli nedenlerinden birisi bağırsak florasının iyice bozulmasıdır yani bağırsaklardaki zararlı mikroorganizmaların iyice artmasıdır" açıklamasında bulundu.
Aliusta, bağırsaklarda zararlı mikroorganizmaların sayısının arttığı durumlarda yenilen gıdaların parçalayarak çeşitli tokisnler ürettiğini belirterek şunları söyledi:
"Toksinler, bağırsaklarımızdaki zararlı mikroorganizmaların çeşidi ve sayısına göre ve beslenmemize göre değişebiliyor. Bağırsaklardan salınan bu toksinler ilk olarak bağışıklık sisteminin bağırsak duvarlarına saldırması nedeniyle bağırsak geçirgenliğine neden oluyor. Daha sonra bu toksinler önce karaciğere sonra da kana geçerek kan sirkülasyonu yoluyla tüm vücudumuzu dolaşıyor. Bağırsaklarımızdaki zararlı mikroorganizmaların türü ve sayısına bağlı olarak ve beslenme şeklimize bağlı olarak değişebilen bu toksinlerden kimileri cildimizde birikirken kimileri eklemlerden beyine, damarlardan üreme organlarına kadar vücudumuzun herhangi bir yerinde birikim yapabiliyor. Daha sonra, toksin birikimi olan bölgelere oto-immün saldırı yani bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırması sonucu vücudumuzda birçok hastalık oluşabiliyor. Örneğin, bağışıklık sistemimizin bağırsaklarda oluşup ciltte biriken toksinlere saldırması sedef, egzama, vitiligo gibi cilt hastalıklarına neden olurken, eklemlerde biriken toksinlere saldırması romatizma ve romatoid artrit gibi eklem hastalıklarına neden oluyor."