Kronik yorgunluk sendromunun sebebinin hala net olarak bilenemediğinin altını çizen İç Hastalıkları (Dâhiliye) Kliniği'nden Uzm. Dr. Mustafa Doğan, "Genelde dinlenmekle geçmeyen 6 aydan uzun süren yaygın kas eklem ağrısı, isteksizlik, bazen iştahsızlık bazen aşırı yeme, baş ağrısı, kilo kaybı ya da kilo alma gibi genel şikâyetlere yol açan kronik hastalıktır" diye konuştu.
Kronik yorgunluk sendromu belirtilerini şu açıklayan Uzm. Dr. Mustafa Doğan, "Sürekli bitkinlik ve uyku halinde bulunmaktan başlayan rahatsızlıklarla birlikte, yorgunluk hissi bariz bir romatizmal hastalığa bağlı olmayan kas ve eklem ağrıları ve bu ağrıların insanın günlük aktivitelerini kısıtlayacak kadar şiddetli olmasına kadar etkileyen bir hastalık durumudur. Boğaz ağrısı, karın ağrısı, enerji kaybı, mide bulantısı ve bazen kusma gibi rahatsızlıklar da görülmektedir.
Sese, gürültüye, ışığa, çevresel faktörlere karşı aşırı duyarlılık, unutkanlık ve bilişsel performansta düşüşte eşlik eden konsantrasyon eksikliğine kadar etkileyebilir. Uyku düzeninde ve kalitesinde bozukluklar, fazla uyuma, uykuya dalamama, sabah saatlerinde uyuklama hali yaşanabilecek durumlar arasında yer alabilir. Bağışıklık sisteminin güçsüzleşmesi ve sık hastalık hali, bağırsak düzeninde bozukluk ishal ya da kabızlık bir diğer belirtiler içerisindedir. İş yaşamına ve sosyal hayata karşı olumsuz tutumlar, başarıda azalma, sürekli huzursuzluk, depresyon veya sersemlik hissi yaşamak beraberinde gelen sıkıntılardır" şeklinde konuştu.
"Hareketsizlik sonucu oluşan yorgunluğa dikkat edilmeli"
Kronik yorgunluk sendromunda teşhis koyma sürecine değinen Uzm. Dr. Doğan, "Kronik yorgunluk sendromu tanısını koyduracak özel bir test yoktur. Yorgunluk sebebi olabilecek diğer klinik durumlar dışlandıktan sonra tanı konulur. Kronik yorgunluk sendromu tanısı koymak için tıbbi hikâye, fizik muayene, ruhsal durumun ve laboratuvar bulgularının değerlendirilmesi gerekir.
Klinik olarak değerlendirilmiş, tanımlanamayan devamlı veya tekrarlayan yorgunluğun yeni veya bilinen bir zamanda başlaması yani yaşam boyunca olmaması, devam eden bir hareketlilik sonucu olmaması, esas olarak dinlenmekle hafiflememesi ve mevcut iş, eğitim, sosyal ve özel yaşam aktivitelerinde belirgin azalmaya yol açması kronik yorgunluk sendromunu akla getirir" ifadelerini kullandı.
"Tedavinin amacı hastayı daha aktif halde tutmak ve yorgunluğu azaltmaktır"
Tedavi yollarından bahseden Uzm. Dr. Doğan, "Tedavinin amacı her zaman hastayı daha aktif halde tutmak ve yorgunluğu azaltmaktır. Ağrı yoğun olduğunda ağrı kesiciler alınabilmektedir. Eşlik eden vitamin eksiliği ya da kemik erimesi varsa o da tedavi edilmelidir. Glütensiz diyet gibi enflamasyonu azaltan diyetler de işe yaramaktadır.
Bazen psikiyatri, fizik tedavi, dâhiliye, romatoloji, diyetisyenlik gibi bölümlerin multidisipliner yaklaşımı gerekir. Kronik yorgunluk sendromu yaşayan hastalar aktif bir sosyal yaşam için teşvik edilir. Stres azaltma ve rahatlama teknikleri kronik ağrı ve yorgunluğu azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca beden sağlığı ve fiziksel aktivitelerin ihmal edilmemesi de son derece önem taşır. Genelde, yorgunluğun fazla hissedildiği günlerde çok ağır egzersizlerden kaçınılması önerilir. Nöral terapi adı verilen tamamlayıcı tedavi yöntemi de kullanılmaktadır. Nöral terapi, vücudun kendi kendini iyileştirmesini sağlayan sistemleri harekete geçiren bir yöntemdir. Nöral terapi tedavisinde tespit edilen bazı odaklar incelenip, o bölgelere enjeksiyon yapılır ve sonuçta kronik ağrı ve yorgunluğu baskılayabilir. Ozon tedavisi de denenebilir" açıklamasında bulundu.