Uzm. Dr. Rıfat İnci yaptığı açıklamada, travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) hayatlarının ya da güvenliklerinin tehlike altına girdiği bir olayı atlatmış, yani bir travma geçirmiş kişilerde ortaya çıkabilen bir hastalık olduğunu belirtti.
Depremin travmaya örnek olarak verilebileceğini ifade eden İnci, diğer doğal afetler ile trafik kazaları gibi travmatik olayların da travma sonrası stres bozukluğuna yol açabildiğini kaydetti.
İnci, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bireylerin polikliniklere başvurularının artığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Deprem örneğindeki gibi travmatik olay ya da ciddi bir tehlikeye maruz kalındığında vücudumuz 2 tepkiden birini verir; tehlikeye karşı savaşmaya hazırdır ya da tehlikeden uzak durmaya, onu engellemeye çalışır. Buna savaş ya da kaç tepkisi denir. Ormanda yürürken karşımıza aniden kocaman bir boz ayı çıkarsa vücudumuzun doğal tepkileri olası bir saldırı durumunda normaldir ve çoğu zaman zarar görmemizi engeller. Travma sonrası stres bozukluğu bu tepkinin değişmesine bozulmasına ya da işlememesine yol açar ve Travma sonrası stres bozukluğu olan insanlar kaygı, stres ve tehlike olmadığı durumlarda bile korku duyarlar. Travma yaratabilecek bir savaş ya da 'kaç' durumunda kalmış çoğu kişi bu durumdan bir şekilde etkilenir. Olaydan sonra normal hayata geri dönebilmek veya durumla baş edebilmek herkes için çok zordur. Bu durumda kalan insanlar, zaman içinde ya da bu süreçte aldıkları uzman desteğiyle düzelip TSSB'yi atlatabilirler."
İnci, TSSB'yi atlatamayanlarda hastalığın geliştiğini ve tedavi edilmediğinde ise daha da kötü bir tablo ile karşılaşıldığını, hatta bu hastaların olaydan aylar ya da yıllar sonra bile aynı kaygıyı hissetmeye devam edebileceğini belirtti.
- "Hasta tek katlı güvenli bir eve bile gitmek istemeyebilir"
Rıfat İnci, travma sonrası stres bozukluğu olan kişilerde değişik belirtiler görüldüğünü belirterek, "Bunlardan biri istenmeyen hatıralardır. Olayla ilgili hatıralar ve düşünceler kişiye travmayı yeniden yaşatabilir. Bu durum kişinin günlük hayatını etkiler, kendiliğinden kelimeler ya da olay ile ilişkilendirdikleri bir obje ya da durumlar tarafından tetiklenebilir." ifadelerini kullandı.
İnci, şunları kaydetti:
"Örneğin enkaz altında kalmış bir depremzedeye travma sonrası stres bozukluğu teşhisi konulmuşsa aniden bir artçı ya da sallantıda kaygı duymaya başlayabilir. İkinci tip belirti ise uzak durma isteği yani kaçınmadır. Travma sonrası stres bozukluğu olan hastalar gittikleri yerlerin ya da bazı durumların onlara yaşattıkları olayı hatırlatacağını düşündükleri ve dolayısıyla kaygılandıracaklarını bildikleri için o yerlere gitmeyi istemezler. Bu durum günlük hayatları için büyük bir sorun haline gelebilir. Örneğin bir deprem felaketi geçirdiyseniz artık yüksek katlı evlere girmek istemeyebilirsiniz. Hatta tek katlı güvenli bir eve bile gitmek istemeyebilirsiniz. Bu durum tahmin edebileceğiniz gibi günlük hayatınızda sorunlara yol açabilir."
Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kimselerin olumlu düşünme konusunda çok zorlandıklarını, duygusal olarak hissizleşip eskiden yapmaktan zevk aldıkları şeylere karşı olan ilgilerini yitirebileceklerini belirten İnci, "Bu durumda eskisi gibi sağlıklı ilişkiler kurmak da zorlaşır. Son olarak görülen belirti ise sürekli gergin ve tetikte olmaktan dolayı aşırı uyarılmışlık halinin devam ediyor olmasıdır. Bu kişiler kolay bir şekilde korkup kendilerini her an diken üzerinde hissedebilir ve çoğunlukla da uyumakta zorluk çekebilirler. Bu durumun düşünülmediği zamanlarda bile gerçekleşen aşırı uyarılmışlık hali uyumak yemek yemek gibi günlük ihtiyaçlarla ilgili konsantre olmayı engelleyebilir." değerlendirmesinde bulundu.
İnci, travma sonrası stres bozukluğu tedavisinin tamamen hastaya özel olmasına rağmen genellikle psikoterapi ilaç tedavisi ya da ikisinin bir arada kullanıldığı tedavi şekillerinin mevcut olduğunu bildirdi.
- "Psikoterapi dışında ilaç tedavisi de mümkün"
Uzm. Dr. İnci, bilişsel davranış terapisi çeşitlerinden olan maruziyet ve bilişsel yeniden yapılandırma terapilerinin hastalara yardımcı olabileceğini belirterek, bu yöntemler sayesinde kişilerin korkuyla yüzleşip o korkuları kontrol altına almaları veya travmalarını daha kontrollü ve güvenli bir şekilde yeniden yaşamalarının sağlanabildiğini aktardı.
Maruziyet terapisi yönteminde genellikle görsel ve yazılı şekillerin hastaya tanımlatılmasıyla veya olayın yaşandığı yere gerçekleştirilen ziyaretlerle sağlandığını ifade eden İnci, bilişsel yeniden yapılandırma yönteminde ise hastaların kötü hatıralarından anlam çıkarmalarına yardım edildiğini kaydetti.
İnci, bu tür durumlarda hastaların hatıralarının ya da hatıraları ile ilgili algılarının doğru olmadığı anlatarak, travmadan dolayı hastalarda utanç ya da suçluluk duygusuyla sık karşılaşıldığını bildirdi.
Bu durumda hastalara bu hatıralarla ilgili daha pozitif ve gerçekçi bir algı oluşturmaları için yardım edildiğini belirten İnci, psikoterapi dışında travma sonrası stres bozukluğunun tedavisinde ilaç tedavilerinin de bulunduğunu belirtti.