Prof. Dr. F. Nur Baran Aksakal, sadece difteri, tetanoz, boğmaca ve kızamık aşılamasıyla her yıl 2 ila 3 milyon insanın hayatının kurtulduğunu, tüm enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyucu olduğu bilinen temiz su ve hijyenden sonra hastalıkları ve ölümleri en fazla önleyen uygulamanın aşı olduğunu ifade etti ve aşı haftası vesilesiyle yaptığı yazılı açıklamada, aşılamanın önemi, halk sağlığına etkisi ve ulusal aşı takviminin başarısına yönelik bilgiler verdi.
AŞI ÖLÜMLERİ ÖNLÜYOR
Aşıların bulunduğu ve yaygın kullanıma sunulduğu yıllardan beri etkili olduğuna değinen Aksakal, "Sadece difteri, tetanoz, boğmaca ve kızamık aşılamasıyla her yıl 2 ila 3 milyon insanın hayatı kurtuluyor. Tüm enfeksiyon hastalıklarına karşı koruyucu olduğu bilinen temiz su ve hijyenden sonra hastalıkları ve ölümleri en fazla önleyen uygulama aşı.
Aşılar bu kadar başarılı olup hastalıkları görünmez hale getirdiği içindir ki, günümüzde çok az da olsa bir kesim, aşıların gerekliliğini sorgulamaya başlamış durumda. Oysa her yıl aşıya ulaşamama sonucunda 1,5 milyon kişi hayatını kaybediyor. Bu veri de bize daha fazla hayat kurtarmak için aşıların ne denli hayati bir öneme sahip olduğunu gösteriyor." ifadelerini kullandı.
Aşıların olmadığı bir dünyanın tek kelimeyle korkunç olacağını ifade eden Aksakal, şunları kaydetti:
"Bunu bir tek örnekle açıklamak gerekirse; pandemide Kovid-19 virüsü için hiç kimsenin aşılanmamış olduğu gruplarda 1 kişinin, 2-3 kişiye bulaştırdığı hesaplandı. Bu sayı, aşılanmamış çocukluk yaş grubunda kızamık için 12-18, boğmaca için 12-17'dir. Bugün aşılama sayesinde kontrol altına aldığımız ve tamamen dünya üzerinden yok edilen çiçek hastalığı bugün var olsaydı yılda 5 milyon kişiyi öldüreceği tahmin ediliyor.
Yine, aşı uygulaması durdurulduktan sonra 1980-2018 yılları arası için yapılan tahminlerde, aşı olmasaydı ve çiçek görülmeye devam etseydi, 150-200 milyon kişinin öleceği hesaplanmıştır. Tabii bu sadece çiçek aşısı için yapılmış bir araştırma. Hiçbir aşının olmadığını varsaydığımızda hesabı yapmak çok daha zor olurdu. Umarım böyle bir dönemle insanlık bir daha karşılaşmaz."
"Ülkemizde çocukluk dönemi aşı takviminde 13 hastalığa karşı rutin aşı uygulaması yapılıyor"
Aksakal, Türkiye'de dünyanın pek çok gelişmiş ülkesine benzer bir aşılama programının uygulandığını ve bunun gurur verici bir durum olduğunu belirterek, "Dünyada aşı programlarında olup bizim programımızda devlet tarafından rutin sunulmayan sadece birkaç aşı bulunuyor. Bu aşıların da ulusal aşı takvimine eklenme yolunda olduğunu söyleyebilirim.
Hastalıkları önleyerek hayat kurtardığını bildiğimiz tetanoz, difteri, boğmaca, hepatit B, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, suçiçeği, hepatit A, zatürre, menenjit ve yaygın kan enfeksiyonu yani sepsise neden olabilen pnömokok, H. influenza gibi bakterilere karşı olmak üzere ülkemizde 13 hastalık etkenine karşı tek tek ya da karma şeklinde çocukluk döneminde uygulanıyor.
Bununla birlikte, erişkin gruba yönelik gebelere ve 10 yılda bir tüm yetişkinlere tetanoz aşılaması yapılıyor. Ayrıca belli yaş ve risk gruplarına öncelik verilerek influenza (grip) aşısı da devlet tarafından karşılanıyor." değerlendirmesinde bulundu.
İsteğe bağlı ve ücretli sunulan aşıların da ülkemizde ulaşılabilir durumda olduğunu aktaran Aksakal, "Son iki yıldır pandeminin de etkisiyle tam aşılama hızına ulaşamasak da aşılama hızının oldukça yüksek ve koruyucu düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Bu düzeyin düşmesini önlemek ve varsa pandemi dönemindeki düşüşleri saptayarak düzeltmek durumundayız.
"Çocukluk dönemi aşılarda yüzde 95'i hedefliyoruz"
Aşıların nasıl etki ettiği ve toplumda hastalıkları nasıl önlediğine değinen Aksakal, "Aslında aşıların etki mekanizması arkasındaki düşünce çok basit. Hastalık riski almadan vücuda hastalık etkenini tanıtarak ona karşı savunma geliştirmesini sağlamak amaçlıdır. Bunun için öldürülmüş, etkisi zayıflatılmış ya da hastalık etkeninin bir parçasından oluşturulmuş maddeler vücuda verilir. Böylece aşılanan kişi etkeni tanır ve karşılaştığında etkenle savaşır. Böylece kişi hastalıktan ya da hastalığın neden olduğu ağır hastalık ya da ölümden korunur. Bazı aşılar bulaşmayı, hasta olmayı, ölmeyi engellerken bazı aşılar sadece ağır hastalık ve ölümden korur." dedi.
TOPLUMDA HASTALIĞI ÖNLÜYOR
Aşının kişisel yararları yanında toplumda hastalığı önleme gibi bir becerisi olduğunu belirten Aksakal, şunları kaydetti:
"Toplumda aşılayamadığımız ya da aşılasak da yeterli koruma düzeyi sağlayamadığımız bir kesim var. Bunları, henüz aşılama için çok küçük yaşta olanlar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf kişiler olarak tanımlayabiliriz. İşte bu kesimi, çevresindeki insanları aşılayıp onların hasta olma risklerini düşürerek koruyoruz. Buna da toplum bağışıklığı diyoruz. Bunu hastalığın bulaşıcılık düzeyine göre belirliyoruz.
Kızamık öyle bir hastalık ki örneğin, aşılama hızlarınız düşerse vaka sayılarınız hızla artıyor ve ölümcül olduğu için de ölümler görmeye başlıyorsunuz. Hiç aşılanmamış bir toplumda kızamık bulaşma riski yüzde 100 olarak hesaplanıyor. İki doz kızamık aşısı yaparak biz yüzde 99'a kadar koruma sağlıyoruz. Bizim toplumsal bağışıklık düzeyi dediklerimiz sınır değerler. Toplumda hastalık görülmesini engellemek için özellikle çocukluk dönemi aşılarda yüzde 95'i hedefliyoruz ki, hiçbir bebeğimiz ve çocuğumuz aşı ile korunabilen bir hastalıktan ölmesin."
Pandemiyi hep birlikte ve büyük zorluklara şahit olarak yaşadığımızı paylaşan Aksakal, "Aslında etkili aşıların olması bu dönemde büyük bir şanstı. Pandemi döneminde uygulanan aşılarla sadece Avrupa bölgesinde yaklaşık yarım milyon hayat kurtarılmış durumda. Aşıya ulaşabilen diğer ülkeler dahil edildiğinde bu sayı en kötü ihtimalle iki üç milyona yaklaşır. Tabii pandemi ortamında aşıya ihtiyacın had safhaya çıkması, aşıya ulaşan ülkelerde ölümlerin daha az olması ve hayatın normal akışına daha çabuk dönülmesi aşının önemini bir kez daha gözler önüne serdi.