Hocaoğlu, osteoporozun sürekli bir yıkım ve yeniden yapılanma sürecinde olan kemiklerde, yapımın yıkımı karşılayamadığı durumlarda geliştiğini, genç yaşlarda kemik kütlesi artarken ve yaş ilerledikçe bu durum tersine döndüğünü aktardı.
Osteoporoz'un genellikle ilerleyen yaşla birlikte belirgin hale geldiğini belirten Hocaoğlu, "Kemiklerdeki azalma, hastalarda çeşitli belirtilere yol açıyor. Bu belirtiler arasında kemik kırıkları, ağrılar, boy kısalması ve vücut duruşunda eğilme gibi durumlar yer alıyor." değerlendirmesinde bulundu. Hocaoğlu, kemik erimesine yol açan değiştirilebilir ve değiştirilemez faktörler olduğunun bilgisini paylaşarak, şunları kaydetti:
"Değiştirilemez faktörler arasında ileri yaş, kadın cinsiyeti ve ailede kemik erimesi öyküsü bulunuyor. Öte yandan hormonal değişiklikler, kadınlarda östrojen ve erkeklerde testesteron düzeylerinin düşmesi de osteoporoz riskini artırıyor. Bunun yanı sıra, tiroit ve parathormon seviyelerinin yüksekliği de bu durumu tetikleyebiliyor. Değiştirilebilir risk faktörleri ise, yetersiz kalsiyum alımı, yeme bozuklukları, mide veya bağırsak ameliyatları gibi durumları içeriyor. Ayrıca çölyak hastalığı, inflamatuar bağırsak hastalıkları, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları da osteoporoz gelişimini kolaylaştırabilir. Steroid grubu ilaçlar da kemik yapımını olumsuz etkileyerek bu hastalığın ortaya çıkmasına yol açabilir. Dolayısıyla, bu tür ilaçları kullanan kişilerin kemik sağlığına dikkat etmeleri önemlidir."
Hocaoğlu, osteoporoz tanısının, genellikle kemik mineral yoğunluğunun ölçülmesiyle konulduğunu belirterek, "Bu test, basit bir yöntemle yapılmakta olup hastanın uzanarak X ışınlarıyla kemiklerindeki mineral yoğunluğunu ölçmesini içeriyor. Bu ölçüm, kemiklerde erime olup olmadığına dair bilgi sağlıyor. Tedavi ise hastanın gelecekteki kırık riskine göre planlanıyor. Eğer hasta, kemik kırığı açısından yüksek risk taşıyorsa, ilaç tedavisine başvuruluyor. Ancak düşük riskli hastalarda yaşam tarzı değişiklikleri öncelikli olarak öneriliyor. Düzenli egzersiz ve dengeli beslenme gibi önlemlerle osteoporoz kaynaklı komplikasyonların önüne geçilmesi hedefleniyor." ifadelerini kullandı.
Kemik erimesinin yaşlılık döneminde göz ardı edilmemesi gereken önemli bir sağlık sorunu olduğunu bildiren Hocaoğlu, "Sağlıklı yaşam alışkanlıkları edinmek, osteoporoz riskini azaltmak adına kritik bir rol oynamaktadır. Yaşamsal aktivitelerin artırılması, kalsiyum ve D vitamini açısından zengin beslenme, osteoporozun önlenmesinde temel unsurlardır. Bu nedenle, bireylerin hem yaşamsal aktivitelerine dikkat etmeleri hem de beslenme düzenlerini gözden geçirmeleri, kemik sağlığını korumak açısından oldukça önemlidir." açıklamalarında bulundu.