Davranış Bilimleri Enstitüsü Kurucusu ve Başkanı Klinik Psikolog Emre Konuk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir grup antropoloğun yürüttüğü çalışmayla Amazon Ormanları'ndan New York'a dünyadaki bütün kültürlerde yaklaşık 300 ortak obje, ihtiyaç ve korku tespit edildiğini anlattı.
Ölüyle ilgili ritüel oluşturmadan saygı görme, önemsenme, beğenilme, değer verilme, aidiyet, ölüm korkusu, zarar görme korkusu gibi duyguları bunlara örnek veren Konuk, "Bunlar aşağı yukarı 500 bin sene önceki genetik mirasla bize gelen duygular ve korkular." dedi.
Toplumda nadir de olsa bazı bireylerin palyaçolardan korktuğunu anlatan Emre Konuk, palyaço fobisinin kaynağının da genetik mirasa dayandığının altını çizdi. Palyaço korkusunun altında güven içinde yaşama ihtiyacı ve yabancı korkusunun yattığını belirten Konuk, şöyle devam etti:
"Yabancı korkusu genetik bir korkudur. O grup içinde bir yabancıyı gördüğün zaman bir kere 'Nedir bu?' diye bakman lazım. Hayatını sürdürebilmek için bu korku hala sosyal olarak yaşanır. Anadolu'nun bir köyüne gidin, dolaşmaya başlayın, yabancısınızdır, birileri 'Nesin sen ne yapıyorsun?' diye sorar, olmadı ihbar eder karakola. Yabancı korkusu genetik bir şeydir. Hayvanlar da bir araya gelirler başka bir hayvanı o grubun içine sokmazlar. Dost kaplan yoktur yani. Yabancı, bu grubun dışında... Dolayısıyla palyaço bir yabancıdır. Yüzü gülüyor ama hikaye ne anlatıyor? O gülen yüzün arkasında zarar verebilir bir yaratık, bir ruh var. Bundan sonrası hikayecinin, romancının, filmcinin yaratıcılığına kalmış. Palyaço metaforunun korku üreten kısmının önemli bir yanı, genetik mirasa dayanır. 'Zarar verebilir, hayatı mahvedebilir, bize zarar verir, grubu dağıtabilir veya kötüdür...' gibi."
Emre Konuk, zihnin travmatik yaşantıları bir seferde genellemek gibi bir becerisi bulunduğunu, bunun da hayatta kalabilmek için gerekli olduğunu dile getirdi. Korkunun başlaması için bir uyarıcı gerektiğini, bir seferlik korkuların da kalıcı olduğunu anlatan Konuk, "Bir palyaço gördün zarar vermiyor, ama bir kere tetiklendi mi o korku devam edebiliyor. Eğer aşılmazsa ki bazen zihin kendisi bunu aşıyor, aşamadığı zaman da profesyonel yardım istemek durumunda kalabiliyoruz." ifadelerini kullandı.
Bütün korkuların aşılabildiğini vurgulayan Konuk, "Adı, türü, çeşidi ne olursa olsun, yeter ki korku olsun, yeter ki irrasyonel olsun, kayıtsız kalmayı öğrenebiliriz." dedi.
"PALYAÇO FOBİSİNİN ALTINDA 'BELİRSİZLİK' KAVRAMI YATIYOR"
Psikolog Tuba Karacan da çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle palyaço figürlerinin son dönemde partilerden çıkarılmaya başlandığını söyledi. Palyaço korkusu yaşayan çocuklardan birisinin de kendi çocuğu olduğunu anlatan Karacan, şöyle konuştu:
"3-4 yaşlarında katıldığımız bir doğum günü partisinde ilk kez bir palyaçoyla karşılaştı. Biz onun eğleneceğini, güleceğini düşünürken ağlamaya başladı. Sonra fark ettik ki bilinmezliğe yönelik bir kaygısı var. Anlamlandıramadığı için zihninde onun için tehlikeli bir şey gibi duygusal bir tepki veriyor. Sonraki süreçte bununla ilgili korkuyu devam ettiren bir belirti yaşamadık ama pek çok kişi daha sonra çocuklarında gece uyuyamama, korkulu rüyalar görme ya da daha regresif (gerileten) tepkiler görebiliyor. Alt ıslatma, yeme veya uyku bozuklukları gibi başka bir yerden açığa çıkıp, korkunun devamındaki davranışları gözlemleyebiliyor. Bunları da ebeveynlerle yaptığımız görüşmelerde duyabiliyoruz."
Bu tarz bir fobi oluştuğunda ebeveyn tutumunun önemine işaret eden Karacan, ebeveynlere "sakinliklerini koruma" ve "empati yapma" önerisinde bulundu.
Ebeveynlerin, fobi karşısında, "Korkacak bir şey yok ne var ki bunda?" gibi yaklaşımlarının yanlış olacağını vurgulayan Karacan, "Çocuğun korkusuna eşlik eden, kaygısını anlayan, onun korkmasına empati yapabilen, 'Evet bu senin için ürkütücü bir şey, zor bir şey bunu deneyimlemek. Seni anlıyorum.' duygusuyla yanında var olabilen ebeveyn tutumu iyileştirici oluyor." ifadelerini kullandı.
Fobinin ortaya çıktığı durumlarda anne ve babaların çocuğun ihtiyaçlarına odaklanmasının önemine işaret eden Karacan, "Çocuğun ihtiyaç duyduğu şeyin ne olduğuna odaklanmamız gerekir ebeveyn olarak. Bulunduğu ortamdan çıkarmak, orada kalması için ısrarcı olmamak, onu daha sevimli hale getirecek şekilde davranmamak, yaşadığı duyguyu daha sakin bir yerde dengelemesini, daha dingin bir ortamda daha güvenli bir ortamda yaşadığı duyguyu açığa çıkarmasını sağlamak buna eşlik etmek vazifemiz olmalı." dedi.