Vücutta sağlıklı olarak yer alan kırmızı kan hücrelerinin üretimini etkileyen kan bozukluğu olarak tanımlanan talasemi, Akdeniz çevresindeki ülkelerde sık görülmesi nedeniyle "Akdeniz anemisi" olarak da biliniyor. Anne ve babadan çocuklara kalıtsal olarak geçen talasemi, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Akdeniz çevresindeki ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak görülüyor.
"8 Mayıs Dünya Talasemi Günü" kapsamında açıklama yapan Doç. Dr. Asu Fergün Yılmaz, çok ciddi kan eksikliği yaşayan talasemi hastalarının ömür boyu kan nakliyle hayatlarını geçirmek zorunda olduğunu söyledi.
Yılmaz, 3 tip talasemi olduğunu belirterek, şu bilgiyi verdi:
"Birincisi bizim hasta popülasyonu dediğimiz talasemi, majör olarak tanımladığımız gruptur. Bu grup hayatları boyunca belli aralıklarda üç dört haftada bir kan nakline ihtiyaç duyarlar. Bir diğer grup talasemi taşıyıcılarıdır. Talasemi taşıyıcıları aslında hasta değildir ancak evlendikleri durumda bu kişiler hasta çocuklara sahip olabilirler ve bu yüzden talasemi taşıyıcılarının toplumda belirlenmesi gerekir. Bir diğeri de talasemi intermediate dediğimiz bu iki grubun ortasındaki hastalardır. Bu hastalar da talasemi taşıyıcılarına göre daha ciddi kansızlıkla hayatlarını geçirmek zorundalardır. Belirli dönemlerde kan nakline ihtiyaç duyarlar ama diğer majör grubuna göre çok daha düşüktür kan nakli ihtiyacı."
Talasemi hastalığının takibine değinen Yılmaz, genetik danışmanlıkla hamilelikte de bebek doğmadan hasta olup olmadığının belirlenebildiğini aktardı.
Yılmaz, hastalıktaki en önemli tedavi yönteminin kan nakli olduğunu dile getirerek, "Yaklaşık üç ila dört haftada bir hasta özelinde karar verilen bu kişiler, rutin kan nakli almak zorundalar. Bunun dışında fazla kan nakline bağlı olarak organlarda demir birikimi olmakta. Bu demir birikiminin organlara hasar vermemesi için ağızdan haplarla bunun engellenmesi sağlanmakta. Bunun dışında kök hücre nakli ve genetik tedavi yöntemleri de uygulanabilmekte." diye konuştu.
EVLİLİK ÖNCESİ YAPILAN BASİT BİR KAN TESTİYLE TAŞIYICILAR BELİRLENEBİLİYOR
Doç. Dr. Asu Fergün Yılmaz, bir diğer adı Akdeniz anemisi olan hastalık için Türkiye'de oldukça fazla taşıyıcı popülasyonu bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'de hastalığın farkındalığının yüksek olduğunu aktaran Yılmaz, evlilik öncesi testlerin yaygın ve rutin hale geldiğini anlattı.
Evlilik öncesi yapılan basit bir kan testiyle talasemi taşıyıcılarının tespit edilebildiğini belirten Yılmaz, "Gerektiğinde genetik testlerle bunların hangi geninde sorun olduğunu bulabiliyoruz. Böylelikle de bu taşıyıcıları belirleyerek hastaların sayısını toplumda azaltabiliyoruz. Ülkemizde de bu testler aslında rutinde aile hekimlerince evlilik öncesi yapılmakta. Tüm evlenme planı yapan kişilerin bu testlerin yapılması için aile hekimlerine başvurması çok önemli." diye konuştu.
KADINLARDAKİ KANSIZLIK TALASEMİYLE KARIŞTIRILMAMALI
Doç. Dr. Yılmaz, bu hastalıkla ilgili yeni tedavi yöntemleri, kanın daha yüksek tutulmasına yönelik çalışmalar, genetik testler ve genetik tedavilerle ilişkin çalışmaların Türkiye'de de devam ettiğini bildirdi.
Talasemi hastalığında kadınlarda bir yatkınlık söz konusu olmadığını aktaran Yılmaz, kadınlardaki kansızlığın talasemiyle karıştırılmaması gerektiğini vurguladı.
Kadınlardaki kansızlığın nedenlerinden birinin adet dönemlerindeki kan kaybına bağlı demir eksikliği anemisi olduğunu anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Bu çok önemli, çünkü demir eksikliği anemisiyle talasemi taşıyıcılığı çok karışabilen iki durum. Toplumumuzda demir eksikliği anemisi de çok yaygın gözükmekte ve demir eksikliği anemisi olan kişilerle talasemi taşıyıcısı olan kişilerin tanılarının ayrılması çok önemli. Basit kan tahlilleriyle bunların tanısını koyabiliyoruz. Bu niye önemli? Çünkü demir eksikliği olan kişilerin çok basit demir haplarıyla tedavileri mümkün, çocuğa geçmesi gibi herhangi bir durum söz konusu değil. Demir eksikliği anemisiyle talasemi ayrımını tam olarak yapamazsak, talasemi taşıyıcılarını gözden kaçırabiliriz."