Nezir, migrenin genellikle ataklar halinde geldiğini aktararak, "Migren atağı sırasında bulantı, kusma, ışık, ses ve koku hassasiyeti görülebilmektedir. Kişinin günlük aktivitelerini etkileyecek kadar şiddetli olabilir. Migren için en büyük risk faktörü genetiktir." ifadelerini kullandı.
Ailede migren görülmesinin, kişide de migren olma olasılığını arttırdığını kaydeden Nezir, "Bir diğer risk faktörü de hormonal değişimlerdir. Bu nedenle kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha fazla görülmektedir. Özellikle adet dönemlerinde ataklar artmaktadır. Ayrıca çikolata, dondurma ve peynir gibi yiyecekler, kafein tüketimi uyku düzeni değişiklikleri, açlık, yorgunluk, uzun süreli yolculuklar ve mevsim değişiklikleri atakları tetikleyebilmektedir. Rüzgarlı ve fırtınalı havalar, atakların görülme sıklığını artırmaktadır." açıklamasında bulundu.
Nezir, migren tanısının hastadan alınan iyi bir öyküyle ve nörolojik muayeneyle konulduğunu ifade ederek şu değerlendirmede bulundu:
"Gereklilik halinde görüntüleme yöntemlerine başvurulabilmektedir. Sinir blokajı ve migren botoksu gibi girişimsel tedavileri, genelde ilaç tedavisine yanıt vermeyen, atakları çok sık seyreden ya da gebelik ve emzirme gibi ilaç kullanılamayan durumlarda tercih etmekteyiz. Migrenin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu unutmayın. Baş ağrılarınız için mutlaka bir nöroloji uzmanına başvurmanızda fayda var."