Böbreklerin öncelikli olarak vücutta biriken atık maddelerin atılması, asit baz dengesinin sağlanması gibi önemli işlevleri yerine getirdiğini aktaran Horoz, ayrıca böbreğin salgıladığı hormonlarla da tansiyon dengesi, kan yapımı, D vitamini aktifleşmesini sağladığını belirtti.
Horoz, böbreği en fazla şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve böbrek taşı gibi hastalıkların olumsuz etkilediğine dikkati çekti.
Böbrek rahatsızlığı görülme sıklığı hakkında bilgi veren Horoz, "Şu an bizim ülkemizde böbrek yetmezliği nedeniyle gerek nakil yapılan gerek diyaliz yapılan hasta sayısı yaklaşık 80 bin civarında." dedi.
"BÖBREKLERİN SUSUZ KALMASI DİYE BİR HASTALIK YOKTUR"
Günlük yaşamda su ve tuzun, alınan birçok gıdadan temin edildiğini, kişilerin buna ek olarak ayrıca su ve tuz almalarının sorunlara neden olabileceğini vurgulayan Horoz, şöyle devam etti:
"Gerek hekimlerimiz gerek insanlarımız, böbrek yetmezliği tespit ettiği zaman 'böbreklerin susuz kalmış' ifadesini kullanırlar. Böbreklerin susuz kalması diye bir hastalık yoktur. Böbrek yetmezliği tespit ettiğimizde 'bol bol su iç' demeyeceğiz hastaya. Susuz kalmak veya kalmamak ayrı bir şeydir, bol bol su içmek ayrı bir şeydir. Hastalarımız bize geldiklerinde genellikle gördüğümüz sıkıntılardan birisi ödem, nefes darlığı. Bunun sebebi hastaların tuz kısıtlamaması ve doktorların ya da yakınlarının tavsiyesiyle bol bol su içirilmesi."
Horoz, sağlıklı bir insanın günlük sıvı ihtiyacının ortalama 1,5 litre civarında olduğunu belirterek, "Ama bizim hastalarımız 1,5 litre sıvı deyince yiyor, içiyor, yanına bir de 1,5 litre suyu koyuyor. Bir de onu içmeye çalışıyor. Onu kastetmiyoruz. Bir insan ne zaman su içer? Susadığı zaman? Ne kadar su içer? Susuzluğu giderecek kadar." diye konuştu.
Bir ekmekte 8 gram tuz olduğuna dikkate çeken Horoz, ödemli bir hastanın günlük 2 gram, normal bir insanın da maksimum 4 gram tuz alması gerektiğini kaydetti.