Dr. Durak, sarı kantaron ve gingko biloba gibi takviyelerin de tehlikeyi katladığını kaydederek bazen ölümcül bile olabilen bu tehlikeyi önlemenin yolunun ise literatüre de giren "İlaç torbanı bana göster" ilkesinden geçtiğini vurguladı. Doç. Dr. Durak, "Eczanelerin verdiği ilaç çantalarını çok sever bu hasta grubumuz. İçinde bir dolu ilaç ve şeker ölçüm çubuklarıyla günlere giderler hatta. Bu hastalarımızın 6 ayda bir, onları düzenli takip eden aile hekimlerine bu torbalarını açıp göstermeleri gerekiyor" dedi.
Tansiyon düşürücüler, kolesterol hapları, ağrı kesiciler, kan sulandırıcılar… Özellikle 70'li yaşlardan sonra pek çok kronik hastalıkla karşı karşıya kalan yaşlı nüfusun çok büyük bir kısmı bu ilaçları kullanmak zorunda. Çoklu ilaç kullanımı yani "polifarmasi", günde 5 ve daha fazla sayıda ilaç kullanımı anlamına geliyor. Yapılan çalışmalara göre yaşlı nüfusta, polifarmasi yaygınlığı yüzde 60'ları buluyor. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Vahide Aslıhan Durak, Türkiye Acil Tıp Derneği'nin geçtiğimiz Nisan ayında gerçekleştirdiği ulusal kongresinde bu konuyla ilgili bilimsel bir sunum yaptı ve ülkemizde de nüfusun gittikçe yaşlandığına dikkat çekerek, geriatrik yani 70 yaş üzeri nüfusta, bazen ölümcül sonuçlara yol açabilen polifarmasiye karşı alınabilecek önlemleri anlattı. Demirören Haber Ajansı'na önemli açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Durak, bazen acile gelen yaşlı hastaların ilaç torbalarından aynı şikayet için kullanılan pek çok farklı ilaç da çıktığına dikkat çekti ve ancak hasta veya hasta yakınlarının hekimlerle işbirliği yaparak bu problemin üstesinden gelinebileceğini kaydetti.
"İLAÇLARA GIDA TAKVİYELERİ DE EKLENİYOR"
Çalışmalara göre yaşlıların yüzde 40'ı reçetesiz satılan ve çoğu aktarlardan temin edilen gıda takviyelerini kullanıyor. Gıda takviyelerinin pazarı Avrupa'da 5 milyar Euro'yu buluyor. Depresyon için sarı kantaron ve mental sağlık için ginko biloba, en çok tercih edilen gıda takviyelerinin başında geliyor. Oysa sarı kantaronun bazı antidepresanlarla, ginko biloba'nın ise bu yaş grubunda çok yaygın olarak kullanılan kan sulandırıcılarla etkileşimi, kanama ya da ölümcül olabilen 'serotonin sendromu' gibi tehlikeli tablolara yol açabiliyor. Doç. Dr. Durak, "Yapılan çalışmalarda polifarmasi, literatürde 5 ve 5'in üzerinde ilacın aynı anda alınması olarak geçiyor. Ama buna bazen vitamin ve takviyeler de ekleniyor. O zaman sayı daha da artıyor. Acil servise başvuran hastalarda, mutlaka tansiyon yüksekliği için bir antihipertansif görüyoruz, daha önceden pıhtı atma hikayesi olduğu için kan sulandırıcı kullanıyor, ağrı zaten çok yaygın bu yaş grubunda, vitamin takviyeleri de genelde oluyor. Yani en az 4-5'i buluyor her hastada. Hatta bizim ülkemizde daha fazla sayıda ilaç kullanılıyor da olabilir. Şöyle bir sorun daha var, bu kadar çok ilacın (uygun şekilde) kullanılıp kullanılmadığını da tam olarak bilmiyoruz çoğu zaman" dedi.
"HER DOKTORDA FARKLI İLAÇ YAZILIYOR"
Dünya Sağlık Örgütü'nün yeni tanımına göre 75 ve üzeri yaştaki kişilerin yaşlı, yani geriatrik hastalar olarak kabul edildiğini kaydeden Doç. Dr. Durak, "Bu yaş grubu bizim için çok daha riskli polifarmasi açısından. Örneğin bacağım ağrıyor, bir ortopediste gidiyorum. Ortopedistin yazdığı ağrı kesiciyi normalde düzenli olarak almam gerekiyor, çünkü bir ilacın etkisinin tam olarak ortaya çıkması için 20 ila 30 gün gerekiyor. Hasta bazen sabırsız davranıyor, ya da doktora güvenmiyor, mesela 'Çok genç bu doktor' diyor, başka bir doktora daha gidiyor. Hasta, daha önceden yazılan ilacı o doktora söylemiyor. Bu kez o doktor da başka bir ilaç yazıyor. Bu arada işler daha da karışıyor. Ağrısı var ağrı kesici yazıyor, ağrı kesici tansiyonunu yükseltiyor, bu kez tansiyon düşürücü ilaç başlanıyor. Reçete kaskadı deniyor bu duruma ve gerçekten bu çok ciddi bir problem olarak ele alınıyor yurt dışında" diye konuştu.
"O TORBA DOLDUKÇA SANKİ MUTLU OLUYOR HASTALAR"
Özellikle aile hekimleri ve acil tıp hekimlerinin bir hasta kliniğe geldiğinde hemen "dörtlü soru" olarak adlandırılan "hastalık, ilaç, alerji ve operasyon" gibi sorularla hasta hikayesini almaya çalıştıklarını kaydeden Doç. Dr. Durak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Örneğin bir hasta geliyor acile, üç tane aynı gruptan ağrı kesici var çantasında. Neden diyoruz; 'Aile hekimi bunu yazdı, fizik tedavici bunu yazdı, ortopedist bunu yazdı' şeklinde yanıt alıyoruz. Eczanelerde verilen ilaç çantaları ki benim anneanneme de veriyor Ankara'daki eczacısı, çok mutlu oluyor geriatrik hastalar bundan. O çantalarla ellerinde günlere gidip içinde bir dolu ilaç, şeker ölçüm çubukları vs taşırlar. Sanki o torba doldukça hasta daha mutlu oluyor. Onun bir parçası gibi oluyor o çantalar. Eğer hasta veya çok yaşlıysa hasta yakınları, bu poşeti açarlar doktorda. Bu, literatüre 'open your brown bag' şeklinde bir kavram olarak da girmiştir; 6 ay ila maksimum 1 yıl içerisinde bu ilaç torbalarını getirip doktoruna düzenli olarak göstersin diyor literatür bilgileri bize. Tabii ki onları sürekli takip eden aile hekimlerine bunu düzenli olarak göstermeleri gerekiyor."
"İLAÇ TORBALARINI 6 AYDA BİR AİLE HEKİMLERİNE KONTROL ETTİRMELİLER"
Hasta, acil ya da polikliniğe başvurduğunda doktorun her zaman e-Nabız üzerinden eskiden yazılan tüm ilaçlarına bakmaya fırsatının olamadığını da vurgulayan Doç. Dr. Vahide Aslıhan Durak, "Acil servislerin yoğunluğunda bu kadar detaylı bir inceleme yapmaya her zaman fırsat olmayabiliyor. Çünkü bazen hasta sayılarımız günlük 2-3 binleri bulabiliyor. Polikliniklerde de aynı şekilde hastalar geliyor, birkaç dakika içinde hem muayene edip hem hastanın hikayesini almak, önceden yazılan ilaçlara sistemden tek tek bakmak gerçekten çok zor. O nedenle geriatri grubundaki hastaların ya da onların takibini yapan yakınlarının, bu hastaları en düzenli takip eden aile hekimlerine, bu ilaç çantalarını 6 ayda bir kontrol ettirmeleri ve ilaçları doğru kullanıp kullanmadıkları, ilaç etkileşimleri gibi durumların hekimlerince takip edilmesi gerekiyor" diye konuştu.
"BAZI İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ TEHLİKELİ OLABİLİYOR"
Polifarmasi yüzünden acile başvurularda en sık elektrolit bozuklukları, aşırı düşük tansiyon, bilinç bulanıklığı ve kanama gibi belirtilerin yer aldığına değinen Doç. Dr. Durak, yaşlılar arasında çok sık kullanılan gıda takviyelerine de dikkat çekti ve önemli uyarılarda bulunarak, "Bu yaş grubunda sıkça kullanılan tansiyon, kolesterol düşürücü ilaçlar ve kan sulandırıcılar, her türlü bitkisel takviye ile etkileşebiliyor. Bu nedenle çok dikkat etmek gerekiyor. Ayrıca bazı antibiyotiklerle kan sulandırıcıların birlikte alınması, non steroid anti inflamatuar (NSAİ) dediğimiz yaygın kullanılan ağrı kesicilerle başka bazı ilaçların olumsuz etkileri, en sık karşılaştığımız sorunlara yol açıyor. Bir de benzodiazepin dediğimiz, bazı kronik ağrıların tedavisinde veya psikiyatrik bozukluklarda kullanılabilen ağrı kesicilerin de değişik ilaçlarla kombinasyonları çok farklı etkilere yol açabiliyor. Özellikle ağrı kesiciler, bu yaş grubunun çok sık aldığı ilaçlar arasında yer alıyor. Bu da hastayı mide şikayetleri, peptik ülser gibi durumlarla acil servise götürebiliyor" dedi.
"BELİRTİLER DEĞİL, ALTTA YATAN ASIL HASTALIK TEDAVİ EDİLMELİ"
Tüm bunların aile, hasta, hasta yakını ve doktor işbirliği içinde çözümlenmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Durak, sözlerini şöyle noktaladı: "Polifarmasi sadece hastanın sağlığını riske atmıyor; sağlık maliyetlerini de aşırı derecede artıran bir problem. Bu hastalar sık sık acillik oluyor, birçok tetkik yapılıyor, kullanılan sarf malzemeleri vs, bunların hepsi sağlık maliyetleri açısından da ciddi sonuçları oluyor. Ayrıca bu hastalarda semptomları değil, asıl hastalığı kesin olarak tedavi ederek çoklu ilaç kullanımının önüne geçilebilir. Çünkü semptomlar işin sadece görünen yüzü, maske yani. Esas nedeni bulup onu tedavi ettiğimizde zaten semptomlar da hızlıca kayboluyor. Öbür türlü semptomu tedavi ederken yeni semptomlar çıkıyor, onun için başka bir ilaç yazılıyor, işte bu da reçete kaskadına dönüyor ve içinden çıkılamayan bir durum oluyor"