Mutluluk, üzerine en çok kafa yorduğumuz konulardan biri... Nereye gitseniz, hangi masaya otursanız dikkat edin insanlar en çok kendilerini mutlu eden ve mutsuz eden konular üzerine konuşur. Herkes içindeki tatminsizliği, eksikliği, sorunları daha çok mutlu olarak çözebileceğini düşünür... Oysa mutlu olmak için net bir reçete de yoktur, hayatın akışı içinde hiç aralıksız mutlu olmak diye de bir durum yoktur... Bunun yerine belirli prensipleri benimseyerek daha dengeli, huzurlu ve mutluluğa yakın bir ruh hali benimsemek vardır... Bu hafta size kısaca mutluluk rehberi olarak tanımladığım bu prensiplerden bahsetmek istiyorum.
1. SADELİK
Sadelik çok güçlüdür. Basit olan, yalın olan, anlaşılır olan, sade olan hep daha zordur ve hep daha değerlidir. Yüksek bir zekanın ve yüksek bir gelişmişliğin göstergesidir çünkü... Basit yaşamak, güçlü bir irade, sağlıklı bir zeka, özgüven, kültür ve olgunluk gerektirir. Basit yaşamakla ucuz yaşamayı birbirine karıştırmamak lazım tabii... Günümüzde kavramların artık iyice birbirine girdiğini düşünürsek, basitlikle ucuzluğun aynı şeylermiş gibi algılanması ihtimali doğar maalesef.
Biriktirmek, toplamak, almak, kalabalıklaşmak, yoğunlaşmak özgürlükle değil kölelikle ilgilidir. Atmak, bırakmak, istiflememek, saklamamak, sadeleşmek, azalmak, vazgeçmek, vedalaşmak özgürlükle ilgilidir. Zenginlik ve özgürlük sadelikte ve azalmada gizlidir. Hayatını sadeleştirdiğin ölçüde özgürleşirsin, azaldığın miktarda genişlersin... Şimdi kendine şu soruları sor: "Hayatımda istemediğim halde neleri taşıyorum?", "Neleri gereksiz yere biriktiriyorum?", "Bahar temizliği yapmak için geç mi kaldım?"
2. BELİRSİZLİKLE BARIŞMAK
Hayat, insana deneyimlettiği süreçle anlamlıdır. Yarın ne olacağını bilememek, hayat sürecinin hem en eğlenceli, hem en çetin, hem de en güçlü yanıdır. Bilinmezlik, hayatı yaşanır kılar. Öğrenmek bu yüzden çok değerli ve çok anlamlıdır. Bilinmeyeni öğrenerek, büyüyerek, gelişerek yol alır insan. Başımıza ne geleceği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Gelecek olan bilinmezlikle nasıl baş edeceğimiz konusunda da fikir yürütemeyiz. Güven, teslimiyet ve esneklik içinde bu yolculuğu sürdürmekten başka yapabileceğimiz en iyi şey, "Bu yolculukta kaybetmek yok. Sadece deneyim var..." düsturunu hatırlamaktır. Zirveden aşağılara yuvarlanabilir insan, üzerine basılabilir, çelme yiyebilir, yere düşebilir, itilebilir, kirletilebilir, yaralanabilir... Peki bütün bunlar, yaşam yolculuğunu değersizleştirebilir mi? Asla...
Hayat hiçbir zaman teminat altında olmadı şimdiye kadar, olmayacak da. Planlar sadece psikolojik birer telkindir... Asıl olan "an"dır ve an içindeki eylemdir... Gerisi kocaman bir sanrı..."
Yeniyi sever insan... Çünkü tazedir, canlıdır ve ümitlidir. Ancak buna rağmen ürkütücüdür de... Çünkü belirsizdir ve risklerle doludur. Eskiyle yeni arasında heyecanı hiç düşmeyen bir çekişme içinde yaşar gider insan. Yeni olandan hem korkarız hem delice arzularız. Eskiden hem kaçarız hem sığınırız ona çünkü tanıdıktır, bildiktir, güvenli sayılır. "Eski köye yeni adet getirme!" deriz, yeninin bilinmezliğinden çekindiğimiz için.
Bilinmeze korkuyla değil, merakla ve heyecanla bak. Her şeye gebedir çünkü. Her ihtimal mümkündür. Bütün ihtimaller dahilinde kabul et bilinmezi. Çünkü eski olan hiçbir şey seni geliştirmiyor. Hayatın izleyicisi olmaktan fazlası değilsin. Oyunu oynuyor olmak izliyor olmaktan her zaman daha eğlenceli ve daha geliştiricidir. Sahada olmak çok daha riskli bile olsa emin ol izleyici olmaktan daha tatmin edicidir. Cesur ol. Yeniye de bir fırsat ver. Cesaret, hiç korkmamak demek değil. Korkularına rağmen bilinçli şekilde eyleme geçebilmektir. Cesaretin olmadığı yerde esaret vardır. Sen özgürlüğü seç.
3. HER ŞEYİN GEÇİCİ OLDUĞUNUN FARKINDA OLMAK
Bir gün padişah bütün vezirlerini toplayıp, "Bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim" diye buyurmuş. Vezirler kafa kafaya verip düşünmüşler ve memleketin dört bir yanına haber salmışlar. Sonunda bir gün sultanın karşısına çıkıp hazırlattıkları yüzüğü vermişler. "Tamam işte" demiş padişah yüzüğe bakarak. "İstediğim de buydu." Yüzüğün üzerindeki yazıya bakmış bir kez daha: "Bu da geçer ya Hu" yazıyormuş üzerinde. Sufilerin dergahlarına bu söz tablo olarak asılırmış: "Bu da geçer ya Hu." Yani her şey ama her şey geçiyor. Ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür. Bunu daima hatırla.
4. ŞÜKRAN DUYGUSU GELİŞTİRMEK
Sahip olduklarımız için minnettar olmak, mutluluğun temel taşlarından biridir. Her gün şükredecek şeyleri hatırlamak, zihnimizi olumlu yönde değiştirir. Genellikle sahip olamadıklarımıza odaklanan zihnimiz, artık sahip olduklarımızın da farkına varır.
EGZERSİZ: ŞÜKÜR DEFTERİ
Her günün sonunda 5-10 dakika ayırarak bir deftere o gün için minnettar olduğun üç şeyi yaz. Bu egzersizi yaparken dikkat etmen gerekenler:
Yazdığınız şeylerin büyüklüğü önemli değil, senin için anlam ifade etmesi yeterli.
Minnettar olduğunuz şeyler somut ya da soyut olabilir. Bir arkadaşınızın gülümsemesi, içtiğin kahvenin tadı ya da huzurlu bir an gibi.
Her gün farklı şeyler yazmaya çalış, bu farkındalığını artıracaktır.
Bir süre sonra fark edeceksin ki aslında şükredecek ne kadar çok şey varmış ve hepsi gözünün önündeymiş. Bu farkındalık seni daha huzurlu bir insan yapacak.
Unutma, insanlar her şeyi satın alabilirler, hatta geçici mutluluğu bile, ama huzuru asla satın alamazlar. Sevdiğin bir insanın başını okşaması, sana sarılması, kalbinden "iyi ki varsın" demesi parayla satın alınamaz. Bu, ancak anlamlı, değerli ve güzel insanlarla birlikte geçirilen bir hayatla sağlanır.
Güzel, mutlu ve huzurlu bir hayat geçirmen dileğiyle...