Kadınların belli aralıklarla memelerini kontrol etmelerinin, meme kanserinin teşhisinde önemli olduğunu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hakan Gökbayır, "Her kadın, doktorundan bu muayeneyi öğrenerek kendini ayda bir kez muayene etmeli. Bu muayenenin adet bitiminden 3-5 gün sonra yapılması en uygun zamandır. Erken teşhis için ikinci adım doktor tarafından önerilen sıklıkta meme muayenesi, mamografi ve meme ultrasonunun rutin olarak yapılmasıdır" dedi.
1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Hakan Gökbayır, meme sağlığına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Op. Dr. Gökbayır, kadınlarda en sık sağlık endişesine yol açan organlardan birinin meme olduğunu belirterek "Bazı bilgiler eşliğinde kişinin meme sağlığını değerlendirmesi daha doğru olacaktır. Kişi öncelikle meme hastalığı konusunda kendi risklerini tespit etmeli, sonrasında memede ortaya çıkabilecek şikayetler için tıbbi yardım almalıdır. Her kadın, doktorundan bu muayeneyi öğrenerek kendini ayda bir kez muayene etmelidir. Bu muayenenin adet bitiminden 3-5 gün sonra yapılması en uygun zamandır. Erken teşhis için ikinci adım doktor tarafından önerilen sıklıkta meme muayenesi, mamografi ve meme ultrasonunun rutin olarak yapılmasıdır. Kişinin taşıdığı risk faktörlerine göre muayene sıklığı değişebilir" dedi.
MEME KANSERİ BELİRTİLERİ
Meme kanserinde görülebilecek belirtilere değinen Op. Dr. Gökbayır, "Memede veya koltukaltında ele gelen kitle, meme başından akıntı, meme başında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu, meme cildinde yara, kızarıklık, ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması, memede şekil bozukluğu, asimetri veya renginde değişiklik belirtiler arasında yer almaktadır. Memede kitlenin belirlenmesi ve tanısında ilk adım hastanın kendisinin ve doktorun elle muayenesidir. Bu muayenenin meme konusunda deneyimli bir genel cerrahi uzmanı tarafından yapılması gerekir. Mamografi, meme ultrasonografi ve MRG gibi tetkikler memedeki kitlelerin tespitinde etkili görüntüleme yöntemleridir. Bu görüntüleme yöntemleri memede farklı özellikteki kitlelerin tespitinde değişen duyarlılığa sahiptir. Yani tetkiklerden birinde patoloji tespit edilebilirken diğeri tamamen normal olabilir" diye konuştu.
'EN SIK 50 YAŞ ÜSTÜ KADINLARDA GÖRÜLÜR'
Meme kanserinde kadınlarda yaş, doğum, emzirme, kilo gibi birçok etkenin göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Gökbayır, "Yaş ve kalıtımla ilgili meme kanseri en sık 50 yaş üzeri kadınlarda görülür. Özellikle anne tarafından birinci derece akrabasında meme kanseri hikayesi olması, önemli bir risk faktörü kabul edilmektedir. Doğum faktöründe hiç çocuk doğurmamış olmak veya ilk doğumunu 30 yaşından sonra yapmak meme kanseri riskini hafif artırmaktadır. Çalışmalar doğum kontrol ilacı kullananlarda meme kanseri riskinin hafif arttığını gösterse de bu risk ilacın kesilmesi ile azalır. Menopoz sonrası hormon tedavisi de meme kanserinde risk faktörleri arasında bulunmaktadır. Menopozda hormon replasman tedavisi, menopozda ortaya çıkan terleme, sıcak basması gibi belirtilerin giderilmesi ve osteoporozun (kemik erimesi) önlenmesi amacıyla kullanılmaktadır. Çalışmalar uzun süre östrojen ve progesteronun birlikte kullanımının meme kanseri riskini artırdığını göstermiştir. Hastanın gerçekten bir replasman tedavisine gerek duyup duymadığına ve ne tür bir ilacın kullanılacağı, kadın hastalıkları ve doğum doktoru tarafından belirlenmelidir" ifadelerini kullandı.
MEME KANSERİ RİSKİNİ AZALTAN ETKENLER
Op. Dr. Gökbayır, meme kanserinde riski azaltan etkenlere ilişkin şunları kaydetti:
"Emzirme ve düzenli fiziksel aktivite kadınlarda sağlıklı yaşamı beraberinde getirmektedir. Emzirmenin, özellikle 1.5-2 yıl gibi uzun süreli olduğunda meme kanseri riskini azalttığını bildiren çalışmalar vardır. Aynı zamanda düzenli yapılan egzersizin de meme kanseri riskini azalttığına dair kanıtlar artmaktadır. Bu veriler sadece riskin azaltıldığını değil, sağlıklı ve kaliteli yaşamın da önemli bir parçasıdır. Pek çok kadın mamografide alınan radyasyondan dolayı endişe duyar, oysa bu işlem sırasında alınan radyasyon dozu son derece düşüktür. Bir kişinin üç ayda normal olarak maruz kaldığı ya da uzun bir uçak yolculuğunda alınan radyasyon dozu mamografiye eşittir. Dijital mamografilerde bu doz daha da düşer. Doğru ve erken tanıyla elde edilecek fayda, riske göre çok daha fazladır" diyerek sözlerini noktaladı."