Dr. Murat Ağırtaş, meme kanserinin genellikle memedeki süt bezleri veya süt taşıyan kanallarda gelişen kötü huylu tümörler olduğunu belirtti. Dr. Ağırtaş, meme kanserinin daha nadir olarak memedeki yağ veya bağ dokusunda da gelişebileceğini ifade etti.
"27 BİN KADINA MEME KANSERİ TEŞHİSİ KONULMAKTADIR"
Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı verilerine göre, meme kanseri dünyada kadınlarda yeni tanı konulan kanserlerin yüzde 23,8'ini oluşturuyor ve yılda yaklaşık 2,3 milyon kadını etkiliyor. Ağırtaş, "Ülkemizde ise yılda yaklaşık 27 bin kadına meme kanseri teşhisi konulmaktadır" dedi.
Her yıl Ekim ayında düzenlenen meme kanseri farkındalık etkinliklerinin önemine dikkat çeken Dr. Ağırtaş, bu ayın pembe tema rengiyle bilindiğini ve uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgütleri ile akademisyenlerin katılımıyla bir dizi kampanya ve program yürütüldüğünü belirtti.
Dr. Ağırtaş, bu çalışmaların amacının meme kanserine neden olan genel ve kişisel risk faktörleri konusunda bilgilendirme yapmak, düzenli taramaların önemine dikkat çekmek ve hastalık hakkında farkındalığı artırmak olduğunu söyledi.
"KANSERLERİNİN YÜZDE 48,3'Ü LOKALİZE KANSERLERDİR"
Dr. Ağırtaş, meme kanseriyle mücadelede en etkili yöntemin taramalarla hastalığı erken evrede tespit etmek olduğunu ifade ederek, "Sağlık Bakanlığımız tarafından yürütülen kanser tarama programları sayesinde meme kanserinde erken tanı oranlarımızda büyük artış sağlandı. En son ulusal kanser istatistiklerine göre, yeni tanı alan meme kanserlerinin yüzde 48,3'ü lokalize kanserlerdir. Bu, meme kanserinin erken teşhis edilmesinin önemini bir kez daha gösteriyor" dedi.
"GÖĞÜS BÖLGESİNE RADYOTERAPİ ALMIŞ OLMAK"
Meme kanserine sebep olan başlıca risk faktörlerinden bahseden Dr. Ağırtaş, "Tütün ve tütün ürünleri kullanımı, hiç doğum yapmamış veya geç yaşta doğum yapmış olmak, hiç bebek emzirmemiş olmak, menopoz sonrası uzun süre hormon ilacı kullanmak, hareketsiz yaşam tarzı, fazla kilolu ya da şişman olmak, alkol kullanımı, yoğun meme dokusuna sahip olmak, BRCA1, BRCA2 gibi genlere sahip olmak, göğüs bölgesine radyoterapi almış olmak" diye konuştu.
Bu faktörlerin yanı sıra kişinin tek memesinde kanser olması ya da ailesinde, özellikle birinci derece akrabalarında meme kanseri görülmesinin de riski artırdığını belirten Dr. Ağırtaş, meme kanserinin kadınlarda erkeklere oranla 100 kat daha fazla görüldüğünü ve yaş ilerledikçe riskin arttığını kaydetti.
Meme kanserine karşı alınacak önlemlerden biri olan taramaların önemine değinen Dr. Ağırtaş, "Kendi kendine meme muayenesi 20 yaşından itibaren ayda bir, klinik meme muayenesi 20 yaşından itibaren 2 yılda bir, 40 yaşından itibaren yılda bir, mamografi 40-69 yaş arası kadınlarda 2 yılda bir yapılmalıdır" şeklinde konuştu.
"HAYATTA KALMA ORANI YÜZDE 90'A ULAŞMAKTADIR
Erken tanının tedavide başarı ve sağ kalım süresi açısından kritik olduğunu söyleyen Dr. Ağırtaş, "Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi ile hayatta kalma oranı yüzde 90'a ulaşmaktadır. Bu nedenle, kadınlarımızın düzenli olarak taramalarını yaptırmaları çok önemli" ifadelerini kullandı.
"DENEYİMLİ DOKTORUMUZLA MUAYENE YAPIYORUZ"
Kırıkkale'de toplum tabanlı kanser taramaları kapsamında Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi (KETEM) ve gezici kanser tarama aracıyla hizmet verdiklerini aktaran Dr. Ağırtaş, "Deneyimli doktor ve sağlık personelimiz ile mamografi çekimi ve klinik meme muayenesi yapıyoruz. Ayrıca kadınlarımıza kendi kendine meme muayenesi eğitimi de verilmektedir" diye konuştu.