Şemalar, doğduğumuz günden itibaren kendimizi, çevremizi anlamamızı sağlayan düşünce kalıplarıdır. Şemalar bebeklikten başlayarak gelişir. Bebeğin doğumundan itibaren sevgi, bağımsızlık, güven gibi duyguların ona sunulup sunulmamasına göre hayatı anlamlandırmaya başlar. Bebeklikten başlayıp gelişen bu inanç, düşünce ve davranışlar hayatın bir gerçeği olarak algılanır ve zararı farkına varılana kadar da genellikle değiştirilmez. Yani aslında tüm duygu ve davranışlarımız şemalara bağlı gelişir ve değişir. Hal böyle olunca da şemaların partner seçimi, ilişkide girdiğiniz rol, ilişkinin nasıl sürdüğü konusunda hayatı etkilememesi elbette mümkün değil.
Örneğin ebeveynlerinden sevgi, ilgi, güven gibi duyguları karşılanmamış bir çocuğun duygusal yoksunluk şeması geliştirme olasılığı yüksektir. Bu şemaya sahip kişiler de ilişkilerinde ya kendilerini sürekli olarak yalnız hissederler ya da ilişkide olduğu kişilere bağımlı hale gelebilirler. Yani sağlıksız ilişki kalıplarını döngüsel olarak sürdürmeye devam ederler.
İlişkileri etkileyen şemalara daha geniş bir pencereden bakmaya başlayalım. Bir bebeğin bakımı denildiğinde çoğu insanın aklına ona yemek yedirilmesi, altının temizlenmesi yani fiziksel ihtiyaçlarının çoğunlukla karşılanıyor olması gelir. Şimdi durumu şöyle değiştirelim bunların hepsini yapan ama duygusal olarak bebeği iyi hissettirmeyen, çocuğa katı sınırlar koyan, oyun ihtiyacını karşılamayan bir anne düşünelim. Elbette bu baba da olabilir ama şartlar göz önüne alındığında genellikle bir çocukla en çok vakit geçiren kişi anne olduğundan dolayı örneğimizi anne üzerine inşa ettik.
Çocuğun her türlü fiziksel ihtiyacını kusursuz şekilde karşılayan anne çocuğu sevgiye ihtiyaç duyduğunda bunu çeşitli nedenlerden ötürü karşılayamıyor, oyun ihtiyacına karşılık veremiyor ve göz teması kurup iletişime geçemiyor. Burada fiziksel ihtiyacı eksiksiz karşılanıp duygusal ihtiyacı yok sayılan bir çocuğa ne olur? Böyle bir çocuk her ikinci plana atıldığında değersizliği, görülmemeyi yani duygusal yoksunluğu öğrenir. Duygusal yoksunluk yetişilen, büyüdüğünüz evde öğrenilen şemadır.
DUYGUSAL YOKSUNLUK ŞEMASI
Hiç bir sevgi onları tatmin etmez
Duygusal yoksunluk şeması olan biri, her zaman ilgi bekler. Partnerinin gösterdiği hiçbir ilgi ve alaka onu gerçek anlamda tatmin etmez. Partnerinin verdiği her sinyali çok dikkatli bir şekilde inceler ve aldığı en ufak olumsuz bir ipucuyla "Beni sevmiyor, bu ilişki kesin bitiyor" diye düşünerek ilişkide problemler çıkartabilir. Duygusal yoksunluk şemasında yaşayan bir kişi sevgisini partnerine hiç göstermeyebilir de sevgisinin duygusunu öğrenmemiş de olabilir. Özetle duygusal yoksunluk ilişkide genellikle iki şekilde görülür:
1- Hiçbir sevgi, ilginin kişiye yeterli gelmemesi
2- Gerçeğini tanımadığından ötürü sevgisini nasıl göstereceğini bilmez.
Duygusal yoksunluk şemasıyla başa çıkarken duygunun peşinden koşmayı seçmiş biri bağımlı hale gelebilir. İlgiye adeta bağımlıdır. İlgi göreceği zamanı merakla bekler. Fakat şema öyle bir şeydir ki kişi duygusal yoksunluğunu devam ettirmek için ilgisiz kişileri hayatına çeker. Bu kişiler genellikle bencil, sevgisini asla göstermeyen, narsistik tabloya benzer kişilerdir. Yani bu durum da tam olarak korktuğumuz şeyin başa gelme durumudur.
Enerji olarak duygusal yoksunluk yaşayan kişi zihninde bu düşünce ve duygularla hareket ederek beklediği ilgi gelmediğinde öfke duygusuyla birlikte partnerini sürekli "Neden aramadın, neden mesajıma geç döndün!" gibi konularla ilgili problem çıkartır. İster istemez karşısındaki kişiyi kendinden uzaklaştırmış olur.
Diğer bir neden de zaten duygusal yoksunluk çocukluktan gelen tanıdık ve güvenli bir his geldiğinden ötürü bize tekrar bunu yaşatabilecek olan partnerleri hayatımıza alırız. Sonucunda her ikisinin de sebebi içselleştirdiğimiz yaşamımıza temel yön veren şemalarımız. Bazen duyarsınız, sizinle ilişkideyken asla düzgün bir birliktelik yürütemediğini gördüğünüz biri, başka biriyle evlenmiş.
Elbette herkes çok farklıdır ama biten bir ilişkide değişim, gelişim için kişi kendisini de sorgulamalıdır. Unutmamalı ki sahip olduğunuz şemalar karşınıza çıkan çok düzgün bir kişiyi bile değiştirebilir.
Terk edilme şeması
YALNIZLIK ÖMÜR BOYU
İlişkilerde diğer sık karşılaşılan şema terk edilme şemasıdır. Partnerini kaybetmekten çok korkan ve bu yüzden de yoğun kıskançlık duyguları yaşayan kişilere çok sık rastlarız. Bunun nedeni altta dönüp duran terk edilme şemasının kasetidir. Terk edilme şemasına sahip olan kişi iki tarzda savunma mekanizmasına sahiptir.
1- Partnerlerine karşı aşırı kıskanç ve benimseyici olarak partnerinin hemen hemen tüm isteklerini yerine getirirler. Çünkü terk edilmekten çok korkarlar.
2- Ya da birçok partner edinerek kimseye bağlanmaz, iletişimden kaçar. Çünkü terk edilince acı çekmekten korkarlar ve yakın ilişki kurmazlar. Bu tipler zaten genellikle herkesin güvenilmez olduğunu savunurlar. Bu şemaya sahip kişiler derin bir yalnızlık duygusu yaşarlar. Hiçbir duygu onlara yeterli gelmez. Dünyada adeta tek başına kalmış hissederler. Bu hissettikleri onlarda yoğun kontrol ve baskı yaratır. Bunu partnerine yansıtan kişi de zaten ya gerçekten terk edilir ya da aldatılır. Yani korktuğunu başına getirme döngüsü yine devam eder.
Boyun eğicilik şeması
DAYATMACI AİLELERDE GÖRÜLÜR
Son olarak ilişkilerde yoğun görünen şemamız boyun eğicilik şemasıdır. Kaybetmekten, öfkeli insanlardan çok korkup sürekli uyum gösteren, söz dinleyen, hayır derse partnerinin onu bırakacağından korkan kişiler. Boyun eğicilik, genellikle erken dönemde anne-babanın çocuklarının duygu ve düşüncelerini önemsemeyip kendi bildiklerinin doğru olduğunu dayattığı aile profillerinde görülür.
Bu kişiler her zaman boyun eğmelidir. Kendi isteklerini söylemeleri karşı taraf tarafından reddedilmelerine neden olacaktır. Bu kişiler tam da bundan dolayı kendi fikirlerini söyleyemedikleri, sınırlarına girilmesine izin verdiklerinden ötürü kötü, sorunlu bir ilişkide olsalar bile bir türlü bu ilişkiden çıkamazlar.
4 MADDEDE ŞEMALARLA BAŞ ETME YÖNTEMLERİ