Rakip olmak, saldırganlık, kavga ve benzeri kelimeleri hep cinsiyet olarak erkeğe uygun görürüz. Bu gibi davranışların bir diğer erkeğe ilkel bir şekilde yansıtılması beklentisinde oluruz. Bazen sokakta, bazen trafikte, bazen ofiste diye uzayıp gider listemiz. Bir erkeğin diğerine yaptığı jest ve mimikler bile bu kavga sebebini oluşturabilir.
Erkeğin saldırganlık dürtüsünün biyolojik nedenlerini en eski dönemleri inceleyen uzmanlar, erkeğin bu duygusunun altında özellikle dişiyi etkileme ve bununla birlikte üremede daha avantajlı bir konumda olmak olduğunu buldu. Peki ya kadınlar arası rekabet? Yine yapılan birçok çalışma kadınların da erkeklerin de rekabet durumunun en büyük nedeninin karşı cinse istendik gelen durumlarla ilgili olduğunu buldu. Burada her iki cinsin de yaptığı en önemli taktik, kendini olabildiğince güçlü gösterip rakibinin zayıflıklarını ön plana çıkartmak. Örneğin kadınlar, erkeklerin çekici bulduğu gençlik ve dişilik gibi özelliklerini ön plana çıkarırken erkekler de kadınların çekici bulduğu fiziksel güçlülük ve statü gibi kavramlarını ön plana çıkarmaya çalışıyor.
Kadınlar arası rekabetin, erkekler arası rekabete benzememesinin bazı nedenleri var. Araştırmalara göre bunun ilk verisi, kadınların fiziksel saldırıdan çok sözlü bir şekilde problem yaşamalarının en temel sebebi, kadınların evrimsel anlamda üreme isteği ve kendilerini, bedenlerini bu durumu engelleyebilecek şeylerden korumaları. Diğer bir veri ise şöyle: Kadınların bulunduğu bir ortama çekici bir kadın dahil olur.
Bu kadının diğer kadınlardan gelecek saldırılara karşı çok fazla ihtiyacı olmadığı için diğer kadınlar, öfkelerini daha dışa yansıtıp saldırganlık göstermeye daha fazla yatkınlık gösterir. Kadınların bir diğer rakip kadınla mücadelede en çok kullandığı yöntem ise; kadın eşitliği konusundan büyük bir gereklilik gibi bahsetmesi oluyor. Kadınların bu durumla mücadelede kullandığı son yöntem ise rakip olan kadını dışlamak...
Örneğin iş yerinize çok çekici bir kadın geldiğinde diğer kadınların birleşip onu sahanın dışında bırakmaya çalışma ihtimali daha artacaktır. Çünkü evrimsel olarak bu yapıldığında diğer kadınların karşı cinsle eşleşme ihtimali daha da artacaktır. Size yapılmış olabilir veya bu duruma şahit olmuş olabilirsiniz. Kadınlar birbirlerini eleştirir ve yargılarken de genellikle dış görünümlerine göre yaparlar. Yapılan bir diğer araştırma sonucu da göstermiş ki alt üst dengesi yaşanan iki kadın ilişkisinde alt kısımda çalışan kadının daha çekici olması veya gösterişli giyinmesi üstünün ona daha kötü davranmasını sağlıyor.
HEMCİNSLERİNE DÜŞMAN OLAN KADINLARIN BAZI ÖZELLİKLERİ
Partnerlerine ve eşlerine çok fazla bağımlılık geliştirmişlerdir. Partnerlerine o kadar bağımlıdırlar ki her kadını potansiyel tehdit olarak görür.
Sadece iş hayatında değil günlük yaşamda da aile hayatı, okul gibi konularda da hemcinsinin önüne taş koyar. Sürekli engellemeye çalışır. Bir başkasının herhangi bir konuda başarılı olmasını istemez.
Bu kadına jest mimikleriyle ya da bakışlarıyla eleştirel ve alaycı bir şekilde davranarak karşısındaki kişiye psikolojik manipülasyon yaparak aşağı çekerler. Veya söyledikleri her kelimeye alaycı bir şekilde yaklaşarak kendisini kötü hissetmesini sağlarlar.
Hayat kadınlar için zor bir şekilde ilerliyor
Kadınların özellikle birbirine yaptığı durumlar; eleştirmek, dedikodu yapmak... Hangi kadın bir erkek hakkında dedikodu yapar? Sayısı çok azdır. Ama kadın kadına karşı bunu çok fazla yapar. Burada aklımıza çok değerli bir cümle geliyor: Kadın kadının kurdu değil yurdudur. Hayat zaten kadınlar için çok zor bir şekilde ilerliyor. Örneğin iş dünyasında bile kadın olmak birçok duruma erkeğin 1-0 gerisinde başlayarak mümkün olabiliyor. Bu savaşta ancak kadın, kadına destek olduğunda hem çok daha kolay hem de çok daha anlamlı oluyor.
Biz kadınlar olarak birbirimizin ilhamlarından, tecrübelerinden feyz almalıyız ki, git gide büyüyerek güçlenip bizden sonra gelecek olan nesle korkmadan çok daha güçlü ilerleyip çok iyi işler yapabilmelerine destek olalım. Zaten ülkemizde de kadınların her alanda yaşadıkları cinsiyet eşitsizlikleri -istismar, şiddet, cinsiyet ayrımcılığı- ister istemez kadının tüm hayatını negatif yönde etkilemekte. 'Cam tavan sendromu' olarak nitelendirdiğimiz kadının ilerlemesinin önünde görünmeyen güçlü engeller zaten olabildiğince her kadının hayatında etki bırakmış durumda. Bu duruma göre de kadın evde yemek yapıp çocuk bakarken, erkek eve paraekmek getirmekle görevlendirilip bu durum olağanca şekilde normalleştirilmeye çalışılmış durumda. Bu durumla birlikte de kadın ya hiç iş hayatına layık görülmemiş ya da layık görülse bile daha düşük statü ve maaşlı bir yerde olması normalleştirilir. Özellikle yönetici pozisyonu için yetersiz görülüp bunun bahanesi olarak da çocuk doğurabilir, evlilik izni kullanabilir diye normalleştirilip verimsiz birer eleman olarak görülürler. Bu durum da gerek maddi gerek fiziki koşullar bakımından kadını olabildiğince erkeğin gerisinde bırakır.