Mutlu mu olmak istiyorsun? Her arkandan konuşulana kulak asma, her söz veren sözünü tutar sanma, her tanıştığın insanı kendin gibi bilme, kimseye hak ettiğinden fazla değer verme, mutsuz edeni değil, huzur vereni seç. Seni çekemeyenlere gül ve geç.
HER ARKANDAN KONUŞANA KULAK ASMA:
Her insanın hayatında, onları yargılayan ve arkalarından konuşan kişiler olabilir. Bu bazen çok yakınınız bazen de iş arkadaşınız olabilir. Örneğin, bir arkadaşınızın sizin hakkınızda olumsuz yorumlar yapması durumunda, bu yorumları kişisel bir saldırı olarak algılamak yerine, kendi gerçekliğinize ve değerlerinize odaklanabilirsiniz. Bu, kendinize olan güveninizi korumanın ve mutluluğunuzu sürdürmenin bir yoludur. Bunun yanı sıra, bu tür durumlarla karşılaştığınızda, kendi değerinizi hatırlamak önemlidir. Kendinize, "Ben kimim?", "Benim değerlerim nelerdir?" ve "Başkalarının düşünceleri benim gerçekliğimi nasıl etkileyebilir?" gibi sorular sorarak, kendi özünüzle bağlantı kurabilirsiniz. Kendi başarılarınızı ve güçlü yönlerinizi hatırlamak, başkalarının olumsuz yorumlarının üzerinizdeki etkisini azaltacaktır.
HER SÖZ VEREN SÖZÜNÜ TUTAR SANMA:
İnsanlar, farklı sebeplerle verdikleri sözleri tutmayabilirler. Bu, iyi niyetle verilmiş ama gerçekleştirilemeyen sözler olabilir veya bazen insanlar bilinçli olarak gerçekleştirmeye niyetlenmedikleri sözleri verebilirler. Bu durumlar, hayatın her alanında karşımıza çıkabilir. Örneğin, bir arkadaşınız size önemli bir etkinlikte yanınızda olacağına dair söz verdiğini düşünün. Ancak, o gün geldiğinde, arkadaşınız herhangi bir sebep belirtmeden etkinliğe katılmaz. Bu durum, doğal olarak hayal kırıklığına yol açabilir. Burada önemli olan, insanların sözlerine değil, davranışlarına odaklanmaktır. Eğer birisi sürekli olarak verdiği sözleri tutmuyorsa, bu kişiye güvenmek konusunda daha dikkatli olmak ve onların sözlerine değil, eylemlerine göre kararlar almak daha sağlıklı olabilir. Her söz verenin sözünü tutmayabileceği olasılığını bilmek, gerçekçi beklentiler oluşturmanın ve hayal kırıklıklarından korunmanın bir yoludur. İnsanların davranışları ve geçmişteki eylemleri, onların gelecekteki davranışlarının daha güvenilir göstergeleridir. Bu, sağlıklı ilişkiler kurmanın ve hayatınızı daha az stresli ve daha öngörülebilir hale getirmenin bir yoludur.
HER TANIŞTIĞIN İNSANI KENDİN GİBİ BİLME:
Herkes farklıdır ve bu, kontrolümüz dışındadır. Bu nedenle, farklılıkları dışlamak yerine, onları kabullenmek olgunluk göstergesidir. Bazen herkesin kendimiz gibi olduğu yanılgısına düşüyoruz ve bu bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Sanıyoruz ki biz iyiysek onlar da iyi, biz üzmezsek onlar da üzmez. Ama hayat bize bunun böyle olmadığını gösteriyor. Herkes farklı olabilir ve bu bizim kontrolümüzde değil, o yüzden farklılıkları dışlamak yerine onların da varlığını kabul etmek bir olgunluk işaretidir.
KİMSEYE HAKETTİĞİNDEN FAZLA DEĞER VERME:
Her şeyin fazlasının zarar olduğu, tarih boyunca birçok bilge tarafından tekrarlanan evrensel bir gerçektir. Bu düşünce, modern tıbbın babalarından biri olarak kabul edilen Paracelsus'un "Her şeyin fazlası zehirdir" sözünde de yankılanır. Bu, hayatta denge kurmanın önemini vurgulayan, zamansız bir bilgeliktir. Hayat, dengenin sürekli bir arayışıdır. Fazla sevgi, fazla değer verme, fazla ilgi gibi olgular, iyi niyetle daha fazla fayda sağlama amacı taşırken, çoğu zaman istenmeden zarar verebilir. Aşırıya kaçan her türlü duygu, ilişkilerde dengesizliklere ve beklenmedik sonuçlara yol açabilir. Örneğin, bir çiçeğe aşırı su vermek onu boğar, oysa uygun miktarda su vermek onu geliştirir ve yaşatır. Bu basit doğa yasası, insan ilişkilerinde de geçerlidir. Aşırı sevgi, ilişkilerde bağımlılık ve dengesizlik yaratabilirken, sağlıklı ve ölçülü bir sevgi, ilişkileri besler ve güçlendirir. Hayatın bize öğrettiği en değerli derslerden biri, her şeyin doğru dozda olduğunda en iyi sonuçları verdiğidir. Bu, sadece sevgi ve ilişkilerle sınırlı kalmaz; beslenme, çalışma, dinlenme, eğlence ve hatta düşüncelerimizde bile dengenin önemi büyüktür. Dengeli bir yaşam tarzı, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımız için temel taştır. Böylece, hem kendimize hem de çevremizdeki insanlara karşı daha sağlıklı, dengeli ve anlayışlı olabiliriz. Bu, hayatın karmaşasında dengeli olabilmemiz için sağlıklı bir duruştur.
MUTSUZ EDENLERİ DEĞİL, HUZUR VERENLERİ SEÇ:
Hayatımız, karşılaştığımız insanlarla şekillenir Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Bu insanlar, ruhumuzun aynası, yaşamımızın öğretmenleri olarak karşımıza çıkarlar. Ancak, her öğretmenin dersi farklıdır, ve bazı dersler, acı verirken, diğerleri bizi içsel bir huzura götürür. "Mutsuz Edenleri Değil, Huzur Verenleri Seç" - bu, sadece bir tercih değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Senin hayat yolculuğunu, özgürlük ve huzur arayışını, çevrendeki insanlar düşündüğünden çok daha fazla etkiler. Enerjini tüketen, seni aşağı çeken insanlardan uzak dur. Onlar, senin içsel ışığını söndürebilir, senin doğal neşeni ve huzurunu yok edebilir. Bunun yerine, seni anlayan, destekleyen, seninle aynı frekansta olan insanları hayatına çek. Bu insanlar, senin ruhunun gelişimine katkı sağlar, senin hayat yolculuğunda sana rehberlik ederler. Onlarla olan ilişkin, bir ırmak gibi akar; zorlama ve direnç olmaz. Bu ilişkiler, seni daha yüksek bir bilinç düzeyine taşır. Unutma, hiç kimse karşımıza tesadüfen çıkmaz, her insanın bir nedeni vardır. Ancak, her insanın hayatımızda kalıcı bir yeri olması gerekmez. Kendini mutsuz edenleri bırakabilmek, kendine yapacağın en büyük iyiliklerden biridir. Bu, kişisel özgürlüğe atılan bir adımdır. Hayatın inişli çıkışlı yollarında, mutluluğa ve huzura giden yol, karşımıza çıkan insanları ve olayları bilgece değerlendirmekten geçer. Her bir karşılaşma, bizim için bir öğrenme fırsatıdır; her insanla kurduğumuz bağlantı, hayatımızı şekillendirir. Bu nedenle, kendi değerlerimize sadık kalarak, hayatımıza girenleri seçerken dikkatli olmalıyız. Kendimize ve başkalarına hak ettiği değeri vermek, herkesi olduğu gibi kabul etmek ve mutsuz edenleri değil, huzur verenleri seçmek, hem zihinsel hem de duygusal sağlığımız için hayati öneme sahiptir. Bu düşünceyle hareket ederek, hayatın zorlukları karşısında daha dirençli ve huzurlu olabiliriz. Bu, sadece kendimize değil, çevremizdeki dünyaya da katkı sağlamanın bir yoludur. Bir başka yazıda görüşmek üzere.