İngiliz antropolog Robin Dunbar, 1993 yılındaki bir çalışmasında, insanların yaklaşık 150'den fazla anlamlı ilişkisinin olamayacağını teorileştirdi ve bu ölçü 'Dunbar'ın Sayısı' olarak tarihe geçti. Tabii o yıllardan bu zamana köprünün altından çok sular aktı, sosyal medya isimli bir çılgınlık insanları ele geçirdi, takipçi sayıları, etkileşimler insanları iletişimden kusturacak hale getirdi.
Zaten tam da bu nedenle Stockholm Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, geçenlerde bu sayıyı sorgulayan bir makale yayınladı ve insanların 'çaba' gösterirlerse çok daha fazla arkadaşı olabileceğini buldu. Çaba! Sanırım artık çaba göstermek de gerekmiyor. "Arkadaşımın arkadaşı benim arkadaşımdır" devrinden, "Arkadaşımın arkadaşının tanıdığı, hatta o tanıdığın ortaokul öğretmeni de benim arkadaşımdır" boyutuna ulaştık bile.
Eskilerin bir lafı vardı: Dıdının dıdısı... İşte tam o noktadayız, hayatımızda 'dıdının dıdısı' yüzlerce insan var! Dr. Dunbar, 1993'teki araştırmasında anlamlı ilişkileri, yeterince iyi tanıdığınız, bir havalimanı dinlenme salonunda karşılaştığınızda garip hissetmeden selamlayabileceğiniz kişiler olarak tanımlamıştı. Bu sayının tipik olarak 100 ile 250 arasında değişmekte olup, ortalama 150 civarında olduğunu ortaya koymuştu. Hatta, "Doğumda, bu sayı bir ve ya ikide başlar. Arkadaşlıklar ergenliğin sonlarında ve 20'li yaşların başında zirveye ulaşır" diyerek duruma kronolojik bir boyut da katmıştı. Dr. Dunbar, "30'lu yaşlarına gelindiğinde, insanlar yaklaşık 150 bağlantıya sahip olma eğilimindedir ve bu sayı, insanlar 60'ların sonlarına ve 70'lerin başlarına ulaşana kadar sabit kalır. Bir süre sonra düşmeye başlar. Yeterince uzun yaşarsan, bir ya da ikiye geri döner" diyordu.
Tabii ki Dr. Dunbar'ın, teorisini onlarca yıl önce, internetin ilk günlerinde ve sosyal medya sitelerinin insanların iletişim şeklini değiştirmesinden çok önce ortaya koyduğu bir gerçek... O yüzden yeni araştırmacıları bu sayıya şiddetle karşı çıkıyor, çabayla çoğaltılabilir diyor.
Ben de durumu iletişim uzmanı Berna Yalaz'a sordum, "Dunbar'ın daha sonraki çalışmaları, sosyal ağlarımızın 15 kişilik 'sempati grubu' ve 5 kişilik 'destek grubu' içerdiğini gösterir. Dunbar'ın, İngiltere'de 2016 yılında birkaç bin yetişkinin sosyal ağları üzerinde yaptığı iki araştırmanın sonuçları da bu rakamlarla oldukça tutarlıydı. Birçok katılımcının sosyal ağlarında gerçek ilişki kurduğu kişi sayısı 150 civarı, sempati grupları 15 ve destek grupları da beş kişi olarak bulunmuştu. Şaşırtıcı olan, bu rakamların sosyal ağların büyüklüğünden bağımsız olması. Yani 200 işiyle de 500 kişiyle de bağlantıda olsanız sempati ve destek gruplarınızdaki kişi sayısı değişmiyor."
SOSYAL AĞLARI DEĞİL, SOSYAL BAĞLARI DİRİ TUTALIM
"Sosyal medyada çok arkadaşımız var" yanılgısını konuşmak, hayatın kaç kişiyle sürebileceğini ortaya koymak adına, Sanal Dünyada Gerçek Kalmak ve Dijital Yorgunluk kitaplarının yazarları iletişim uzmanı Berna Yalaz ve Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar'a sorular yönelttim.
- Her sosyal ağın da kendine göre bir samimi arkadaş listesi var sanırım... Facebook'taki ya da Instagram'daki arkadaş sayısı ne ifade ediyor? Hangi ilişki insana daha uygun?
- Berna Yalaz: Araştırmacılara göre Facebook kullanım yoğunluğu bağlayıcı olmaktan çok köprü oluşturmak ile ilgili. Eskiden tanıdığımız ya da yeni tanıştığımız kişileri Facebook'tan ekliyoruz ama onlarla yeniden bir araya gelmek ya da duygusal bağ kurmak gibi bir niyetimiz yok; bir teşebbüste bulunmuyoruz. Zaman içinde bu kişilerin profilindeki iş çevresi, bilgi, unvan gibi herhangi bir kaynağa ihtiyacımız olursa temasa geçip, talepte bulunuyoruz. Özetle, Facebook'taki bağlantılarımız bize duygusal, derin ya da anlamlı bağlar sağlamıyor. Oysa Snapchat derin ve anlamlı ilişkiler kurma konusunda, gündelik tanışıklıklardan daha faydalı. Araştırmacılara göre bunun belli sebepleri var. Birincisi, kullanıcılar Snapchat'i daha az sayıda kullanıcıyla temasta olmak için kullanıyorlar. İkincisi, Snapchat Facebook'tan daha samimi, özel bir sohbet ortamı sunuyor. Bu iki araştırmanın verileri bize önemli bir şey söylüyor. Farklı sosyal medya hizmetleri kullanıcılara birbirleriyle etkileşimlerinde farklı psikolojik deneyimler sunuyor.
- Kemal Sayar: İtalya'nın Sardunya Adası'nda Mavi Bölge olarak anılan bir alanda yaşam süresi hayli uzun. 2014 yılında, 110 yaşına ulaşan kişi sayısı sekizdi. Kasaba, coğrafi açıdan oldukça izole edilmiş bir alanda kurulu, yani denilebilir ki, orada yaşayan insanlar binlerce yıldır hem sosyal hem de genetik olarak izole edilmiş durumdalar. Bölge insanı ile ilgili yapılan bir çalışmaya göre, uzun yaşamalarının sırrı genlerinin değil birbirleriyle kurdukları yakın sosyal ilişkiler ve bir aile gibi birbirleriyle sürekli yardımlaşmalarının sonucu. Birbirlerine yardım ederken aslında farkında olmadan kendi yaşamlarını da uzatıyorlar.
- İnsanlar yalnızlıktan neden bu kadar çok korkuyor?
- Kemal Sayar: Yalnızlık hissi acı vericidir. İnsanlık tarihinin sosyal bağlar kurarak geliştiğini göz önüne alırsak, aç ve susuz kaldığımızda bizi harekete geçiren dürtülerimizin neden yalnız kaldığımızda da ortaya çıktığını anlayabiliriz. Yalnızlık bize güvende olmadığımız, tehlikelere karşı savunmasız olduğumuz duygusunu yaşatır. Yalnızlığın verdiği ruhsal acı ya da biyolojik sinyaller, üyesi olduğumuz topluluğa bir an önce katılmamızı, böylelikle güvende olacağımızı söyler. Kurduğumuz ilişkiler, sosyal bağlar, mutluluğumuza ve hatta sağlığımıza doğrudan etki ediyor.
- Siz ne önerirsiniz?
- Kemal Sayar: İnsan, bağ kuran bir varlık. Duygusal ve bilişsel sistemimiz yalnızlık ya da duygusal açlık durumlarında alarm verir. Hayatımızı anlamlandırdığımız noktada daha fazla insan olur, derine kök salarız. Yaşamlarımızda anlamı ve sosyal bağları diri tutalım.
EMRE ERDEM (Tasarımcı)
ÇEKİRDEK GRUBUM MAKSİMUM 10 KİŞİ
"Tasarımcı olduğum için birçok insanla iletişim halindeyim ve bu insanların çoğu kültür-sanat dünyasından. Yönetmenler, yapımcılar. İş yaptığım süreç içinde bu insanlarla çok derin ilişkiye giriyoruz çünkü onların hayallerini gerçeğe dönüştürmeye çalışıyorum. Ama her şey yolunda giderse, o insanlarla çok iyi dostluklar geliştiriyorum. Ama tüm hislerimi paylaşabildiğim küçük bir grubu hep elimde tutuyorum, bundan da kopmak istemiyorum. Çünkü benim hayallerimi anlayabilen insanlar onlar. Onların sayısı da 10 kişiyi geçmez. Hem samimiyet, hem seni doğru yönlendirme noktasında doğru kişiler bunlar. Sosyal medaya seni takip eden insan sayısıyla kendini iyi hissettiğin sayı arasında korkunç bir fark var!"
ARZU KAPROL (Moda Tasarımcısı)
İLETİŞİM MAĞDURU OLMAMAK İÇİN UĞRAŞIYORUM
"Tasarımcı olarak ilişki ve iletişimde bulunduğum insan sayısı az değil. Ancak bu insanlar çoğu zaman benim mesleğimle ilgili olarak iletişimde kaldığım ve bir kısmı da zaman içerisinde dostlarım haline gelen kişiler. Dolayısıyla, iletişim çerçevem bir yönetimden ziyade, yaşamın doğal akışı içerisinde, bir arada olduğumuz, olabildiğimiz, ortak hedef ve amaçlarla ilerlediğimiz kişilerle yaşa mlarımızın kesişmesi. Çekirdek olarak nitelendirebileceğim minik bir arkadaş grubum var. Bunların büyük bir kısmı işimle alakalı kişiler değilken, bazıları işim vesilesiyle, işimin bana sunduğu imkanlar sayesinde tanıştığım dostlarım."