Yemek yedikten sonra başlayan karın ağrısının safra taşının erken uyarısı olduğunu bildiren Malya, karın ağrısı nasıl olsa geçer diye beklemenin hastalığın ilerlemesinin yanı sıra ciddi sorunlara yol açabileceğini kaydetti. Safra kesesinin bir ağaç gibi olan safra ağacına küçük bir sapla tutunmuş safra depolayan bir armut gibi olduğunu dile getiren Malya, "İçerisinde taşlar oluştuğunda bu taşlar sap bölümünü tıkarsa safra kesesi safrayı boşaltamaz ve şişerek iltihaplanır. Daha sonra bu taşlar ana safra kanalına düşerse sarılık ve pankreas iltihaplanmasına sebep olabilir. Tüm bunlar için ilk bulgu da karın sağ üst bölgesinde özellikle yemeklerden sonra olan ağrılardır. Bunlar öncelikle hafif olarak başlar. Sonrasında daha ciddi iltihaplanma tabloları gelişebilir. Bu sebeple ağrılar ilk başladıktan sonra artık bu safra kesesi hasta hale gelmiş kabul edilerek ameliyat önerilir." açıklamasında bulundu.
"4 KİŞİDEN 1'İNDE SAFRA TAŞI OLABİLİR"
Erkeklere oranla kadınlarda safra kesesi taşlarının daha sık görüldüğünü aktaran Malya, "Safra taşları genetik, yaşam tarzı ve beslenmeye bağlı olarak ortaya çıkıyor. Değiştirilebilir faktörlerin başında da yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları geliyor. Yapılan çalışmalarda özellikle obezite varlığında yüzde 25 oranında safra kesesi taşlarının oluştuğunu görüyoruz. Bu da oldukça yüksek bir oran. Yaklaşık dört kişiden birinde safra kesesi taşı olduğu anlamına geliyor. Bizim saframız su safra asitleri ve kolesterolden yani yağdan oluşur. Yağ oranı artarsa artık saframız akışkanlığını kaybeder. Çayın içinde çözünebilir şeker miktarı sonsuz olmadığı gibi safra kesemiz de fazla miktarda olan yağları sıvı halde tutamaz ve bu yağlar taşlaşır." bilgisini paylaştı.
"ASANSÖR YERİNE MERDİVEN KULLANIN"
Safra taşına yol açan obezite ve fazla kiloya sebep olan yanlış beslenme şekline değinen Malya, yüksek kalorili beslenme, kızartma ve hamur işleri, şekerli gıdalar, yağ oranı yüksek yanlış pişirilen etler (kızartma, döner, kebap, yahniler) ve hazır paketli gıdaların çok tüketilmemesi gerektiğini belirtti.
Birçok rahatsızlığın önüne geçerek sağılığı korumada büyük rol oynayan Akdeniz tipi beslenmeye de değinen Malya, "Sağlıklı yağların tüketimine dayanan bir beslenme çeşidi oluşuyla da diğer diyet ve beslenme çeşitlerinden ayrılıyor. Yağ olarak bitkisel sıvı yağlarının özellikle zeytinyağının tercih edilmesi ve etlerin ızgara şeklinde tüketilmesi sağlığımıza olumlu etki ediyor. Ayrıca yeşil yapraklı sebze, düşük şekerli meyve, kuruyemiş, bakliyat ve en önemlisi de balık. Safra kesesi hastalıkları riskini azaltmak için bu diyeti hastalarımıza özellikle öneriyoruz. Ayrıca aşırı olmamak kaydıyla sınırlı miktarda tüketildiğinde çay, kahve ve çikolatanın ise faydalı etkisi olabilir. Fakat her şeyin çoğu zarar, azı karar mantığı bu konuda da sağlığınızı koruyacaktır." tavsiyelerinde bulundu.
Sadece doğru beslenmenin yeterli olmadığını belirten Malya, şunlar kaydetti:
"Fiziksel aktivitemizi artırmamız ve günde en az iki buçuk litre su tüketmemiz olacaktır. Herhangi bir spor yapamasak bile asansör yerine merdiven kullanmak, gideceğimiz yerlere yürüyerek gitmek en azından eve giderken bir durak erken inip yürümek bile katkı sağlayacaktır. Fiziksel aktivitemizin artması ile metabolizmamız hızlanacak ve bu da arada yaptığımız küçük kaçamakların bile kolayca üstesinden gelmemizi sağlayacaktır."