Karaciğer, pankreas, safra yolları ve sindirim sistemi cerrahisi ile onkolojinin dünyadaki otoritelerini bir araya getiren IASGO Dünya Kongresi'nin 33'üncüsü 28 Eylül-1 Ekim tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirildi. İstanbul Kongre Merkezi'nde, yaklaşık 100 ülkeden, binden fazla bilim insanının katılımıyla düzenlenen kongrenin ana gündem maddesi, en agresif kanser türleri arasında sayılan mide ve pankreas kanserleri gibi hastalıklarda, yeni geliştirilen ilaçların klinik araştırmalarına hastaların daha kolay ulaşmasını sağlayacak iş birlikleri oldu.
IASGO Turkey Kongre Başkanları Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ender Dulundu ve Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Faysal Dane, kongrede sağlanan iş birlikleri sayesinde artık, Türkiye'deki kanser hastalarının da yeni geliştirilen ve umut vadeden pekçok ilacın klinik araştırmalarına daha kolay ulaşabileceğini vurguladı.
"ARTIK, 'AMELİYAT EDİLEMEZ' DENEN HASTALAR İÇİN YENİ TEKNİKLER VAR"
Prof. Dr. Ender Dulundu, "Toplantıya 100'e yakın ülkeden, hepsi kendi alanlarında önemli isimler geldi, bilgilerini bizlerle paylaştı. Bine yakın katılımcı oldu. Tıbbın, cerrahi ve onkoloji anlamında geldiği son noktanın, umut vadeden tedavilerin uygulanması açısından da ciddi adımların atıldığı bir kongre oldu. Karaciğer kanserlerinde önemli tedavi seçenekleri ve cerrahi teknikler tartışıldı. Bunlardan en önemlisini vurgulamam gerekirse, karaciğer kanserlerinde metastazın sayısı, boyutu, damarlarla olan ilişkisi eskisi kadar problem değil. Yeter ki karaciğerin fonksiyonları bu cerrahiyi tolere edebilsin. Artık ameliyat sırasında ultrasonu kullanarak, maksimum karaciğer dokusunu da korumak kaydıyla, bu hastalara da tedavi olma şansını sağlayabiliyoruz. Bu teknikler ileri merkezlerde uygulanabiliyor. Dolayısıyla hastaların bu ileri merkezlere refere ediliyor olması lazım. Bu yeni cerrahi teknikler, uygulamalar sayesinde, eskiden ameliyat edilemez denen hastaların yüzde 20 ila 30'u ameliyat edilebilir hale geldi. Bu da kanser tedavisindeki başarı açısından çok önemli bir oran" dedi.
"NAKİL VE KANSER CERRAHİSİNDE DÜNYADA EN ÇOK TERCİH EDİLEN ÜLKELERDENİZ"
Prof. Dr. Dulundu, Türkiye'nin hem karaciğer naklinde hem de onkoloji cerrahisinde dünyada referans merkezlerden biri haline geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Onkolojik cerrahi açısından ise özellikle karaciğer, safra yolu ve pankreas kanserlerinde, yani ileri cerrahi tekniklerin uygulanması gereken kanserlerde, yurt dışından ciddi bir hasta akışı var. Ülkemizdeki merkezler gastrointestinal sistemle ilgili kanser tedavileri için de ciddi oranda tercih ediliyor. Ayrıca bariyatrik cerrahi de sağlık turizminin önemli ayağını oluşturuyor. Ancak şunu da belirtmek lazım ki, Türkiye'deki obezite oranları, Amerika ve diğer batı toplumlarıyla yarışır hale geldi. Hatta öne de geçtik diyebiliriz. Bu anlamda da beslenme alışkanlıklarımızı ciddi şekilde gözden geçirmemiz gerekiyor."
"KANSER HASTALARI İÇİN 'BİZ VARIZ' DEDİLER"
IASGO Turkey Kongre Başkanlarından Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Fayzal Dane ise, hastaların yeni geliştirilen ve umut veren sonuçları olan kanser ilaçlarının klinik çalışmalarına daha kolay ulaşabilmesi için, bu kongrede önemli adımlar atıldığı müjdesini verdi. Prof. Dr. Dane şu açıklamalarda bulundu, "Pankreas, karaciğer, mide kanserleri konusunda yeni hedefler bulunuyor. Bu hedeflere karşı geliştirilen ilaçlar oluyor. Bunların çok erken faz çalışmaları dediğimiz araştırmalar yapılıyor. Bu erken faz çalışmalarının bir parçası olarak Türkiye'deki hastaların da bu ilaçlara ulaşımını sağlamak, kongrede konuşulan konuların başında yer alıyordu. Klinik öncesi fazdan, tabiri yerindeyse klinik faza hızlı bir şekilde akması ve sonuçların daha hızlı bir şekilde alınması için uluslararası bir iş birliğine de ihtiyaç var. Bu iş birliği için, en azından bugün buradaki bilim insanları, biz varız dediler."
"HASTA 4-5 YIL SONRA ÇIKACAK İLACA ŞİMDİDEN ULAŞMIŞ OLACAK"
Standart tedavilerden fayda görememiş ve artık çok da seçeneği kalmayan kanser hastalarının, yeni geliştirilen ilaçların klinik çalışmalarına katılabilmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Dane, "Bizim hastalarımızın klinik çalışmalara alınması demek, 4-5 yıl sonra günlük pratiğe girecek olan bir ilaca, hastanın bugünden ulaşabilme şansını elde edebilmesi demek. Farklı üniversitelerde ya da devlet hastanelerinde çalışan birimlerin, bir arada hasta kattığı bir havuz oluşturarak, hastaların bu çalışmalara, ilaçlara ulaşmasını sağlamayı hedefliyoruz. Bu şekilde klinik çalışmaları daha hızlı bir şekilde başarabilmek ve dolayısıyla da bilimin hızlanmasına katkıda bulunmak, günün birinde standart olabilecek bir tedaviye toplumdaki hastaların daha kolay ulaşmasını sağlamak hedefleniyor. Örneğin bugünün konusu olan mide, pankreas, karaciğer ve özellikle kalın bağırsak kanserleri üzerinde duruldu. Bunlardan da daha çok agresif davranan, saldırgan olan kanser tipi olan pankreas kanseri konuşulanlardan biriydi" şeklinde konuştu.