Dünya ve Fransız müzik sahnesinde trompetin önde gelen isimleri arasında yer alan Lübnan kökenli Fransız müzisyen İbrahim Maalouf, 29 Haziran'da Pozitif ve Pasión Turca iş birliğiyle Volkswagen Arena'da müzikseverlerle buluşacak.
Kariyerine klasik müzik eğitimiyle başlayan ve 20 yaşındayken birçok uluslararası klasik müzik yarışmasını kazanan İbrahim Maalouf, 2000'lerin başında pop, caz ve dünya müzik sahnelerinin önemli isimleri arasına adını yazdırmayı başardı.
Müzisyen bir ailede büyüyen Maaluf'la; babasından miras kalan ve Arap makamlarındaki çeyrek tonları ustalıkla çalabildiği dört supaplı trompetiyle sahne alacağı İstanbul konseri öncesi söyleşi yaptık.
- Enstrümanınız ve yaptığınız müzik eşsiz ve orijinal. Bu zenginlik Arap köklerinizin bir sonucu mu?
- Babamın 70'lerde icat ettiği komaları da çalabilen sisteme sahip bir trompet çalıyorum. Bu büyülü bir enstrüman çünkü. Klasik, Caz, Latin, Rock, Balkan, Türk, Hint Müziği gibi sevdiğim tüm müzikleri Ortadoğu müziği ve gamları ile birlikte çalabiliyorum. Küçük bir çocukken odamda oyuncaklarla oynuyorken babamın çaldığı Barok Müziği'ni, annemin çaldığı Klasik Müziği veya Arap ve Ortadoğu müziklerini dinlerdim. Hem dinlediğim müzikler hem yetiştiğim ortam hem de köklerim müziğimi zenginleştirdi. Çocukluğum boyunca tüm bu sanatlarla çevrili olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Sanırım farklı türleri bir arada sunabilmenin ilk adımları o zamanlara dayanıyor.
- Onlarca albümünüz, besteleriniz ve film müzikleriniz var. Sadece bir performans sanatçısı olarak değil besteci yönünüzü de düşündüğümüzde nelerden besleniyorsunuz? - Beni etkileyen şey yaşadığım dünyanın yansımaları. Bach gibi ikonik isimler ruhlarını yansıtır. Zamanımızın kültür ve sanatını yansıtan bir kuşağa ait olduğumu düşünüyorum. Sting, Salif Keita çok özel isimlerle çalışma fırsatım oldu, bu isimlerin her biri müziğime ilham oluyor.
TÜRK KÜLTÜRÜ BENİM KÜLTÜRÜME ÇOK YAKIN
- Türkiye'deki dinleyicileriniz sizi yakından takip ediyor. 29 Haziran'da da Volkswagen Arena'da olacaksınız. Türkiye'deki dinleyicinin müziğinize ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türk kültürü benim kültürüme çok yakın. Türkiye'deki insanların müziğimi anladığını hissedebiliyorum. Dünyada müziğimi dinleyen insanlar elbette dinlemekten keyif alıyor ama her şeyi anlayamayabiliyor. Müziğimin Türk insanı tarafından tam olarak anlaşıldığını derinden hissediyorum ve bu bana gerçekten çok dokunuyor.. Anlaşılmak bana doğru şeyi yaptığımı hissettiriyor. Turne kapsamında sizlerle tekrar buluşacağım için çok mutluyum.
- Capacity to Love turnesi kapsamında sizi İstanbul'da dinleyeceğiz. Yeni projeler var mı?
- Çok yakında ben ve Angelique Kidjo'nun düetinin yer aldığı bir albüm çıkarıyorum. Muhteşem bir albüm olacak. Bunun için çok mutluyum. Birkaç ay sonra da kendi solo albümümü yayınlayacağım. Birçok film müziği üzerinde çalışmalarım devam ediyor. Ayrıca Fransız şarkıcı Joyce Jonathan ile bir albüm çıkardım. Konser çalışmalarım da yoğun bir şekilde devam ediyor.
- Sizin müziğinizi bu kadar özel kılan nedir?
- Müzikle ilgili yaptığım her şeyin yüzde yüz kim olduğumla ilgili olduğuna inanıyorum. Özgün, dürüst, samimi olmak, özellikle insanların dogmalarının olduğu bir dünyada çalışırken her zaman kolay olmuyor. Ortadoğu ve Batı müziğinin karışımı olan sevdiğim bir tarzı insanlara sunmak ve bunun karşılığını almak sanırım yaptığım şeyi özel kılıyor.