Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ural Oğuz, mikroplastiklerin ağız, solunum ve cilt teması yoluyla insan vücuduna girebildiğini söyledi. Oğuz, son yıllarda özellikle mikroplastiklerle ilgili araştırmaların çok arttığını belirterek, şöyle konuştu:
"Bilim insanlarının bu konuda çok ilgili olduğunu görmekteyiz. Plasentada, anne sütünde, kanda mikroplastik saptandığı gösterildi. Mikroplastiklerin kanda gösterilmesinden sonra bu çalışma fikri ortaya çıktı. Bu çalışma ile literatürde ilk defa, mikroplastiklerin insan prostatında biriktiğini, kümelendiğini göstermiş olduk."
Bu çalışmanın gelecekte çok daha yeni çalışmalar için esin kaynağı olacağına inandıklarını vurgulayan Oğuz, "Mikroplastik niçin önemli, yapılan çalışmalarda kanserle ilişkilendirildiğine dair çok önemli kanıtlar ve veriler var. Keza bazı kanserlerde agresifliğini de etkileyeceğine dair yorumlar yapılmakta. Bu çalışma ile prostatta plastiği saptadık ancak bunun prostat kanseri ile ya da alt üriner sistem semptomları ile bir ilişkisi var mı yok mu henüz bilinmiyor. İnanıyoruz ki bu çalışma gelecekte çok daha yeni çalışmalar için bir esin kaynağı olacaktır." diye konuştu.
Oğuz, araştırmaların sonuçlarının uluslararası bir dergide yayınlandığını, araştırmanın dünya literatüründe prostat dokusundaki mikroplastiklerin birikimini bildiren ilk çalışma olma özelliği taşıdığını söyledi.
Giresun Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Demirelli ise 57-88 yaş aralığında 12 hasta üzerinde araştırmanın gerçekleştirildiğini söyledi.
Demirelli, şunları kaydetti:
"Son yıllarda mikroplastik üzerine çıkan yayınlar özellikle kanda mikroplastiğin gösterilmesinden sonra kanın beslediği dokularda da mikroplastik var mı diye aklımıza bir fikir geldi. Bu fikir üzerine prostat dokusunda mikroplastik araştırdık. Tüm hastalarımız BPH dediğimiz iyi huylu prostat büyümesi nedeniyle TUR-P yani kapalı yöntemle prostat ameliyatı yapılan hastalardı. Bu hastaların 7'si şehirde, 5'i de kırsalda yaşıyordu."
Mikroplastik etkeni olarak pek çok faktörün mevcut olduğunu söyleyen Demirelli, "Diş fırçalama, diş dolgusu, plastik şişe, plastik kaplı yiyecekler, bunların hepsi mikroplastik ihtivası açısından önemli. Bu gibi ürünleri kullanan kişilerde daha fazla mikroplastik saptanıyor. Burada bizim çalışmamızın önemli iki yönü şudur; birincisi, bütün hastalar pet şişe ile su tüketmesine rağmen, pet şişelerin ihtiva ettiği plastik türünü hiçbir hastada saptamadık, ikincisi ise kırsalda yaşayan hastaların daha az mikroplastik oranına sahip olduklarını gösterdik." diye konuştu.
"DAHA ÇOK POLİAMİD GRUBU MİKROPLASTİĞE RASTLANDI"
Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Tepe de laboratuvarlarında numuneleri incelediklerini söyledi.
Tepe, titiz bir çalışma yürüttüklerine dikkati çekerek, "Tıp fakültesinden gelen prostat numunelerini ilk etapta yüzde 10'luk potasyum hidroksit solüsyonuna yatırdık. Bir süre sindirme işlemi 'digest' dediğimiz işlemden geçirdik. Daha sonra mikroplastik parçacıklarını bulmak adına filtrasyon sistemimizde filtre ettik. Bu işlemler yapılırken mikroplastiklerin bulaşmasını önlemek adına titiz çalışma yaptık." dedi.
Tepe, şöyle konuştu:
"Süzme işlemlerinden elde ettiğimiz örnekleri filtre kağıtlarıyla mikroskop ve kimyasal görüntülerini elde ettik. Mikroskopta fiziksel muayenesi yapıldı. Buradaki görüntüleri yayınımıza da koyduk. Genelde küre şeklinde çıktı. Az miktarda da pelet ve lif şeklinde de plastik parçacıklar kaydedildi. Daha sonra da daha ileri bir aşama olarak FTIR'da kimyasal analizlere tabi tuttuk. Bu kimyasal analizler sonucunda da daha çok poliamid grubu mikroplastiğe rastlandı. Bu hastaların da çoğu şehirde yaşayan hastalardı. Prostatta mikroplastik tespit edilen 6 hasta da şehirde yaşayan hastalardan."