Vakıftan yapılan açıklamaya göre, söz konusu araştırma İstanbul'un 10 ilçesinde, Türkiye İstatistik Kurumundan (TÜİK) alınan örneklem kümeleri üzerinden kent nüfusunun yüzde 95'ten fazlasını temsil eden 1067 denekle yüz yüze görüşerek gerçekleştirildi.
Araştırmada, "Bir kişinin günlük ortalama tüketmesi gereken tuz miktarı ne kadar olmalıdır?" sorusuna katılımcıların yüzde 57,8'i "6 gram" ile doğru yanıt verdi. "Bir kişinin günlük ortalama tüketmesi gereken şeker miktarı ne kadar olmalıdır?" sorusunu katılımcıların yüzde 66,2'si "50 gram" yanıtını vererek doğru bildi.
Katılımcıların yüzde 60'ı "Bir kişinin günlük ortalama su tüketim miktarı ne kadar olmalıdır?" sorusunu doğru yanıtladı. Yüzde 41,1'i haftada hiç egzersiz yapmadığını dile getirdi.
"Doktora danışmadan ağrı kesici kullanıyor musunuz?" sorusuna katılımcıların yüzde 66,6'sı "Evet" karşılığını verdi, yüzde 72,2'si böbreklerini hiç kontrol ettirmediğini bildirdi.
"RUTİN KONTROLLERİ GÖRMEZDEN GELMEMELİYİZ"
Açıklamada görüşlerine yer verilen TBV Başkanı Timur Erk, araştırma grubunda yer alan deneklerin yüzde 41,1'inin obez veya fazla kilolu olduğunu belirtti.
Yanıtlara göre tuz, şeker ve su tüketimi konusunda doğruluk oranlarının yüzde 50'nin üzerinde olduğunu aktaran Erk, "Fakat buna karşın bilinçsiz ağrı kesici kullanımı ile rutin kontrollerin yapılması konusunda çıkan sonuçlar maalesef olması gereken düzeyde görünmüyor. Konunun içeriği, hastalıkların önlenmesi ve erken teşhis açısından son derece önemlidir. Böbrek sağlığı açısından yapılması gereken rutin kontrollerin görmezden gelinmesi ve bilinçsiz ağrı kesici kullanımı başta böbrek sağlığı olmak üzere genel olarak tüm beden sağlığını tehdit eden unsurlar arasındadır." ifadesini kullandı.
Rutin kontroller konusunda sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar ve çeşitli sağlık kurumlarınca sıklıkla projeler ve duyurular yapıldığını hatırlatan Erk, "Sağlıkla ilgili birçok alanda rutin kontrollerin önemine değiniliyor. Buna rağmen uygulama konusunun yetersiz olması, toplumumuzun 'doğrusunu bildiği halde uygulamaya geçmeme' alışkanlığını ortaya koyuyor. Hasta olmadan doktora gitmeyi ve yılda bir kez yapılması ile birçok riskin bertaraf edileceği rutin kontrolleri görmezden gelmemeliyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Araştırmanın sonuçlarını da değerlendiren Erk, "Yukarıda bahsedilen olumsuzlukları üst üste koyarak değerlendirdiğimizde, toplumun yüzde 40'a yakınının çeşitli böbrek hastalıkları ve kronik böbrek yetmezliği hastalığı riski altında olduğunu söyleyebiliriz." görüşüne yer verdi.
"NORMALDEN SAPMALARIN ERKEN TANISI VE TEDAVİSİ DİYALİZE BAŞLAMA SÜRESİNİ UZATACAKTIR"
Nefroloji Uzmanı Dr. Bilal Görçin ise böbrek sağlığı ile ilgili rutin kontrollerin önemine dikkati çekti.
Diyaliz gibi tedavi gerektiren böbrek hastalarının büyük bir kısmının yıllardır süren bir rahatsızlığı olduğuna değinen Görçin, "Bunlar şeker hastalığı, hipertansiyon, ailevi kistik böbrek hastalıkları, tek böbrek, böbreğin taşla beraber infeksiyon hastalıkları gibi... Böyle bir hastalığı olan hastanın mutlaka rutin (ortalama 3 ayda bir) düzenli doktor kontrolünde olması gerekir. Normalden sapmaların erken tanısı ve tedavisi diyalize başlama süresini uzatacaktır. Özellikle kuvvetli romatizmal ağrı kesiciler, boyalı tetkikler (anjiyo, tomografi), bazı antibiyotikler kronik hastalığı olsun olmasın böbreklere zarar verebilir." değerlendirmesini yaptı.