Rumeysa Gelgi, yaşamını inşa eden genç bir kadın olmasının yanı sıra içinde bulunduğu durumun kendisi için hiçbir engel olmasına da izin vermemiş. Bu sayede tüm yaşam planını oluştururken kariyer planı ve hayata bakış açısı ile mutluluğun yol haritasını da kendi elleriyle çizmiş bir genç kadın. İşte Rumeysa Gelgi'nin ilginç yaşam öyküsü…
Öncelikle Weaver Sendromu adlı bir sendromun özellikleriyle dünyaya geldiğini biliyoruz. Peki bu süreç nasıl ortaya çıktı ve hayatında bu durum seni nasıl bir noktaya taşıdı?
Weaver Sendromu sebebi bilinmeyen genetik mutasyonla ortaya çıkan ve çok nadir görülen bir sendrom. Öyle ki ben 1997 yılında dünyaya geldiğimde Türkiye'deki ilk, dünya genelindeki 27. vakaydım. Sendromun hemen hemen tüm özellikleri doğar doğmaz fark ediliyor ve buna göre bir yol çiziliyor. Benim de hayatımın ilk yılları çoğunlukla hastanelerde, sendromumun getirdiği ciddi sağlık sorunlarını çözmeye çalışarak geçti. Daha doğrusu hayatımın ilk 20 yılı dönem dönem daha az, dönem dönem daha fazla sağlık sorunlarıyla geçti diyebilirim. Şu anda hayati sorunların üstesinden gelmiş durumdayım, çok şükür ki artık sağlığım stabil. Fiziksel durumumu ise olabildiğince iyileştirmeye çalışıyorum.
Elbette Weaver Sendromu ile yaşamanın kolay olduğunu söyleyemeyeceğim. Fakat her şeyden öte, hem bu sendroma sahip dünyadaki sayılı insanlardan olmam sebebiyle hem de ailemin bana aşıladığı düşünce yapısı sayesinde ben her zaman kendimi özel, sıradışı ve seçilmiş bir birey olarak gördüm. Hayatım boyunca kendimi hiçbir zaman "hasta" olarak tanımlamadım. Sendromumun bilinirliğini artırmayı, tıp ve bilim dünyasına katkıda bulunmayı çok küçük yaşta kendime amaç edindim. Bugün bir aktivist olarak konuyla ilgili çeşitli projelerde yer almamın temeli budur.
2.13,6 cm boy ile dünyanın en uzun genç kızı ünvanına sahipsiniz. Bu ünvanı elde etmiş olmak senin için ne ifade ediyor?
Evet, 2014 yılında 17 yaşındayken 213,6 cm boyum sayesinde Guinness World Records tara^ndan verilen "dünyanın yaşayan en uzun boylu genç kızı" unvanına sahip oldum. Bu kadar uzun boya sahip olmak yine sendromumun getirdiği özelliklerden biri. Ben, negatif görünen unsurları istersek pozitife çevirebileceğimize inanan biriyim. Her ne kadar sağlık sorunlarımın kaynağı olsa da, sendromum ve boyum bana bu avantajı verdi, ben de bu şekilde kullandım. :)
Bu unvanı elde etmek, dünyada tek olduğumun tescillenmesi beni bir kez daha eşsiz hissettirdi. Bunu egoistçe bir biçimde söylemiyorum. Bu düşünce tarzı tüm zorluklara rağmen motive kalmamı, potansiyelimin farkında olmamı ve hedeflerim için çabalamamı sağlıyor.
Çevrendeki insanlardan farklı olduğunu ilk olarak nasıl anladığını hatırlıyor musun?
Aslında tam olarak şu oldu ve anladım diyebileceğim bir anım yok. Büyük bir bebek olarak dünyaya geldim. Her zaman yaşıtlarımdan çok daha büyük bir çocuk oldum. Bu bedene hep alışıktım ve benim normalim buydu. Açıkçası etrafımdaki herkes de bana kendimi "normal" hissettiriyordu.
Fakat elbette bir süre sonra sendromumun farkına varmaya, merak edip araştırmaya başladım. Bu da 5-6 yaşlarında oldu.
Günlük beslenme rutininiz nasıl? Daha çok hangi besinleri tüketiyorsunuz?
Sağlıklı beslenmeye dikkat ediyorum. Fast food veya paketli gıdalar tüketmemeye özen gösteriyorum. 2 yıl önce kendi isteğimle şeker tüketimini tamamen bıraktım. Genel olarak protein ve sebze ağırlıklı beslensem de sağlıklı olduğu sürece her şeyi yiyorum. Yemek seçen biri değilim.
Ayakkabı numaranız nedir?
51,5 numara ayakkabı giyiyorum. Ayakkabılarımı ortopedi merkezlerinde özel yaptırıyorum.
Hazır olanları ise ABD'den getirttiriyorum.
Sana göre güzel kadın kimdir? Bunu tarif edebilir misin? Özellikle toplumda yer alan kalıplaşmış güzellik algısını kırmak istiyoruz ve bu noktada aslında güzellik tanımının ne kadar geniş olduğunu da seninle birlikte göstermek istiyoruz.
Ben güzellik tanımının oldukça göreceli ve öznel olduğunu düşünüyorum. Benim güzel/ yakışıklı bulduğum biri size göre öyle olmayabilir. Veya sizin öyle olduğunu düşündüğünüz biri benim gözüme hitap etmeyebilir. Ancak toplumda ne yazık ki hala tek tip bir güzellik algısı, hatta aynılaşma mevcut. Eminim farkındasınızdır, özellikle son 10 yılda estetik operasyon geçiren bireylerin çoğunluğu birbirinin karbon kopyası gibi görünmekte. Kesinlikle estetiğe karşı biri değilim. Yanlış anlaşılmak istemem. Fakat bence insanlar bir idole benzemek yerine, kendilerini mutlu ve özgüvenli hissettikleri görünüme ulaşmaya çalışmalılar. Herkesin birbirine benzediği bir dünyanın çok sıkıcı olduğunu ve kendimize has, karakteristik özelliklerimizi korumamız gerektiğini düşünüyorum. Hatta bu tek tip algıyı inşa eden güzellik endüstrilerinin kendileri bile bu durumdan sıkılmaya başladılar ve son yıllarda özellikle farklılığı bulunan temsilciler arıyorlar. Vitiligoya sahip süpermodel Winnie Harlow ve Gucci markasının yüzü olan Down Sendromlu model Ellie Goldstein bu örneklerden birkaçı.
Benim kişisel tanımımı soracak olursanız: Bence bu dünyada "güzel kadın"dan daha önemli sıfatlar elde edebiliriz. "Başarılı kadın", "zeki kadın", "ilham veren kadın", "çekici kadın" vs... Örneğin çekicilik, benim için güzellikten çok daha önemli bir unsurdur ve bana göre ancak özgüven ve özsaygı ile sahip olunabilir.
Çocukluğunda veya gençlik döneminde yaşadığın en büyük zorluklar nelerdi?
Yaşadığım fiziki sağlık sorunlarının, geçirdiğim ameliyatların zorluğunun yanında bir de dışardaki insanlardan gördüğüm zorbalık vardı elbette. Dik dik bakma, rahatsız edici/alay eder tarzda sorular sorma, ısrarcı tavırlar, daha sonrasında siber zorbalık... Fakat şunu özellikle belirtmek istiyorum ki yakınlarımdan, arkadaşlarımdan veya çevremdeki insanlardan zorbalığın en ufak türünü görmedim. Hayatımdaki insanların her biri bana karşı sevgi doludur. Bahsettiklerim dışarıya çıktığımda, bir yere gittiğimde hiç tanımadığım insanlardan gördüğüm tepkilerdi. Çok şanslıyım ki, tüm bu olumsuzluklara rağmen annem ve babam küçüklüğümde beni dışarıya çıkarmak konusunda asla tereddüt etmediler. Biz her hafta sonu topluluk içerisinde aktiviteler yapmaya devam ettik. Beni bir fanusa kapatmak yerine, tabiri caizse daha da fazla insanların gözlerine soktular. :) Hem bunun hem de 7 yıldır medyada görünür olmamın etkisiyle şu an daha çabuk kabul gördüğüm bir hayata sahibim.
Web geliştiricisi olmak üzerine eğitim almış olduğunuzu öğrendik. İleride kurmak yaşamak istediğiniz ideal ortamı, hayallerinizi bize anlatır mısınız?
Geçen yıldan beri yurtdışından online olarak Web Geliştirme (Web Development) eğitimi alıyorum. Hatta birkaç hafta önce 8 ay süren kursumu bitirip ilk sertifikamı aldım ve resmi olarak Ön- Yüz Geliştiricisi (Front-End Developer) oldum. Önümüzdeki günlerde yeni bir kursa başlayacağım ve bir süre daha profesyonelleşmeye zaman ayıracağım.
Hayallerimi gerçekleştirdikten sonra paylaşmayı tercih eden biriyim. Fakat kısa bir özet geçmem gerekirse, hem maddi hem manevi anlamda bağımsız olabileceğim, iyi bir kariyere sahip olduğum, hayallerimi süsleyen yerde yaşadığım, mutlu, huzurlu ve en önemlisi sağlıklı bir gelecek inşa etmeye çalışıyorum kendim için.
Kariyer planlama sürecinde Weaver Sendromu'nun sizi engellemesine izin vermemişsiniz. Bu güce nasıl sahip olduğunuzu, tüm bu süreçte önünüze çıkan engellerle nasıl baş ettiğinizden bize biraz bahsedebilir misiniz?
Maalesef kariyer yolculuğum benim küçük yaşlarda hayalini kurduğum kadar kolay olmadı.
Biraz geriden anlatmaya başlayacağım. Öncelikle fiziksel limitlerimden dolayı hiçbir zaman okula gitmedim. Tüm eğitim hayatımı evde veya açık öğretimle sürdürdüm. Okuma yazmayı 5 yaşında annemin öğretmesiyle öğrendim. İlkokula başlama zamanım geldiğinde roman dahi okuyabiliyor, matematik işlemleri yapabiliyordum. Bu sebeple 1. sınıfı atlayarak doğrudan 2. sınıfa başladım.
İlkokula başladığımda o yıl uygulanmaya başlanan "evde eğitim" olanağından faydalanabildim. Haftanın belli günlerinde, üzerimde büyük emekleri bulunan değerli hocalarım evime gelerek bana ders anlatlar. İlk ve ortaokulu bu şekilde bitirdim, yüksek bir diploma puanıyla mezun oldum. O zamanlar liseye giriş sınavı olan ve 6-7-8. sınıflarda uygulanan SBS'ye girdim ve şehrimdeki iyi bir liseyi kazandım. İşte sorunlar burada baş göstermeye başladı.
İlk ve ortaokulda tanınan evde eğitim hakkı o dönem maalesef lisede tanınmıyordu.
Durum böyle olunca ve ben de haliyle fiziksel olarak okula gidemeyeceğim için, kazandığım liseden değil açık öğretim lisesinden devam etmek zorunda kaldım eğitimime. Eğitim kalitesi farkına değinmeme gerek yoktur sanırım.
Üstelik ne yazık ki lise son sınıma tarih benim için tekerrür etti ve üniversite sınavına girip iyi bir puan aldığım, Bilkent ve benzeri üniversiteleri tutturduğum halde, istediğim alanda online eğitim programları açık olmadığı için tercih yapamadım. Yapsam da devamsızlık sebebiyle okuldan atılacaktım zaten. Ben de bu durumda mecburen üniversite sınavında elde ettiğim başarıyı çöpe atıp yurtdışındaki online eğitim programlarına yöneldim.
Eğitimime yurtdışındaki akademilerde devam etmek de kolay bir süreç değildi elbette.
Öncelikle açık lisede öğrenemediğim bilgileri yerine koymam gerekiyordu. Bilgisayar Bilimi alanlarından birinde eğitim almak istiyordum, hem çocukluk hayalim olduğu hem de fiziki durumumu göz önünde bulundurduğumda meslek olarak icra edebileceğimi düşündüğüm için. En sonunda, yoluma çıkan tüm engellerin üstesinden gelerek geçtiğimiz yıl profesyonel eğitimime başlayabildim. Ne kadar zor olursa olsun hiçbir zaman vazgeçmediğimi ve nihayetinde başardığımı söylemekten gurur duyuyorum.
Hem liseye hem de üniversiteye giriş dönemlerimde ben ve ailem uzun süre mücade verdik, birçok yere başvurduk. Her seferinde de aldığımız cevap "yönetmeliği değiştiremeyecekleri" idi. Biliyorsunuz Covid-19 ile birlikte yüzyüze eğitim diye bir şey kalmadı. 1,5 yıldır tüm kademedeki okullar ve üniversiteler online olarak eğitim veriyorlar. Benim yıllardır istediğim eğitim türü şu an tüm ülkede geçerli.
Kendine özgüveni olan, yaşama değer veren ve hayalleri olan genç bir kadınsın. Bu noktada kendini "farklı" olarak nitelendiren ve yaşama adapte olmak sürecinde zorluk çeken birçok insana örnek de oluyorsun. Bu insanlara vermek istediğin bir mesaj bulunuyor mu?
Teşekkür ediyorum. Bunu yapabilmek benim için büyük bir motivasyon kaynağı. Benimle benzer durumda olan bireylere sizin aracılığınızla birkaç arkadaş tavsiyesi vermek isterim: Öncelikle lütfen özel ve sıradışı olduğunuzun farkına varın, ve kendinizi olduğunuz gibi kabullenin. Çok sevdiğim bir söz vardır: "Siz kendinizi kabul ettiğinizde dünya da sizi kabul eder" der. Sanıyorum ben bu durumu bizzat yaşadım. Aslında insanların "farklı" bireylere tuhaf tepkiler veriyor olması bizleri görmemelerinden kaynaklanıyor. İnsan gördüğü şeyi kabullenir ve normalleştirir. İnanıyorum ki toplumda, iş hayatında, hatta ekranlarda daha fazla var oldukça daha fazla kabul göreceğiz. Bu yüzden kendimizi dış dünyadan soyutlamamalıyız. İlk başta ne kadar zor olsa bile.. Öte yandan, ben hiçbir şeyin sebepsiz olmadığına inanan biriyim. Eğer bir şey size verilmişse, bu siz onun üstesinden gelebilecek kadar güçlü olduğunuz içindir. Karşınıza çıkan zorluklara bu felsefeyle yaklaşmanızı tavsiye ederim. Hayatın size ne getireceğini bilemezsiniz. Dünya rekortmeni olduğum günden 5 yıl önce böyle bir unvanı alabileceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi. Geçen yıl bu zamanlar sahip olduğum ruh hali ve yap@ğım şeyler ile şu ankiler arasında dağlar kadar fark var. Hayatınız 1 yılda veya birkaç ayda beklenmedik şekilde değişebilir. Bu yüzden asla umutsuzluğa kapılmayın ve daha ileriye gitmek için mücadele etmeye devam edin.
Tüm yaşamın boyunca en büyük destekçilerin kimlerdi ve sana nasıl destek oldular?
Ailem hayatım boyunca en büyük destekçilerim oldu ve hala da öyleler. Belki klişe bir cümledir ama gerçek bu. Ailemin her bir üyesinin hayatımın farklı alanlarında bir payı var. Eğitim, sağlık, psikoloji, aklınıza ne gelirse.. Onlar ve bana verdikleri ilgi, destek, özgüven olmasaydı asla şu an olduğum yerde olamazdım. Yukarıda da bahsetmiştim, kendimi "hasta" değil de "özel" bir birey olarak tanımladım daima. Bana böyle düşünmeyi öğreten ailemdi.
Öte yandan ailem haricinde, hayatımın belli başlı dönemlerinde yaşamıma giren ve benden desteğini esirgemeyen insanlar oldu. Başta doktorlarım, öğretmenlerim olmak üzere burada sayamayacağım kadar fazla insan. Hayatım boyunca birçok başarı elde ettim, bu doğru ancak bunları tek başıma elde ettiğimi söylemek büyük bir yalan olur.