Sinirbilim alanında uzun yıllardır çalışmalar yürüten ve kitapları bulunan Sinan, Belçika'nın başkenti Brüksel'de soruları yanıtladı.
Kovid-19'u insanın "fabrika ayarlarına" uygun yaşamamasının sonuçlarından biri olarak değerlendiren Canan, salgın hastalıklarla mücadele için ne yapılması gerektiğinden önce, "insanın ne olduğunu öğrenmesi" gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
"İnsan, kendisinin aslında ne için yapılmış olduğunu öğrenirse, o zaman zaten günlük yaşamdaki problemler, neyi yanlış yaptığı gözüne çarpmaya başlayacak. Çok kalabalık ortamlarda yaşamamız, ruhumuza, fiziksel durumumuza çok uygun olmayan işlerde vakit geçiriyor olmamız, eğlenceyi kendimizi 'uyuşturmakla' karıştırıyor olmamız. Bu tip şeylerde yavaş yavaş bir aydınlanma geçirebilirsek küresel halk sağlığı problemlerinden uzak olacağız. Hastalık insana has bir şey. Sağlıklı olmak hasta olmamak demek değil. Kendi başımıza dert açmadan yaşamayı öğrenmemiz lazım."
"AŞI KESİNLİKLE BU İŞTEN TEK ÇIKIŞIMIZ"
Canan, aşılar ve aşı karşıtlığı ile ilgili fikrini şöyle paylaştı:
"Modern tıbba belli konularda mesafeli bir insanım. Hasta olana kadar sorumsuzca davranıp sonra tıbbın bizi tedavi etmesini beklemeyi ya da tıbbın bize böyle bir söz vermesini gayriahlaki bulurum. Her insanın kendi sağlığı, kendi sorumluluğu altında olmalıdır. Tıpta kronik hastalıkların çoğunu tedavi edemiyoruz. Tıp o kadar yetkin bir şey değildir ama tıpta en çok işe yarayan ne oldu derseniz, aşılar oldu. Biraz dünyayı, insanı, salgın hastalıkları bilen birisinin aşının faydasından habersiz olması düşünülemez."
İnsanın uzun yaşam süresinin ve kalabalık olmasının "sadece ve sadece aşı teknolojisine" bağlı olduğunu vurgulayan Canan, "Aşı karşıtlığı hep var olmuş. İnsanlar vücutlarını kutsal saydığı için bir şeyin enjekte edilmesine karşı çıkmışlar. Ameliyat edilirken pek böyle olmuyor çünkü son raddeye gelip mecbur kalınıyor. Dolayısıyla cerraha pek böyle bir şey diyemiyorsunuz." değerlendirmesini yaptı.
Canan, aşı karşıtlığının sebebinin "hakikatin önemsizleşmesi ya da 'gerçek ötesi' denilen" ve yeterince ikna edici argümanlarla algının gerçekten uzaklaştırıldığı bir dönemden geçilmesine bağladı ve "Akıllı davranmak lazım diye düşünüyorum. Aşı kesinlikle bu işten tek çıkışımız. Ben de aşılarımı oldum. 7 doz daha olacaksın deseler, onu da olurum." mesajlarını verdi.
"ŞİKAYET ALIŞKANLIĞIMIZI BIRAKALIM"
Canan, son dönemde özellikle genç nüfusta görülen gelecekten ümitsiz olma haliyle ilgili, "İnsanın en önemli şansı ve problemi, zihninin içinde yaşadığı zaman dilimi tarafından şekillendirilmesidir." yorumunu yaptı.
Bunun büyük bir problem olmasının sebebinin insanın dünyayı sadece kendi yaşadıklarından ibaret sanması, şans olmasının nedeninin ise eskilerin hatalarına düşmek zorunda kalmaması olarak aktaran Canan, şunları anlattı:
"Biz bunu iyi tarafını da kötüye kullanacak şekilde maalesef fırsattan istifade edemiyoruz. İçinde yaşadığımız dönemin ve burada gördüklerimizin gerçeğin tamamı olmadığını fark edeceğiz. Ben 2000-2005 doğumlu gençlerin şimdi 'Dünya çok kötü durumda Türkiye çok kötü durumdan geçiyor' gibi enteresan ifadeler kullandıklarını çok görüyorum. Kaç zamandır buradasın da güzel kardeşim? Sen ne zaman gördün iyiyi kötüyü? Geçmişi doğru okuyup anlayabilirsek her türlü zor durumun içerisinde bize düşen bir görev, bir ilerleme ve bir üretme fırsatı olduğunu da göreceğiz."
Canan, gençlere şu tavsiyelerde bulundu:
"Şikayet etmeyi bırakın çünkü şikayet ve cesaret aynı bünyede bulunmaz. Herkes bu dünyaya bir şeyi iyi yapmak için geldi. Ömür dediğimiz onu bulma yolculuğunun adıdır. Bugün, yarın, sonraki gün değil ama bir sonraki gün kesin bulacaksınız. Dolayısıyla biraz şikayet alışkanlığımızı bırakalım."
Sinirbilim uzmanı, motivasyonunun düştüğünü hissettiği zamanlarda kendisine "Zor iş yoktur. Az aşk vardır." öğüdünü verdiğini söyledi ve birlikte hareket etmenin önemini ise "İnsanı süper organizma yapan şey, birbirinden farklı bireyler ortak amaçlar için bir araya gelebilmesidir." sözleriyle ifade etti.
"DUYGULARIMIZI DİNLEYELİM"
Canan, insanın günlük hayatta kendisini zorlayan olaylarla baş etmesi için öncelikle duygularının rehberliğinden faydalanması gerektiğini belirterek, "Biz kendimizi çok ihmal ediyoruz. Duygularımızı dikkate almıyoruz. Halbuki duygularımız bize kendimizle ilgili çok şey söylüyor. Hayatta, tarihte, bilimde, sanatta büyük başarılara imza atmış herkes, duygularını dinlemiş insanlardır." tespitinde bulundu.
Canan, Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen Dijital Çağda Medya Okuryazarlığı ve Türkçe Çalıştayı kapsamında Brüksel'i ziyaret etmişti.