Akciğer dokularında bulunan anormal hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla oluşan akciğer kanseri, tüm kanser ölümlerinin yaklaşık yüzde 20'sine denk geliyor. Bu oranın her yıl meme, kolon ve prostat kanserinden dolayı kaybedilen hasta sayısının toplamından daha yüksek olduğuna dikkat çeken Dr. Hülya Yolaçan, risk faktörlerini "sigara, çevresel etmenler, ailesel yatkınlık, radyoterapi, akciğer fibrozisi, beslenme, HIV ve cinsiyet" başlıklarında topluyor.
DÜŞÜK NİKOTİN, RİSKİ AZALTMIYOR
Akciğer kanserlerinin yüzde 90'ından fazlasına sigara neden olurken dumanında dört binden fazla kimyasal madde olduğu biliniyor. Günlük içilen sigara miktarı, sigara içme süresi, başlama yaşı, dumanı derin çekme ve katran miktarı gibi faktörlerler, kanser gelişme riskini belirlediğini söyleyen Yolaçan, özellikle akciğer kanserinin küçük hücre tipi sigara içimi ile çok yakından ilgili olduğunu belirtti. Düşük nikotinli sigaraların, kanser riskini azaltmadığına dikkat çeken Dr. Hülya Yolaçan, "Ayrıca puro içenlerde risk 3 kat, pipo ve nargile kullananlarda 8 kat artıyor" uyarısında bulunuyor.
ÇEVRESEL ETMENLERİN BAŞINDA KİMYASAL KİRLİLİK VAR
Toprağın doğal yapısında bulunan radon gazı, akciğer kanser gelişiminde ikinci neden olarak görülüyor. Dr. Yolaçan, ayrıca uranyum, vinil klorid, nikel kromat metalleri, hardal gazı, klormetil eter, mesleki arsenik, petrol ürünleri, silika tozu, katran, dizel egzoz partikülleri ve asbest maruziyeti çevresel faktörlerin öne çıktığını aktardı. Lastik üretimi, taş döşeme, çatı kaplama, baca süpürme gibi işleri yapanlarda da riskin arttığına işaret eden Dr. Hülya Yolaçan, hava kirliliği ile artan akciğer kanseri ölümleri arasında da bir ilişki olduğunu kaydediyor.
AİLESEL YATKINLIK
Akciğer kanserinin ailede görülmesi, diğer aile üyelerinin de genetik özelliklerinin çevresel kanser etmenlerine hassas olduğunu vurgulayan Dr. Yolaçan, akciğer, meme ve gastrointestinal tümör tanısı alan kişilerin anne, baba, kardeş ve çocuklarının, kanser riski açısından yakından takip edilmesi gerektiğini söyledi.
RADYOTERAPİ ALDIYSANIZ DİKKAT
Akciğer dışı kanserler nedeniyle tedavi amaçlı uygulanan radyoterapinin nadiren de olsa ikincil akciğer kanseri gelişme riskini artırdığını belirten Dr. Hülya Yolaçan, "Günümüzde gelişen teknoloji ve ekipmanlar ile bu risk oldukça azalttı" dedi.
"DÜNYA ÇAPINDA AKCİĞER KANSERİ ERKEKLERDE DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR"
Akciğerinde başka hastalıklardan dolayı izi olan hastalarda, akciğer kanseri gelişme riskinin, sigaradan bağımsız olarak yedi kat arttığına değinen Dr. Hülya Yolaçan, diğer risk faktörleri hakkında şu uyarılarda bulunuyor:
"Çeşitli raporlar, obezite ve bazı diyet faktörlerinin akciğer kanseri ile bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Ekmek, pirinç kırmızı et, süt ürünleri, bitkisel ve hayvansal yağlar başta olmak üzere birçok gıda akciğer kanseri gelişimi için muhtemel risk faktörleridir. Bu çalışmalarda sebzelerin, meyvelerin ve ayçiçek yağının koruyucu olabileceği vurgulanıyor. İnsan immün yetmezlik virüsü infeksiyonunun (HIV) sigaradan bağımsız olarak akciğer kanserinin riskini 2,5 kat arttırdığını gösteren çalışmalar var. Human papilloma virüs enfeksiyonu (HPV), Ebstein Barr virüsü ve Tüberküloz geçirme öyküsü de yüksek risk ile ilgili. Ayrıca dünya çapında, akciğer kanseri erkeklerde daha fazla görülüyor. Buna karşın sigara içen kadınların erkeklere göre kansere yakalanma riskinin daha fazla olduğu öngörülüyor."
"SIK UYGULANAN TARAMA PROGRAMLARI DA ERKEN TANI İÇİN ÖNEMLİ"
Akciğer kanserinin önlenebilir bir hastalık olduğunun altını çizen Dr. Hülya Yolaçan, sigarayı bırakılmasının çok önemli olduğunu vurguluyor. Akciğer grafisi ve bilgisayarlı tomografi gibi tetkiklerin de zorunlu olmadıkça çekilmemesi gerektiğini kaydeden Dr. Yolaçan son olarak "Bazı ülkelerde sık uygulanan tarama programları da erken tanı için önemli. Bu ülkelerde 55-74 yaş arasındaki nüfusun, otuz yıldan daha uzun süredir, günde bir paket ya da daha fazla sigara içmiş olan, içmeye devam eden ya da son 15 yıl içinde bırakmış olan kesimine düşük doz bilgisayarlı tomografi çekilmesi öneriliyor" diye konuştu.