İki perdelik oyunun yönetmenliğini üstlenen Semih Kaplanoğlu, yaptığı açıklamada, salgın dolayısıyla eve kapanılan günlerde yerli ve yabancı tiyatro okumaları yaptığını, bu dönemde sinema yazılarından tanıdığı Mehmet Baydur'un dikkatini çektiğini söyledi.
Kaplanoğlu, Baydur'un iyi bir edebiyatçı olduğuna işaret ederek, "Baydur'un eserlerini okumaya başlayınca 'Limon' oyunu hem metin hem de içerik olarak beni çok etkiledi. İçimden, 'Bunu sahneye koymak lazım.' dedim. Baktığımda da ilk kez 1984 yılında Müşfik Kenter yönetiminde oynanmış. O dönemden beridir de bildiğim kadarıyla ne Devlet Tiyatrolarında ne özel tiyatrolarda sahnelenmemiş. Bu çok uzun bir süre. Bir de farkına vardım ki Mehmet Baydur, bizim edebiyatımızın Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Orhan Pamuk zincirinden bir halka." dedi.
Oğuz Atay'ı da çok sevdiğinin altını çizen Kaplanoğlu, şunları aktardı:
"Oğuz Atay'ın ironi olarak edebiyatta yaptığı şeyi aslında Mehmet Baydur da bütün oyunlarında uygulamış. Baydur, bizim tiyatromuza kazandırılmış çok önemli bir yazar. İlginçtir ki son yıllarda Baydur'un oyunları oynanmıyor. Bunun bir sürü sebebi olabilir, bilmiyorum. Yani bu şekilde 'Limon'u sahneye koyma hikayesi ortaya çıktı. Hayatımda ilk defa tiyatroyla uğraştım. Aslında bugüne kadar hep senaryolarımı kendim ya da eşim Leyla İpekçi'yle yazdım. İlk defa kendimin olmayan, çok sevdiğim bir yazarın senaryosunu sahneye koyma durumu oldu."
"OYUNLA MEHMET BAYDUR'U VE HOCALARIMI ANMAK İSTEDİM"
Usta yönetmen, oyunun konusuyla ilgili kişisel bağları olduğuna da değinerek, "Ben 1980 darbesinde İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi birinci sınıftaydım ve o dönem benim okuduğum sinema bölümü, aynı zamanda tiyatro bölümü de okulun içindeydi. Biz iç içe bir eğitim aldık. O dönem Türk edebiyatından birçok ismi, akademisyeni tanımış oldum. Onların bir kısmının darbe günlerinde yaşadıkları moral bozukluğu, çöküş, hayallerinin gerçekleşmemesi, kendilerini gerçekleştirme konusunda darbenin onlara getirdiği bir sürü yasaklar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması gibi konulara şahit oldum." ifadelerini kullandı.
Darbe döneminde yaşananlara da değinen Kaplanoğlu, "Öte yandan belli bir kuşağın Türkiye'ye dair kurdukları hayallerin gerçekleşmemesi, hapse gönderilenler, tutuklananlar, Türkiye'yi terk edenler... Bütün bunlar benden bir ya da iki önceki kuşağın darbe döneminde yaşadıkları. Evlerdeki tecridi, dışarda pek görünmemelerini ve bunun getirdiği erozyonu bu oyun çok net bir şekilde anlatıyor." diye konuştu.
Kaplanoğlu, Türk aydınının yaşadığı birçok sıkıntıyı 'Limon' oyununun net bir şekilde anlattığına dikkati çekerek, "Bu oyunu okuduğum zaman, hep arkadaşlarım, hocalarım geldi aklıma ve tek tek oyundaki karakterlerde aslında onları gördüm. O yüzden de çok aşinalık var, oyunla ve yaşantım arasında. Bu anlamda da oyunla bir şekilde hem Baydur'u hem de hocalarımı anmak istedim." değerlendirmesinde bulundu.
"HEM GEÇMİŞİN RUHUNU HEM DE BUGÜNÜN RUHUNU OYUNA KATMAYA ÇALIŞTIK"
İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürü Kubilay Karslıoğlu'na oyunu sahneleme fikrini ilk söylediğinde memnuniyetle kendisine bu olanağı sağladıklarını aktaran Kaplanoğlu, "Çok iyi oyuncular ve sahne arkası teknik ekiple çalıştım. Benim 'Buğday' filminin müziğini yapan Mustafa Biber, bu oyunun müziklerini yaptı. Onun için de ilk tiyatro deneyimi oldu. Heyecanlıyız. Bizim aldığımız keyfi seyirci de alır. Çok kolay bir metin değil. Biraz sabırla izlemeleri lazım. Ama olabildiği kadar hem geçmişin ruhunu hem de bugünün ruhunu oyuna katmaya çalıştık." dedi.
Semih Kaplanoğlu, oyunu yönetirken yaşadığı zorluklara da değinerek ise şu bilgileri verdi:
"Limon'da oyuncularımız gençler. 1980 darbesini ve o yılları yaşamamış insanlar. O dönemin dünyasına da bu anlamda uzaklar. Metni de bu anlamda çözümlemek, bir takım anekdotlara girmek, bazı karakterleri incelemek, araştırmak, onlar hakkında konuşmak aslında zorlandığımız değil ama en fazla zevk aldığımız süreçti. Çünkü çok katmanlı bir metin bu. Tiyatro, sinemadan farklı. Biz sinemada kese kese gidiyoruz. İstediğimiz bir sahneyi başka açılardan çekebiliyoruz. Ama tiyatro tek bir zamana ait, başlayan ve biten bir şey. O yüzden burada oyunun bütün yükü oyuncuların üzerinde. Metinle yönetmenin ilişkisini ve bu ilişkinin karşılıklarını hem görsel hem mizansen olarak kurduk. Sinemanın burada bana en büyük faydası da biraz ışık, biraz mizansen, biraz dekorun detayları konusunda oldu. Sinemada sahip olduğum deneyimi burada devreye soktum."
"ÇOK GÜZEL BİR EKİP OLDUK"
Oyunda "Necip" karakterini canlandıran Murat Sarı da "Limon"un oyun içinde oyun tekniğiyle sahnelenen bir yapım olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
"Aziz ve Muhsin iki arkadaş. Bu iki arkadaş kendi aralarında yaşadıkları dönemin içerisindeki sıkışmışlıkla kendilerine bir kanal açar. Açtıkları kanal aslında oyun içinde oyundur. O kanalın içerisinde biraz mutlu oluyor, avunuyorlardır. Daha sonra o açtıkları kanalda, kendi kişiliklerinden başka yarattıkları kişiliklerle oynadıkları oyundan zevk almaya başlarlar ve o zevk daha da ilerlemeye başlar. Fakat bu durum da onları kurtaramaz ve palyatif çatı da çöker. Yani mutsuzluk dediğimiz şey, dönemle de birlikte bir şeydir. Çünkü o aydınların yaşadığı dönemdeki sıkıntılarını anlatmışlardır."
Kendi karakterinin oyunda daha sonra devreye girdiğini ve oyun içinde oyuna zorlandığını ifade eden Sarı, Necip'in çerçeve anlatıcısı olarak, oyunun içindeki diğer figürlerden farklı olduğunu dile getirdi.
Murat Sarı, Kaplanoğlu'nun deneyimli bir film yönetmeni olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Onun bakış açısıyla, bizim tiyatro bakış açımız ortak bir yerde buluştu. Kendisinin deneyimlerine, biz de oyunculuk deneyimimizi kattık. Tiyatro tekniğine, sinemadan da bir takım ögeler ekledik. Oyunun içerisinde görsel çok önemli bağlantılar var. Bunları birleştirdik. Semih hocayla ilk çalışmamızdı. Gayet keyifliydi. Yeri geldiğinde konu üzerinde tartışmalarımızı yaparak, bir yerde uzlaşarak oyunu güzel bir noktaya getirdiğimizi düşünüyorum."
Eserde "Aziz" rolünü üstlenen Lebip Gökhan, çok güzel bir ekip olduklarını belirterek, "Prova sürecimiz biraz uzun geçti. Çünkü metin biraz ağırdı. Fakat hepimiz çok keyif aldık. İnşallah güzel bir iş olacağına inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Aslı" karakterini oynayan Melike Durak Aras, "Çok uzun ve keyifli bir prova sürecinin ardından seyircilerimizle buluşuyoruz. Limon'da Aslı umudu biraz anlatan bir karakter. Bütün acılara, yaşadıklarına, iletişimsizliklere her şeye rağmen umudu temsil ediyor. Biz ekip olarak çok severek oynuyoruz oyunu. Umarız seyircilerde oyunu severek izler, bizi yalnız bırakmazlar." diye konuştu.
"Muhsin" rolünü canlandıran Fatih Topçuoğlu ise iç içe geçmiş duyguların sahnedeki yansımasının görüleceğini aktararak, "Değişik tarzda bir oyun. Bir sinema yönetmeninin gözünden de bakacağız oyuna. Bu noktada farklı bir şey. Bütün seyircilerimizi bekliyoruz." dedi.
Yaklaşık 2 saat süren oyunda ayrıca Nihal Dinçel, Çağıl Tekten ve Emre Çoldur rol alıyor. Oyunun dekor tasarımını Aytuğ Dereli, kostüm tasarımını Dilek Kaplan, ışık tasarımını Yakup Çartık, müziklerini Mustafa Biber hazırladı.
Eser, tiyatronun farklı geleneklerinden beslenen örgüsüyle modern bireye ironik bir pencereden bakıyor. Oyun, yarın ve 6 Mart'ta, ayrıca 25-27 ve 31 Mart'ta yeniden izleyiciyle buluşacak.