Doç. Dr. Filiz Topaloğlu Demir, "Sedef hastalığının deride, üzeri sedefi renkte kepeklerle kaplı, hafif kabarık olan kızarıklıklarla seyreden, süreğen ve iltihaplı bir hastalık. Adını bu kızarıklıkların üzerindeki kepeklerin renginden alır. En sık tutulum gözlenen bölgeler, saçlı deri, diz, dirsek başta olmak üzere kol ve bacakların dış kısımları, kalça ve kuyruk sokumu olsa da tepeden tırnağa her yer tutulabilir. Kepekli, kaşıntılı kızarıklıklar dışında koltuk altı, kasık, meme altı ve göbek deliği gibi katlantı yerlerinde pişik benzeri bir görünüm ile ortaya çıkabilir. Hastaların yaklaşık yarısında ise tırnaklarda çukurcuklar, yağ damlası benzeri lekeler, tırnak altında boşalma ya da kalınlaşma şeklinde bulgular gözlenir. Az sayıdaki hastada ise el ve ayak tabanlarında daha nadiren de tüm vücutta yaygın içi irinli, küçük su kabarcıkları şeklinde görülebilir" diye konuştu.
DÜNYADA 125 MİLYON HASTA BULUNUYOR
Sedef hastalığının en sık 20'li ve 50'li yaşlarda görülmekle birlikte her yaşta ortaya çıkabildiğine dikkati çeken Doç. Dr. Topaloğlu Demir, şöyle devam etti:
"Kadın ve erkeklerde görülme oranı benzerdir. Çocuklarda yetişkinlere oranla daha az görülür. Dünyada 125 milyon, ülkemizde ise 1 milyona yakın insanın sedef hastalığından etkilendiği düşünülmektedir. Kalıtsal yatkınlığı olan kişilerde, fiziksel ve psikolojik travmalar, stres, enfeksiyonlar (çocuklarda özellikle beta mikrobu), ilaçlar, kalsiyum düşüklüğü gibi metabolik durumlar ve güneş yanığı gibi tetikleyici çevresel faktörler nedeniyle bağışıklık sisteminde ortaya çıkan bozukluklar sonucu ortaya çıkar. Kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir, aile fertleri içerisinde birden fazla kişide görülmesi kalıtsal özelliği ve aile fertlerinin benzer çevresel tetikleyicilere sahip olması ile ilgilidir. Ayrıca psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan lityum, kalp hastalıklarında kullanılan beta blokerler, klorokin ve hidroksiklorokin gibi sıtma ilaçları, ağrı kesiciler ve interferon tedavisi sedef hastalığı tetikleyebilir."
OBEZİTE VE DİYABET RİSKİ ARTIYOR
Ağustos ayının sedef hastalığı farkındalık ayı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Topaloğlu Demir, "Günümüzde sedef hastalığının derinin çok ötesinde bir hastalık olduğu düşünüldüğünü belirterek "Deri dışında en sık tutulum eklemlerde görülür. Eklem dışında kalp ve damarlar, karaciğer, böbrek ve göz gibi pek çok organ ve sistemde de bulgular ortaya çıktığı gösterilmiştir. Ayrıca sedef hastalarında obezite, metabolik sendrom, şeker hastalığı, bağırsak hastalığı ve kanser görülme oranı artmıştır. Bazı hastaların sedefi sadece bir deri hastalığı gibi düşünüp tedavi istemediklerine şahit oluyoruz. Uzun yıllar tedavi almayan hastalarda, derideki bu iltihabın, damarlarla diğer organlarda da bozukluklara yol açma durumu olduğu unutulmamalıdır" ifadelerini kullandı.
YENİ NESİL İĞNELERLE BAŞARI ORANI YÜKSELDİ
Sedef tedavisine ilişkin ise Doç. Dr. Topaloğlu Demir, şu bilgileri verdi:
"Sedef hastalarına, hastalığın yaygınlık derecesine ve etkilenme durumlarına göre sürme ilaçları, ışık ve lazer tedavilerini, ağızdan alınan çeşitli iltihap önleyici ve bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçları, deri altına veya damardan uygulanan bağışıklık düzenleyici iğnelerden oluşan çeşitli tedavileri tek başına veya birlikte veriyoruz. Son yıllarda bağışıklık sistemimizi düzenleyen yeni nesil sedef iğneleri ile sedef hastalarında yıllarca süren tam veya tama yakın iyileşme elde edebiliyoruz. Sedef hastalığı süreğen bir hastalıktır, internette dolaşan basit kürlerle tedavi edilebilir bir hastalık değildir. Bu kürlerin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Tıbbi tedavilere ek fayda arayışı içinde olan hastalarımıza sigara ve alkolü bırakmalarını, günlük aldıkları kalori miktarını azaltmalarını, sporu ve antiinflamatuvar özelliği olan Akdeniz diyetini bir yaşam tarzı haline getirmelerini öneririm. Sedef hastaları, ciltlerini kurutacak ürün ve temizleyicilerden kaçınmalıdır. Kuruluk ve kaşıntı, yeni sedef lezyonlarının ortaya çıkmasına yol açabilir. Özellikle banyolardan sonra tüm vücudun nemlendirilmesi son derece önemlidir. Ayrıca hastalığın aktif olduğu dönemlerde lazer işlemleri, mezoterapi, PRP tedavisi gibi ciltte travma olarak algılanabilecek dermakozmetik uygulamalardan da kaçınmak gerekir."