Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Gülşah Bademci, omurga yaşlanması ile ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Omurga yaşlanmasının bir hastalık olmadığına ve doğal bir yıpranma süreci olduğuna değinen Prof. Dr. Bademci, "Ancak yaşlılığın etkilerini azaltmak, erken yaşlanmanın yıkıcı etkilerini önlemek veya yaşlanmış organları tamir etmek mümkündür. Eskiden, 'yaşlandı ondan yürüyemiyor, yaşlandı ondan konuşamıyor' diye kabullenilmiş pek çok durum artık tedavi edilebilir ve fonksiyon yeniden kazandırılabilir bir sağlık sorunu haline dönüştürülmüş durumdadır. Bunlardan en önemlilerinden biri de omurganın yaşlanmasını tamir etmek veya önüne geçebilmektir" dedi.
Omurgayı oluşturan elemanların bir ya da birden fazlasında bozukluklar başladığında; fıtık, kayma, kanal darlığı, eğrilik, kamburluk, kemik çökmesi gibi sayısız omurga hastalıklarının varlığından ve bu sorunların yaş ilerledikçe artmasından söz edilebileceğini söyleyen Bademci, "Omurgada gelişen aşınma, yıpranma ve kireç birikimleri bir noktaya kadar yaşlanmanın doğal sonucu olarak kabul edilebilmesi de bazen omurga, aşırı yüklenmeler ve kötü kullanıma maruz kalma neticesinde kişinin kronolojik yaşından daha hızlı da yaşlanabilir" diyen Bademci, Sözlerini şöyle sürdürdü, "Bu nedenle omurga yaşı ile kronolojik yaşı ayrı tutmak gerekir. Omurganın erken yaşlanmasına sebep olan en önemli faktör genetik yapıdır. Bu değiştirilemez ama geliştirilebilir bir etken olarak kabul edilmelidir" ifadelerini kullandı.
OBEZİTEDE OMURGA YAŞLANMASI ERKEN BAŞLAR
Özellikle hayatının her dönemini kilolu geçiren kişilerde omurga yıpranmasının daha erken yaşlara kaydığını ifade eden Prof. Dr. Gülşah Bademci, romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi omurgayı tutan romatizmal hastalıklarda da omurga hasarlanması erken yaşlara kaydığını ifade etti. Gülşah Bademci, halter, vücut geliştirme, futbol, güreş gibi yüklenmelerin ve darbelerin fazla olduğu sporlarda da erken omurga bozuklukları ortaya çıktığını, omurgada bir noktanın yaşlanması ve yıpranmasının domino taşı etkisi ile birlikte çalışan diğer omurga yapılarının da kolayca yıpranmalarına yol açtığı uyarısında bulundu.
"AMELİYATLAR TAM TEŞEKKÜLÜ HASTANELERDE GERÇEKLEŞTİRİLMELİ"
Prof. Dr. Gülşah Bademci sözlerini şöyle sürdürdü:
Kuvvet kaybı, uyuşukluk, yürüyememe, kollarını kullanamama, idrar ve gaita yapamama veya kaçırma gibi sinir sistemi bası bulguları ortaya çıkan omurga bozukluklarında ilaç ve fizik tedavi yetmediğinde cerrahi seçenekler ön plana çıkar. Cerrahi yöntemler açık ve kapalı ameliyatlar şeklinde olabilir. Çoğunlukla mikrocerrahi teknikle yapılan, bazen vücuda vidalı sistemler, yapay disk protezleri, kemik çimentosu yerleştirilmesinin de gerektiği ameliyatlar yaygındır. Tabi ki 65 yaş ve üstü yaşlarda ameliyat söz konusu olduğunda hekimi, hastayı ve aileleri karar vermekte en fazla zorlayan konu yaşlanmış bir vücudun anestezi alımında artmış olan riskler ve sonrasında yaşayacağı güçlüklerdir. Bu nedenle ileri yaş grubu omurga ameliyatlarının tam teşekküllü, yoğun bakım şartları yeterli ve geriatrik sorunlara ve bakıma aşina kurumlarda gerçekleştirilmesi hayati önem taşır."
OMURGA AMELİYATLARINDA YAŞ SINIRI KALKTI
Omurga ameliyatlarında artık yaş sınırlamaları ortadan kalktığına dikkat çeken Prof. Dr. Bademci, "Yaşlılık periyodunda omurga ameliyatlarında yüz güldürücü sonuçlarda artış olsa da, temel hedefimiz omurganın yıpranmasını geciktirmek ve en aza indirmek ve tüm yaşam boyunca omurgayı sağlıklı tutmak olmalıdır. Tüm bu koruyucu ve hastalıkları önleyici prensiplerin hayatın bir kesitinde değil, yaşam boyu uygulanması gereklidir" dedi.