Prof. Dr. Cengiz Köksal ve ekibi tarafından geliştirilen bu yeni teknik sayesinde artık triküspit kapak da tamir edilebiliyor ve hasta, ömür boyu tekrar ameliyat riskinden kurtuluyor. Yöntem, Avrupa'nın en önemli dergilerinden birinde yayınlanarak literatüre de girdi.
Bugüne kadar sayısız kalp kapak tamir ameliyatı yapan ve alanında dünyanın sayılı isimlerinden olan Prof. Dr. Cengiz Köksal ve ekibi, yeni bir kalp kapak tamir tekniği geliştirerek literatüre girdi. Yeni yöntem sayesinde artık romatizmal hastalıklar gibi çeşitli nedenlerle oluşan kalp yetmezliklerinin önemli bir kısmında tekrar eden ameliyatlar, yapay ya da biyolojik kalp kapağı gibi hastanın bir ayağının sürekli doktorda olmasını gerektirecek durumlara gerek kalmıyor. Hasta triküspit kapağı tamir edildiği için ömür boyu bir daha kapak değişimi riski ya da kan sulandırıcı gibi ek ilaçlar kullanmadan yaşama şansı elde ediyor. Prof. Dr. Köksal'ın 30'a yakın hasta serisinde gerçekleştirdiği ve çok başarılı sonuçlar elde ettiği yeni yöntemi, Avrupa'nın en saygın dergilerinden olan "International Journal of Cardiovascular and Thoracic Surgery"de de yayınlandı. Prof. Dr. Köksal, tüm kalp kapak ameliyatlarının yaklaşık dörtte birinde bu yöntemin kullanılabileceğini söyledi.
"AMELİYAT ETSEK DE BU HASTALAR TAM TEDAVİ OLAMIYORDU"
Kalpte bulunan dört kapaktan ikisi olan mitral ve triküspit kapak hastalıklarının genellikle birlikte görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Köksal, kalp yetmezliğine götüren bu hastalıkların birbirini de olumsuz etkilediğini belirtti ve "Mitral kapak, kalbin sol kısmında, karıncıkla kulakçık arasındadır. Triküspit kapak ise kalbin sağ tarafında yine karıncık ve kulakçık arasında yer alır. Kalp kapak hastalıklarının tamamı ise toplumun yüzde 25-30'unda görülür. Bunların yüzde 5 ila 10'u ise triküspit kapak problemlerinden mustariptir. Kalpte her şey domino gibidir. Yani mitral kapakta sorun yaşadığınızda, problemin artması sonucu bu problem triküspit kapağa da sirayet eder. Mitral kapak problemli hastaların yüzde 60-70'inde bu kapakta da sorun vardır. Şu ana kadar triküspit kapak problemlerinin tedavisinde ya oraya bir halka koyuyorduk, ya da bir dikişle çerçeveleyip bırakmak zorunda kalıyorduk. Ama maalesef zamanla gördük ki yetmiyor. Bu hastalar sonra 'sadece' triküspit kapak problemi ile geliyor, iş işten geçmiş oluyor ve tek seçeneğimiz kapağı değiştirmek oluyor" dedi.
"BU TEKNİĞİ 'ZORUNLULUKTAN' BULDUK"
Kapak değişim ameliyatının ise oldukça riskli olduğuna değinen Prof. Dr. Köksal, "Hayati riski yüzde 20-30'larda, ciddi bir ölüm riski var. Ayrıca yapay kalp takıldığında enfeksiyon riski var, hastanın ömür boyu kan sulandırıcı kullanması gerekiyor. Biyolojik kapak takarsanız, bunun da bir ömrü var. (Bir süre sonra hastanın kapağı yeniden değiştirilmek zorunda kalınıyor) Biz Türkiye'de romatizmal kapak hastalıklarıyla o kadar çok karşılaşıyoruz ki, belki Avrupa'dan daha fazla bu zor hasta grubu ile karşılaşıp ilgileniyoruz. Tamir edilemeyen zor triküspit vakalarında kendi tekniğimizi geliştirdik bu nedenle. İki tekniğin rafine edilmiş hali gibi. Biz bu tekniği zorunluluktan bulduk. Bulmak zorunda kaldık çünkü mevcut tekniklerle Türkiye'de karşılaştığımız triküspit kapak sorunlarını çözemiyorduk" şeklinde konuştu.
KALBİ DURDURMADAN, GÖĞSÜ AÇMADAN, KÜÇÜK BİR KESİDEN TAMİR
Türk cerrahların geliştirdiği "triküspit kapak tamiri"nin en önemli özelliği, kalbi durdurmadan, göğüs kafesini açmadan, meme altından küçük bir kesiyle yapılabilmesi. Prof. Dr. Köksal, bunun da ameliyat riskini minimuma indirdiğini kaydederek sözlerini şöyle noktaladı: "Bu, hastalar için konforlu bir şey. Kalbi durdurmadan yapıyoruz, riskleri 10'da 1'e kadar azaltıyoruz. Koltuk altından yapıyoruz, hasta için daha kozmetik bir sonuç oluyor. Bizim hekimler olarak iki tane derdimiz var; bir hastaları sadece yaşatmak değil, daha iyi yaşatmak, ikincisi de hastaların bu ameliyattan sonra bir daha kalp ameliyatı olmamasını sağlamak. Bu yeni yöntemde bu ikisini de karşılamış oluyoruz. Özellikle zor, romatizma geçirmiş, ileri yetmezliği olan ve bizim bildiğimiz standart tamir yöntemleriyle tamir edilse bile kaçağın devam ettiği hastalar için çok ideal. Daha önce ameliyat olmuş, göğüs kafesi açılmış, bir daha aynı travmayı yaşamak istemeyen hasta grubu bunlar. Biz bu yöntemi çok zor hastalarda denedik. 25-30 kişilik bir hasta grubunda uyguladık ve çok başarılı sonuçlar aldık. Yeni bir yöntem olduğu için de ufuk açabileceğini düşünerek bir makale haline getirip yayınlamaya karar verdik. Yurtdışında çok saygın bir dergiden teveccüh aldı ve kabul edildi."