İnsanlar arasındaki iletişimin temelinin işitmeye dayandığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Selma Yılar, "İnsanlar konuşarak anlaşır. Konuşmanın öğrenilmesinde çok önemli bir yeri bulunan işitme bozulduğunda işitme kaybı ortaya çıkar. Özellikle bebeklik dönemindeki işitme kayıpları konuşmanın öğrenilmesinde ciddi problemlere neden olmaktadır. Bu çocuklarda okul çağına geldiklerinde başarısızlık, içe kapanıklık, iletişim problemleri ve yalnızlık gibi sorunlar görülmektedir. Günümüzde gelişen teknolojiyle yeni doğan işitme taramaları yapılarak bebeklerin işitme testleri 48 saat içerisinde çıkarılmakta ve işitme kaybı riski taşıyan bebekler ileri testlerin yapılması için yönlendirilmektedir. Erken tanı ve tedavi ile çocuklar akranları ile aynı okullara giderek istedikleri meslekleri yapabilmektedir" dedi.
"YÜKSEK SES İŞİTME KAYBI ORANINI ARTIRIYOR"
İşitme yönünden en büyük tehlikelerden birisinin yüksek sese maruz kalmak olduğunu söyleyen Yılar, "Günümüzde gençlerin kulaklıkla yüksek sesli müzik dinlemesi bu yaşlarda işitme kaybı oranını artırmaktadır. Ayrıca gürültülü şehir hayatı da işitme kaybı için risk oluşturmaktadır. İşitme kaybı, yaşlılıkta da en sık görülen sağlık problemlerinden birisidir. Son dönemlerde yapılan araştırmalar işitme kaybının Alzheimer hastalığına sebep olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle bu grupta da erken tanı ve tedavi büyük önem taşımaktadır. Zamanında tedavisi yapılmayan yaşlıların toplumdan uzaklaştığı, yalnızlık çektiği ve depresyon belirtileri gösterdiği bilinmektedir. Bunların yanı sıra diyabet gibi bazı hastalık ve kanser ilaçları gibi ilaçların da işitme üzerine olumsuz etkileri bulunmaktadır. Doğru ve zamanında müdahale ile işitme kayıplarının büyük çoğunluğunun tedavi edilebildiği unutulmamalıdır" diye konuştu.