Fonksiyonel Tıp'ın, hastalıkların arkasındaki fonksiyonel bozuklukları ortaya çıkarmaya ve tedavi etmeye çalışan bir tıp uygulaması olduğunu bildiren Küçükdağ, "Hastalıkları düzeltilmesi gereken sayılardan / değerlerden ibaret görmez. Hastaların semptomlarını yani hastalıkları dolayısıyla ortaya çıkan bulgularını, sadece semptomatik tedavi ile düzeltmeye çalışmaktan ziyade hastalığı ortaya çıkaran kök sebebi bulup, bunun ortadan kaldırılmasıyla temelden çözer" dedi.
"HASTALIK YOKTUR, HASTA VARDIR"
Fonksiyonel Tıp'ın, hastaya bütüncül bir yaklaşım sergilediğini belirten Dr. Küçükdağ, hastalıkların kök sebebini bulmaya çalıştıklarını söyledi. Fonksiyonel Tıp'ın hastalıkların kök sebebini çözerek hastanın tam sağlık halini yakalamayı amaçladığını ifade eden Küçükdağ, "Bununla beraber sağlıklı beslenmeyi ve yaşamayı kişiye öğreterek hastalıkların ortaya çıkmadan engellenmesini de amaçlar. Daha kolay anlaşılması açısından İngilizce olarak 4P (predictive, preventive, personalized, participitay) kısaltması kullanılmaktadır. Öngörücü yaklaşımıyla; danışan kişinin ailesinde bulunan hastalıklar ile kendinin mevcut tahlil sonuçları ve bulguları değerlendirilerek benzer bir hastalığın ortaya çıkma riski öngürülür. Önleyici yaklaşımıyla; bu hastalığa doğru gidişi; hayat tarzı değişiklikleri ve gerekli takviyelerle durdurmaya çalışır. Kişiselleştirilmiş yaklaşımıyla; 'hastalık yoktur, hasta vardır' der ve her bireye özel bir yaklaşım sergiler. Yani her kişide hastalık farklı seyredebilir, farklı bulgularla ortaya çıkabilir. Yeri geldiğinde de kişinin genetik ve metabolik haritalarının çıkarılması gerekebilir. Tüm bu sürecin güzel işlemesi için de hastanın katılımcı olması gerekir. Yani tedavinin başlamasına istekli, yaşam tarzını değiştirmeye hazır olması lazım" diye konuştu.
KİŞİYİ BÜTÜNCÜL OLARAK ELE ALIYOR
Fonksiyonel Tıp yaklaşımını bilinen sağlık bilimlerinden ayıran noktalarına değinen Hüseyin Nejat Küçükdağ, "Ben Aile Hekimliği Anabilim Dalı'nda görevli bir öğretim üyesi olarak, Fonksiyonel Tıp ile Aile Hekimliği nosyonu arasında çok benzerlik görüyorum. Özellikle kişiyi bütüncül olarak ele alma açısından. Genel olarak tüm branşlar açısından ele aldığımızda pratikte olması gereken de budur. Ancak aşırı branşlaşma sebebiyle vücudun tek bir noktasına odaklanan bakış açısı sebebiyle hastayı bir bütün olarak değerlendirmek zorlaşabiliyor. Tıp eğitiminde biraz önce bahsettiğim tüm yaklaşımlar öğrencilere verilmektedir. Bununla beraber hekimlerin sahada karşılaştıkları hasta yükü sebebiyle bunların uygulanması zor olmaktadır. Zamanla dünya genelinde pratik uygulama hastanın acısını, ağrısını, öksürüğünü, kabızlığını vb. semptomlarını çözmek üzerine gelişmiş bunlara neden olan kök sebebin tespiti ve tedavisi geri planda kalmıştır. Örnek vermek gerekirse toplumda çok sık görülen haşimato hastalığından muzdarip bir bireyin pratikte 3-6 ayda bir tiroid hormonları açısından kontrolü yapılarak hormon tedavisinin dozu ayarlanmakta ancak haşimato hastalığının geliştiği otoimmun zemini hazırlayan süreçler, beslenme tarzları, vitamin mineral eksiklikleri analiz edilerek bu kök sebebin çözümü üzerine gidilmesi atlanmaktadır" ifadelerine yer verdi.
Bir hastanın Fonksiyonel Tıp nosyonuyla değerlendirilmesinin anne karnındaki süreçten başladığını bildiren Küçükdağ, "Anne sütüyle beslenmesinden tutun yaşamı boyunca karşılaştığı fiziksel / duygusal travmaların, geçirdiği operasyonların öğrenilmesi, tüm organ sistemlerini ele alan fizik muayenenin yapılması ve bulgularının incelenmesi gerekmektedir. Yine ailedeki hastalık öyküsü de bize bireyin mevcut hastalıkları ve zamanla gelişebilecek hastalıkları hakkında bilgi verir" diye konuştu.
İLK HEDEF BAĞIRSAK SAĞLIĞINI KAZANMAK
Hastanın şikayetleri altında yatan kök sebebin geniş inceleme ve laboratuvar bulgularıyla tespit edildiğini ve bu doğrultuda tedavisinin planlandığını aktaran Küçükdağ, Fonksiyonel Tıp'ta tedavinin başını sağlıklı beslenmenin planlanması aldığını bildirdi. Özellikle sağlıksız bir bağırsağın başka hastalıklara zemin oluşturduğuna dair gözlemlerin ve literatür bilgilerin olduğuna işaret eden Dr. Küçükdağ, bu nedenle ilk hedeflerinin bağırsak sağlığını kazanmak olduğunu kaydetti. Eliminasyon diyeti ile özellikle romatolojik ve otoimmun süreçlerin durdurulabildiğini belirten öğretim üyesi, "İnsülin direnci, karaciğer yağlanması, trigliserid yüksekliği gibi metabolik süreçlerde de hastaya uygun diyet ile çok ciddi geri dönüşler almaktayız. Yine alerjik hadiselerde histamin eliminasyonu için diyetler verebilmekteyiz. Diyet, egzersiz ve gerekli hayat tarzı değişiklikleriyle beraber hastanın sistemlerinin doğru işlemesini engelleyen mineral ve vitamin eksiklikleri de tespit edilerek gerekli takviyeler yapılır. Gerektiğinde inflamasyonu azaltacak ve bağışıklık sistemini regüle edecek takviyeler de planlanır. Bunlarla beraber konvansiyonel tıpta kullanılan ilaçlar da ilgili tedavi kılavuzu önerilerine göre kullanılabilmektedir" dedi.
"BU NOSYONLA TEDAVİ OLMAK İSTEYEN BİREYLER, GETAT MERKEZİNE BAŞVURABİLİR"
2020 yılında Sağlık Bakanlığı'nın Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Dairesi'nin iş tanımına Fonksiyonel Tıp Uygulamaları da eklenerek Daire Başkanlığının isminin Geleneksel, Tamamlayıcı ve Fonksiyonel Tıp Uygulamaları Dairesi Başkanlığı olarak değiştirdiği bilgisini paylaşan Dr. Öğretim Üyesi Küçükdağ, "Bununla beraber Fonksiyonel Tıp ile ilgili Sağlık Bakanlığı onaylı bir eğitim henüz yapılmamıştır. Konuyla ilgilenen hekimler bu konuda eğitim veren özel platformlardan eğitim alabilmekte yine literatürdeki çalışmaları takip ederek bu konuda kendilerini geliştirebilmektedir. Bakanlık onaylı sertifikasyon süreci henüz başlamadığından Fonksiyonel Tıp adı altında şu an bir birim oluşturamamış olsak da konuya olan ilgim ve eğitimlerim sebebiyle hastalarıma bu perspektiften yaklaşarak tedavilerini planlıyorum, sağlıklı yaşamın ipuçlarını elimden geldiğince hastalarımla paylaşıyorum. Bu nosyonla tedavi olmak ve sağlıklı yaşamak / yaşlanmak isteyen bireyler Üniversitemiz bünyesindeki Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Merkezimiz ile iletişime geçebilirler" ifadelerini kullandı.
Hipokrat'ın bir sözüne atıfta bulunan Nejat Küçükdağ, "Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar. Bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır" şeklinde açıklamasını tamamladı.