Hastalığın, insanların karaciğer, akciğer, dalak, beyin gibi organlarında kistler oluşturarak, ölüme yol açabilen bir sağlık sorunu olduğunu söyleyen Çiftçi, Türkiye'nin yanı sıra Orta Doğu, Güney Amerika ve Kuzey Afrika ülkelerinde çok sık görüldüğünü belirtti. Çiftçi, "Ülkemizde yaklaşık her 200 kişiden biri bu hastalığa yakalanıyor." dedi. Köpek kistinin insanlarda hiçbir şikayete neden olmayacağı gibi yerleştiği organa göre farklı belirtiler verebildiğine dikkati çeken Çiftçi, hastalığın sağlık için "sessiz tehdit" olduğunu vurguladı. Çiftçi, kistlerin karaciğere yerleştiğinde kişide bulantı, kusma, koyu renkli idrar, karın ağrısı veya karın şişliğine neden olabildiğine ve kistlerin patlamasının ölüme yol açabildiğine işaret etti.
Prof. Dr. Çiftçi, köpek, kedi, çakal, tilki, kurt gibi hayvanların dışkısıyla parazitin yumurtalarının çevreye saçıldığı bilgisini vererek, "Bu hayvanların kurumuş dışkısı içindeki yumurtalar rüzgarla etrafa yayılarak, meyve-sebze veya içeceklerin üzerine konar. Bu şekilde kirlenmiş gıdaların vücuda alınması, uçuşan yumurtaların solunum yolundan girmesi, paraziti taşıyan hayvanlara dokunulduktan sonra ellerin iyice yıkanmaması hastalığın insanlara bulaşmasına sebep olur." diye konuştu.
Özellikle havaların ısınmasıyla birlikte açık havada geçirilen zamanın artmasına bağlı hastalık riskinin arttığına işaret eden Çiftçi, "Kır, orman gibi alanlarda vakit geçirilmesi, ağaçların meyve vermesiyle birlikte riskli temas arttığından yaz mevsiminde hastalığın bulaş riski de artıyor." uyarısında bulundu.
"KİSTLİ SAKATATLAR, KESİNLİKLE KEDİ VE KÖPEKLER YEDİRİLMEMELİ"
Prof. Dr. Çiftçi, bulaş riskinden korunmak için bireysel tedbirlerin önemine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bulaş riskini azaltmak için belli tedbirleri almak mümkün. Bunun için kistli sakatatlar, kesinlikle kedi ve köpekler yedirilmemeli. Bunlar, mutlaka derin bir çukura gömülmeli ki sokak hayvanları eşeleyerek bu gıdalara ulaşamasın. Sebze ve meyveler iyice yıkandıktan sonra tüketilmeli. Ağacın dalından dahi koparılsa mutlaka ovalanarak iyice akan suyun altında yıkanmalı, silmek yeterli olmaz. Kedi ve köpeklere dokunduktan sonra eller, sabunlanarak yıkanmalı iyice yıkanmalı. Kaynağı bilinmeyen su asla içilmemeli. Evcil kedi ve köpeklere yılda 4 kez iç parazit aşısı yaptırılmalı. Hasta kedi ve köpekler çocukların oyun oynadığı alanlarda gezdirilmemeli."
Hastalığın tedavisinin girişimsel radyoloji bölümlerinde uygulanan kapalı operasyon yöntemiyle yapılabildiğini anlatan Çiftçi, operasyonla birlikte ilaç tedavisinin de verildiğini söyledi. Çiftçi, girişimsel radyolojik kapalı tedavi yönteminin açık cerrahiye göre çok daha avantajlı olduğunu, hastanın iyileşme ve hastanede kalma süresinin kısaldığını, tedavi sonrası kistin tekrarlama riskinin isi düştüğünü kaydetti.
KİST AMELİYATI, HEKİMLER TARAFINDAN CANLI OLARAK İZLENDİ
Öte yandan Hacettepe Üniversitesi'nin ev sahipliğinde, Türk Girişimsel Radyoloji Derneği ile Girişimsel Onkoloji Dernekleri tarafından, kist hidatik hastalığının tanısından tedavisine ve korunma yöntemlerine kadar bütün yönleriyle ele alındığı "A'da Z'ye Kist Hidatik Canlı Vaka Tedavileri Eşliğinde Tanı ve Tedavi" başlıklı panel düzenlendi. Panel kapsamında yapılan 4 ayrı kapalı cerrahi yönteminin kullanıldığı kist hidatik operasyonu, Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen katılımcı hekimler tarafından da canlı olarak izlendi.