Çocuk Nörolojisi Uzmanı Prof. Dr. Serdal Güngör, Epilepsi Farkındalık Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Epilepsi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Güngör, epilepsinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyledi.
"EPİLEPSİ ÇOCUKLUK ÇAĞINDA SIK GÖRÜLEN NÖROLOJİK SORUNLARDAN BİRİ"
Epilepsinin çocukluk çağında sık görülen nörolojik sorunlardan biri olduğuna değinen Prof. Dr. Güngör, Epilepsi prevalansı ülkemizde 16 yaş altı çocuklarda yüzde 0,8 olarak bildirilmiştir. Bu oran aslında çok da nadir görülen bir durum olmadığını göstermektedir. Beyin bir ağ yapısıyla birbiriyle bağlantıları olan milyonlarca sinir hücresinden (nöron) oluşan çok karmaşık bir yapıya sahiptir. Çeşitli işlevler gören bu nöronlarda oluşan ani, anormal deşarjlar sonucunda yineleyici bozukluklar epilepsi olarak tanımlanmaktadır. Bir hastada iki veya daha fazla epileptik nöbetin görülmesi tanı ve tedavi açısından önemlidir. Epilepsi tanısı aileler için korku ve endişe oluşturan bir durumdur. Bu endişenin temelini de tedavi edilebilir bir durum olup olmadığını bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. İlk epileptik nöbetini geçiren hastaların ancak yüzde 30 gibi bir kısmında tekrarlamalar olabilir. Hastada farklı günlerde iki veya daha fazla nöbetin varlığı veya tekrar riskini arttıran durumların varlığında tedavi planı yapılır. Tedavi her hasta özelinde klinik ve EEG özellikleri dikkate alınarak planlanır" diye konuştu.
"HASTALARIN YÜZDE 65'İNDE İLK İLAÇLA NÖBET SONLANIYOR"
Epilepsi tedavisinde ilk tercihin nöbet önleyici ilaçların başlanması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Güngör, "Tedaviye tek ilaçla başlanır ve hastaların yaklaşık yüzde 65'inde ilk ilaçla nöbetler sonlanır. Ardışık tek ilaç tedavilerine yanıt vermeyen olgularda çoklu ilaç tedavi protokolleri uygulanabilir. İki veya daha fazla çoklu ilaç tedavisine yanıt vermeyen olgularda diğer tedavi seçenekleri gözden geçirilir. Bu seçenekler arasında medikal ketojenik diyet tedavisi, epilepsi pili (vagus sinir stimülasyonu), epilepsi cerrahisi gibi yöntemlerdir" şeklinde konuştu.
"MEDİKAL KETOJENİK DİYET"
Dirençli epilepsi olgularında medikal ketojenik diyetin önemli bir tedavi yöntemi olduğunun altını çizen Prof.Dr. Güngör, "Açlığın nöbetler üzerinde olumlu etkileri ilk olarak MÖ 400 yıllarında Hipokrat tarafından bildirilmiştir. Ketojenik diyet yüksek oranda yağ, büyümeyi sağlayacak düzeyde protein ve düşük karbonhidrat içeren bir tıbbi tedavi yöntemidir. Vücudun birincil metabolizmasının, glikoz kullanımından yağ temelli enerji kaynağına dönüşümü nöbetlerin kontrol edilmesini sağlamaktadır. Ketojenik diyetteki kişi karbonhidratlar (glikoz) yerine yağ yıkıcı metabolizmayı uyararak enerjiyi dışardan aldığı yağları harcayarak sağlar. Yağların yıkılması ile keton cisimleri nöbet önleyici etkiyi başlatır. Diyet nöbet önleyici etki yanında, nörolojik ve davranışsal bozuklukların tedavisinde de rol oynar" açıklamasında bulundu.
"VAGUS SİNİR STİMÜLASYONU"
Vagus sinir stimülasyonu hakkında bilgi veren Prof. Dr. Güngör, "İlk olarak 1997 yılında çocuklarda kullanım için izin almıştır. İlaca dirençli fokal nöbetlerde vagus sinirinin elektriksel uyarımı (VNS) yeni bir tedavi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Göğüs üzerinde cilt altına yerleştirilen bir stimülatör (epilepsi pili) aracılığı ile boyunda sol vagus sinirine gönderilen uyarılar merkezi sinir sisteminde inhibisyon oluşturarak nöbet önleyici etki gösterir. Epilepsi ile ilgili kullanımı esnasında yapılan çalışmalarda hastalarda ruhsal durum ve yaşam kalitesi üzerine pozitif etki oluşturduğu tespit edilmiştir" dedi.
"TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIK"
Epilepsinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Güngör, "Epilepsi cerrahisi de ilaca dirençli epilepsilerde diğer bir tedavi seçeneğidir. Seçilmiş hastalarda uzun süreli video EEG analizleri ile nöbet nedeni olarak tespit edilmiş fokal epileptojenik alanın cerrahi olarak çıkarılmasını içermektedir. Sınırlı sayıda hastada kullanılan bir yöntemdir. Sonuç olarak epilepsi tedavi edilebilir bir hastalıktır. Toplumda epilepsi ile ilişkili çok fazla yanlış kanı bulunmakta ve bu hastalar damgalanmaktadır. Hastaya göre seçilen uygun tedavi yöntemleri ile hastaların önemli bir kısmında tedavi sonlanmakta ve çocuklar normal yaşantılarını devam ettirmektedirler" ifadelerini kullandı.