Günlük yaşamın sıradan aktivitelerini hiç düşünmeden yerine getirirken el bileklerimize ne kadar iş düştüğünün farkına varmıyoruz. Hatta bileklerimizde meydana gelen sorunlar; ağrı, acı ve şişlik olarak kendini göstermeye çalışsa da çoğunlukla bu belirtileri de göz ardı ediyoruz. Oysa özellikle geçmeyen bilek ağrıları, halk arasında 'el bileği kemiğinin çürümesi' olarak bilinen Kienböck hastalığının en temel bulgusu olabiliyor. Kienböck hastalığı sıklıkla 20-40 yaşlarında ortaya çıkıyor. Yıllar içerisinde yavaşça ilerleyen hastalığın erken evrelerde pek bulgu vermediğini kaydeden Dr. Mehmet Çavuş, kimi zaman hekime başvurulması halinde bile fark edilemeyebileceğine dikkat çekti. Hastaların sıklıkla doktora başvurmalarına yol açan yakınmaları 'bilekte ağrı, el bilek ekleminde katılaşma (rijidite/, eklemde ödem (sinovit-artrit), şişlik ve lunatum kemiğinin üzerinde hassasiyet' olarak özetleyen Dr. Mehmet Çavuş, sözlerine şöyle devam etti;
"Kienböck hastalığının kesin nedeni bilinemiyor. Ancak kalıtımsal olduğu ile ilgili teoriler de fazla kabul görmüyor. Bununla birlikte ağır işlerde çalışmak, dolaşım sistemi bozuklukları, yapısal el bilek kemiklerinin şekil bozuklukları, tekrarlayan el bilek travmaları gibi durumlar, risk faktörleri arasında ön plana çıkıyor."
EL BİLEĞİNDE 8 KEMİK VAR
Sağlıklı bir insanın el bileğinde 8 kemik bulunuyor. El bileğinin ortasında yer alan ve her iki yanında bulunan iki küçük kemik ile birlikte el bileği eklemini oluşturan lunatum kemiği ise, üst tarafta ön kol kemikleri ile eklem oluşturuyor. Lunatum kemiğinin bilek hareketlerinde temel rol oynadığını belirten Dr. Mehmet Çavuş, "Bu kemiğin kanlanmasının bozulması ve canlılığını yitirmesi Kienböck hastalığı olarak tanımlanıyor. Kanlanması bozulan bu kemik giderek küçülüyor ve çöküyor" dedi. Ağrı, ödem gibi şikayetlerle doktora başvurulmasının ardından tanı; röntgen, tomografi ve MR gibi görüntülüme yöntemleri ile konuyor. MR'ın özellikle erken tanıda çok önemli olduğunu kaydeden Dr. Mehmet Çavuş, diğer iki yöntemin de dört evresi bulunan hastalığın seyri ve uygun tedavi planlaması konusunda bilgi verdiğini söyledi. Erken evrede lunatum kemiğini korumaya yönelik tedaviler uygulanıyor. Ancak ilerlemiş durumlarda daha ciddi cerrahi yöntemlere başvurmak gerektiğini anlatan Dr. Mehmet Çavuş, şöyle konuştu;
"İlk başlarda atel ya da alçı ile tedavi edebildiğimiz bu hastalığın sonraki evrelerinde damarlı kemik nakilleri, sınırlı kemik füzyonları uygulanıyor. Sınırlı füzyonla bilek kemiklerinden bir kısmı birbirine sabitleniyor, tek bir kemikmiş gibi davranmaları sağlanıyor. Bu sayede ağrı da azalıyor. Ayrıca bilek hareketi biraz olsun korunmuş oluyor. El bileğinin dondurulması olarak bilinen tam füzyonda ise tüm kemikler sabitlendiği için bilek hareketi kayboluyor. Tüm bu yöntemlerin başarıyla uygulandığını vurgulayan Dr. Mehmet Çavuş "Her ne kadar Kienbök hastalığında başarılı tedaviler uygulansa da, erken tanı ve erken müdahale ile lunatum kemiğini koruyan girişimler çok daha iyi sonuçlar almamızı sağlar."