Uz. Dr. Serdar Baysoy, "Diyabet ülkemizde ve dünyada en sık rastlanan hastalıklardan biridir. Tip1 ve Tip2 şeklinde diyabet hastalığını ayırabiliriz. Tip1 dediğimiz diyabet türü çocuklukta başlayan insüline bağımlı dediğimiz diyabet grubudur. Tip2 diyabet türünde ise bir insülin salgısı vardır fakat insülinin etki mekanizmasında bir bozukluk vardır. Bundan dolayı kan şekerinin düşürülmesi zor olmakla birlikte hastalar genelde diyabet tablosuyla çıkar. Diyabet hastalığında risk altında olan grup daha çok ailede, birinci derecede akrabalarda, obezlerde, polikistik over olan bayanlarda, gebeliğinde iri bebek doğumu öyküsü bulunanlarda, hipertansiyonu olan kişiler, kardiyovasküler hastalığı olanlarda diyabetin görülme riski daha yüksektir. Bu kişilerin altı ayda bir şeker yüklemesi yapılmalı, insülin direncine, üç aylık şeker ortalamasına bakılarak tedavi planlaması ona göre yapılmalıdır." şeklinde bilgi verdi.
"DİYABET KONTROL ALTINA ALINMADIĞI TAKDİRDE UZUV KAYIPLARINA YOL AÇABİLMEKTEDİR."
Obezitenin artması ile birlikte günümüzde Tip2 diyabet hastalığının attığından bahseden Ortopedi uzmanı Op. Dr. Necip Özateş "Özellikle egzersiz vücutta kan glukozunun azalmasına, bununla ilişkili olarak Hemoglobin a1 (HGB) düzeylerinin yine aynı şekilde azalmasına olanak sağlamaktadır. İnsülin hormonunun vücuda olan duyarlılığı artar. Aynı zamanda kan ve kolesterol düzeylerinin düzenlenmesinde etkilidir. Diyabetle ilişkili olarak uzuvlarda özellikle alt ekstremitelerde diyabetin uzun süren dönemlerinde belirgin yaralar, iyileşmeyen cilt ülserleri oluşabilmektedir. Bunlar ciddi komplikasyonlara hatta uzuv kayıplarına sebep olabilmektedir. Aynı zamanda basit olan kırıklarda bile kaynamada gecikme ya da kaynamama gibi komplikasyonlara sebep olabilmektedir. Bu yüzden diyabetin her zaman kontrol altında tutulması ve düzenli takipler gerektirmektedir" şeklinde bilgi verdi.
"DİYABET BÖBREK VE ERKEK CİNSEL YOLLARINDA KOMPLİKASYONLARA NEDEN OLABİLMEKTEDİR.
Üroloji uzmanlarından Op. Dr. Akın Avcı diyabetin ürolojik hastalıklara etkisinden bahsederken "Diyabet yani şeker hastalığı sistemik bir hastalıktır. Diyabet, ürogenital dediğimiz böbrek ve erkek cinsel yollarında da ciddi komplikasyonlara yol açmaktadır. Bundan dolayı diyabet teşhisi konulan hastalarımızın şikayetlerinin ilerlememesi için mutlaka üroloji kontrolünden geçmesinde fayda vardır" ifadelerini kullandı.
"DİYABET HASTALIĞI RİSKİ OLAN GEBELERE, MUTLAKA ŞEKER YÜKLEMESİ TESTİ YAPILMASI GEREKİR"
Endokrinoloji ve Metabolizma doktoru Uz. Dr. Emrah Yerlikaya, "Gebe kadınların yaklaşık %6-9'unda diyabet gelişmektedir. Gebeliğin erken döneminde mevcut olan şeker hastalığı organ gelişimini etkileyerek bebekte sakatlıklara neden olabilir. Bu nedenle şeker hastalığı açısından risk taşıyan hastaların, değerlendirilerek tanı konulması önemlidir. Gebelikte çıkan şeker hastalığı gelişme riskini çok arttırmaktadır. Bebeğin fazla kilolu doğması, sezaryen, sarılık riskini arttırdığı gibi gebenin ilerki yaşamda şeker hastalığına yakalanma riskini de çok arttırır. Bu nedenle riskli gebelerin, gebelikte mutlaka şeker yüklemesi testiyle değerlendirmesi yapılmalıdır" şeklinde bilgi verdi.
Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Özge Güngör Akkuş, "Göz, diyabet hastalığının etkilediği en önemli organlardan biridir. Diyabet, kornea, lens, retina olmak üzere gözün bütün tabakalarını ciddi görme kaybı oluşturabilecek şekilde etkilemektedir. Diyabet lenste katarakt, göz tansiyonu, göz arkasında retina kanamaları, sarı noktada ödem, retina damar tıkanıklıkları gibi göz hastalıklarına neden olur. Bundan dolayı özellikle diyabet hastalarında düzenli göz muayeneleri çok önemlidir. Muayeneniz sonrasında doktorunuz risk değerlendirmesi yaparak, takibinizin üç aylık, altı aylık ya da yıllık yapılması gerektiğine karar verir. Erken tanı diyabet hastalarında tedavinin başarılı olabilmesi ve görme kaybının engellenmesi açısından çok önemlidir. Bundan dolayı diyabet tanısı aldıktan sonra göz kontrollerinizi düzenli olarak yaptırmayı ihmal etmeyiniz" dedi.
"VÜCUDUN KENDİ İNSÜLİNİ AKTİF HALE GETİRİLEREK TİP 2 DİYABET KALICI OLARAK TEDAVİ EDİLİR"
Op. Dr. Aydın Keskin, "Tip 2 diyabet vücudun yeterince insülin üretememesi veya ürettiği insülini kullanamaması sonucu oluşan bir hastalıktır. Bu hastalık günümüzde gelişen teknolojik aletler ve yöntemler sayesinde ameliyatla tedavi edilebilir bir hastalık haline gelmiştir. Tip 2 diyabet tanısı konulan hastalara yaptığımız bu ameliyatta, laparaskopik dediğimiz kapalı bir yöntemle yaklaşık 1 cm'lik kesilere karın içine girilerek özel aletler yardımı ile midenin yaklaşık %80'lik kısmı çıkarılır. Ayrıca ince barsakların bir kısmını devre dışı bırakan işlemler yapılır. Bunun sonucunda dışarıdan insülin ihtiyacı olmadan vücudun kendi insülini aktif hale getirilerek tip 2 diyabet kalıcı olarak tedavi edilir. Bu ameliyat yaklaşık 2-3 saat süren bir ameliyattır. Ameliyat sonrası yaklaşık 3 gün hastanede yatış gerektirir ve yaklaşık bir hafta içinde tamamen iyileşmiş olarak normal yaşantısına dönüş sağlanır" dedi.