Her birinin tedavisi birbirinden farklı olmaktadır. En kritik şey yaralanmaları en erken dönemde tedavi etmeye başlamak ve bu izlerin oluşumunu engellemektir. Dolayısıyla yaralanmalardan hemen sonra bir dermatoloji uzmanına başvuramanız ve erken dönemde yara iyileştirici örtüler ve kremlerle tedavi uygulanması çok değerlidir.
Bazen yaralarımız cilt renginde açılma ya da koyulaşma şeklinde iyileşir. Bu durumlarda lazer tedavileri, dermapen ya da prp gibi vücudun kendi kendini onarma mekanizmalarını devreye sokarız. O bölgede oluşturduğumuz kontrollü hasarlar, o bölgedeki tüm hücreleri harekete geçirerek doğal bir iyileşmeyi tetikler. Bu iyileşme esnasında ton eşitsizlikleri de mümkün olduğunca giderilir.
Cildin çökerek iyileşmesi (skar) en zor tedavilerdendir. Ameliyat sonrası ya da akne sonrası çok karşımız çıkar. Buradaki en büyük silahımız lazer ve altın iğneli radyofrekans sistemleridir. O bölgedeki kollajen-elastin üreten hücreleri uyarıp, deri kalınlığını artırmayı hedefleriz. Özellikle yeni nesil altın iğneli radyofrekans sistemleri cildin tüm tabakalarını uyaran bir iyileşme sağlarken yara-kabuk gibi lazerdeki olası yan etkileri azaltmaktadır.
Cildin kabararak iyileşmesinde (keloid) ise izin olduğu bölgeye kortizon enjeksiyonu ya da altın iğneli radyofrekans sistemleriyle yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir.