Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Numan Alp, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü'ne ilişkin açıklamalarda bulundu. Diyabet hastalığının, metabolizma bozukluğu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alp, "Vücutta kan şekerinin düzensiz bir şekilde yükselmesi neticesinde bütün nörolojik sistemleri, kardiyovasküler sistemleri ve damar-sinir sistemini etkileyebilen bir metabolik bozukluktur. Kan şekeri yüksek olan hastalarda çeşitli mekanizmalarla kılcal damarlarda bozukluklar meydana geliyor. Bunlardan biri de göz. Göz hem sinir hem de damar yapılarının oldukça yoğun olduğu bir doku. Bu bölgedeki kılcal damarlarda bozukluklar oluşması neticesinde gözün arka tarafında kanamalar, yeni damar oluşumları ve görme noktası denilen sarı nokta bölgesinde görmenin azalmasına ve kalıcı bir şekilde körlüğe kadar gidebilen komplikasyonlara neden olan ödemler meydana gelebiliyor" dedi.
'50'Lİ YAŞLARDAN SONRA SORUN TEŞKİL ETMEKTEDİR'
Diyabet hastalığının tanısı konulduğu zaman diğer dokularda olduğu gibi göz de hemen bir tutulumla karşılaşılmadığını ifade eden Prof. Dr. Alp, "Dolayısıyla hastalar başlangıçta görmede herhangi bir problem hissetmeyebiliyorlar. Bu nedenle hastaların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Özellikle gözdeki komplikasyonlar ilk 5 yıl içerisinde çok fazla olmayabiliyor. Ortaya çıktıktan sonra bunların tedavi edilmesi oldukça zor olabiliyor. Hastalarımızın bir kısmına rutin göz muayeneleri sırasında saptadığımız bulgular neticesinde diyabet tanısı konulabiliyor. Muayeneye kadar diyabet hastası olduklarının farkında olmayan hastalar olabiliyor. Bunun tam tersi de geçerli. Diyabet tanısı konulmuş hastaların mutlaka bir şekilde göz doktorlarına yönlendirilmesi gerekiyor. Komplikasyonları önlemek adına erken tanı son derece önemlidir. Tip-2 diyabet 50'li yaşlardan sonra daha çok sorun teşkil etmektedir. Diyabet ve beraberinde getirdiği komplikasyonlar bu yaş grubundaki körlüklerin en önemli nedenleri arasında. Dolayısıyla 50 yaş itibariyle hastaların bu konuya daha çok özen göstermeler gerekiyor" diye konuştu.
'MORFOLOJİK DEĞİŞİKLİKLERDE KALICI GÖRME KAYBINA NEDEN OLACAKTIR'
Diyabetik Retinopati hastalığına ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Alp, "Diyabetik Retinopati, kılcal damarların yüksek kan şekeri nedeniyle tıkanması ve buna bağlı ortaya çıkan moleküllerin tetiklediği yeni damar oluşumları, göz içerisinde ve retinada kanamalar ve ödemle devam eden ileri durumlarında ise kabuklanmalar gibi birtakım komplikasyonlarla ilerleyen bir seri soruna yol açabilir. Damar tıkanıkları ve peşinden oluşan kanamalar ve ödemler, gözdeki damar ve sinir ağının yapısını bozuyor. Burada iyi bir görüntü elde etme şansınız kalmıyor. Bunlar erken dönemde fark edilir ve komplikasyonlar başlamış olsa bile gerekli tedaviler yapılırsa eski haline kısmen getirilebilir veya ilerlemesi durdurulabilir. Bunlar sağlanamazsa o zaman retina tabakasındaki problemler kalıcı hale gelmeye başlar. Morfolojik değişikliklerde kalıcı görme kaybına neden olacaktır" dedi.
'KÖRLÜĞE KADAR GİDEN KOMPLİKASYONLARA NEDEN OLUYOR'
Prof. Dr. Alp, 3 çeşit tedavi yönteminin olduğunu söyleyerek, "Anormal damar oluşumu olan hastalarda gözün arka tarafında etkilenen bölgelere lazer tedavisi uyguluyoruz. Gözün arkasında görme noktasını etkileyen kısımda ödem olabiliyor. Bu ödem durumda göz içerisinde ilaç enjeksiyonları yapabiliyoruz. Daha ileri evre kabuklanmaların, çekintilerin olduğu durumlarda cerrahi yöntemleri uygulayabiliyoruz. Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabete bağlı gelişebilen 'diyabetik retinopati' hastalığının zamanında tetkikleri ve tedavileri yapılmazsa ileri dönemlerde kalıcı görme kayıplarına, körlüğe kadar giden komplikasyonlara neden olduğunu biliyoruz. Özellikle diyabet hastalarının mutlaka bir göz doktoruna muayenelerini yaptırmalarını öneriyorum" ifadelerini kullandı.