Bilim insanları, filllerin genlerinde bulunan protein yapılarının taşıdıkları tümörle savaşan bir orduya sahip olduğunu belirtiyor. Bu proteinlerin, mutasyona uğramış kanser hücrelerini yok edebileceği belirtiliyor. Bu durum, Dünya'nın en büyük kara hayvanı olan fillerin, kansere yakalanma olasılığının insanlardan neden beş kat daha az olduğunu açıklayabiliyor.
"BENZERSİZ BİR GENETİK YAPIYA SAHİPLER"
Fillerin genetik yapısındaki proteinlerin işlerlik gösterme biçiminin çözülmesi, aynı zamanda "herkese uygulanabilecek kanser tedavisinin" de yolunu açabilir. Araştırmanın yardımcı yazarı Profesör Fritz Vollrath, bu karmaşık çalışmanın fillerde etkileyici bir genetik yapı olduğunu ve bu yapının sadece onların neden korunması gerektiğini değil aynı zamanda anlamamız gerektiğinin en büyük işareti olduğunu belirtiyor.
Filler, beş tonluk vücutlarına ve uzun ömürlerine rağmen insanlarda %25'e varan ölüm oranına kıyasla %5'ten daha az ölüm oranı sayesinde kansere karşı yüksek bir dirence sahipler. Hücreler, bir organizmanın organizmanın yaşamı boyunca bölünmeye devam ettiği sürece tümör riski de taşır. Biyologlar tarafından kabul edilen bu gerçeğe bağlı olarak, büyük canlıların kanser için daha fazla risk altında olması gerekirken filler için durum bu şekilde gözükmüyor.
"GENLERİNDEKİ PROTEİN ANAHTAR NOKTA"
Araştırmalara göre; filler, her bir ebeveynden 20, P53 adlı bir genin 40 versiyonunu miras alıyor. 'Genomun koruyucusu' olarak adlandırılan, hatalı DNA'lı hücreleri avlar ve öldürüyor. Diğer tüm memeliler, her bir ebeveynden bir tane olmak üzere, bu güçlü genden sadece iki tanesine sahiptir.
Biyokimyasal analizler ve bilgisayar simülasyonları, ayrıca fillerdeki 40 versiyonun yapısal olarak biraz farklı olduğunu ve çok daha geniş bir kanser karşıtı aktivite sağladığını gösterdi. Fransız Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü'nden Profesör Robin Fahraeus, p53'ün kanser gelişimini önlemeye nasıl katkıda bulunduğuna dair anlayışları için heyecan verici bir gelişme olduğunu kaydetti.
"İnsanlarda, aynı p53 proteini, hücrelerin çoğalmayı durdurması mı yoksa apoptoza mı gitmesi gerektiğine (intihar) karar vermekten sorumludur, ancak p53'ün bu kararı nasıl verdiğini açıklamak zor olmuştur" diyen Fahreus, farklı etkileşim kapasitelerine sahip fillerde birkaç p53 formunun varlığının, tümör baskılayıcı aktiviteye yeni bir ışık tutmak için heyecan verici yeni bir yaklaşım sunduğunu açıkladı.
"BU PROTEİNLER SAYESİNDE YENİ İLAÇLAR GELİŞTİRİLEBİLİR"
Molecular Biology and Evolution dergisinde yayınlanan veriler, p53 proteinlerinin nasıl aktive edildiğine yeni bir ışık tuttu. Bu proteinler, kansere neden olan ortamlara karşı duyarlılığını ve tepkisini artırabilecek ilaçların geliştirilmesine kapı açabilir.
Barselona Otonom Üniversitesi'nden çalışmanın yazarı Dr Konstantinos Karakostisi ise kavramsal olarak, hücredeki çeşitli streslere verilen tepkileri toplu veya sinerjik olarak birlikte düzenleyen yapısal olarak modifiye edilmiş p53 havuzlarının birikiminin, hücre regülasyonu için alternatif bir mekanik model oluşturduğunu ve bu durumun da biyomedikal uygulamalar için yüksek potansiyel önemi olduğunu belirtti.
"SOYLARI TEHLİKE ALTINDA"
Fakat bu çalışmaların yanı sıra günümüzde dişleri nedeniyle yıllardır ödüllendirilen filler, kaçak avcılar tarafından neslinin tükenmesinin eşiğine getirildikten sonra kritik bir tehlike altında bulunuyor. Afrika'da yalnızca yaklaşık 400.000 ve Asya'da tahmini 30.000 ile sayıları geçen yüzyılda önemli bir düşüş yaşadı. Bir asır önce, her iki kıtada da yaygın olan filler, ayrıca habitat kaybı ve küresel ısınmadan kaynaklanan ek tehditlerle karşı karşıya bulunuyor.