Bodrum'un psikolojisi, cennetin iç dünyasında gizemli bir labirent gibi. Kalabalığı kadar yalnızlığı, muhteşem doğa harikalarının arasında çevresel sorunların karanlık yüzü, eğlencesiyle ünlü mekanlarda kimsenin eğlenmemesi; Bodrum'un ruh halini belki de bipolar rahatsızlık benzeri bir deneyime dönüştürmüş durumda. Çok eğlenceli ama tükenmişlik sendromuna sürükleyebilecek kadar da bunalımda.
Sosyal medyada yaptığımız anket sonucunda, Bodrum'un psikolojisi yüzde 42 bipolar, yüzde 29 kaygı bozukluğu, yüzde 18 depresyon ve yüzde 11 mani çıktı. Ben de psikoloji dünyasından çok değerli uzmanlara, Bodrum'un genel ruh halini, insanların psikolojisinin bölgeye etkisini, toplumsal depresyon tatile çıksa nereye gitmeli diye sordum. İşte Klinik Psikolog Esra Ezmeci, Klinik Psikoloji Doçenti Dr. Mehmet Şakiroğlu, Uzm. Psikolog Tuğba Yağan ve Psikoterapist Gökhan Ergür'ün gözünden Bodrum ve psikolojisi...
KIŞLARI DİNGİN, SAKİN YAZ AYLARINDA ERGEN
KLİNİK PSİKOLOG ESRA EZMECİ:
Bodrum Bodrum...
Adına şarkılar yazılan...
Değil anlatılarak yaşanılarak bile bitirilmeyen...
Yaz tatillerinin hiç değişmeyen açık ara en sevilen tatil beldesi Bodrum. Peki bir de Bodrum'a sorsak her şey göründüğü kadar güzel mi diye? Bodrum bir insan olsaydı dile gelip içindekileri anlatsaydı eğer... Belki de her şey dışarıdan göründüğü gibi değildir, hiç düşündünüz mü?
"Merhaba ben Bodrum, insanların sezon açılışından sonuna kadar akın ettiği, yerleşik nüfusun yaz sezonunda binlerce kat arttığı, insanların kendini eğlendirdiği denize güneşe doyduğu bir beldeyim. Yazın her şey çok güzel; çoluk çocuk genç yaşlı, her yer cıvıl cıvıl fakat ya kışın... Okullar açılmaya başlarken yavaş yavaş cıvıltım sönmeye başlar, hele okullar açılıp da havalar soğuyup mevsim sonbahara döndüğünde artık bana uğrayan olmaz, hep vedalar başlar benim için. Bahar ve yaz aylarında olan neşem yerini, hüzünlü yalnız bir sonbahara sonra da kışa bırakır. Bazen kendimi insanları mutlu etmek için kullanılmış hissederim ama bir de beni hiç terk etmeyenler var, onlar sayesinde her şey katlanılır oluyor.
Ve ben Bodrum...
Yıllar içinde şunu öğrendim. Gelip geçene odaklanmayıp bende kalıcı olanlara, beni yazımla kışımla her halimle sevenlerle var olmayı öğrendim. Beni Bodrum yapan güzel insanlara selam olsun..."
YOĞUN NÜFUS ARTIŞI ÖNEMLİ
Yaşadığımız yerin psikolojimiz üzerindeki etkisi çok büyük. Örneğin metropol şehirlerde yaşayan insanlar senede birkaç hafta kalıp tatil yapıp nefes almak için maddi manevi fırsat yaratmaya çalışıyorlar. Oysa ki Çeşme ve Bodrum gibi tatil beldelerinde kalıcı olarak yaşama şansını yakalayan insanlar güne stresten trafikten günün koşturmacasından uzak başlıyorlar. Deniz kum güneş ayaklarının altında, belki de her geçen günleri tatil tadında oluyor bile diyebiliriz. Trafikten, şehrin gürültüsünden, stresten uzak başlayan gün insanların daha sakin huzurlu mutlu olmalarının başlıca etkeni aslında. Bu yüzden de çoğu insan emeklilikte bu tatil beldelerinden herhangi birinde yaşayıp kalan ömürlerini huzur ve mutlulukla stresten uzak geçirmenin hayalini kuruyorlar.
Tabii ki orada yaşamanın da dezavantajları yok mu, mutlaka var. Mesela kış aylarında nüfusun çoğunluğu gerçek ikamet edenlerden oluşurken yaz aylarında nüfus yoğunluk artışıyla beraber gürültü, çevre kirliliği vb. durumlarda artış oluyor. Bu kalıcı olarak yaşayanlar için bir stres faktörü olsa da metropol stresi ve düzensizliği ile kesinlikle kıyaslanamaz. Yazlık bölgeler yaz ve kış aylarında popülasyonu değişen bölgelerdir. Kışın nispeten daha az sayıda insan ikamet etmesine bağlı olarak bölgeye daha sakin, dingin, huzurlu, sessiz bir hava hakim oluyor.
Hal böyle olunca insanların bu duygudurumu haliyle bölgeye de yansıyor. Halbuki yazın nüfus yoğunluğuyla birlikte bölgeye de hareketlilik, enerji, tatlı bir koşturma hakim oluyor. Kışları daha dingin sakin tıpkı bir emekli gibi olan bölge yaz aylarının gelmesiyle adeta ergenlik çağındaki bir genç gibi kıpır kıpır, hareketli, enerjik bir havaya bürünüyor.
DEPRESYON SADECE BİREYSEL BİR DURUM DEĞİLDİR!
"Depresyon sadece bireysel değil toplumsal da olabilen bir şeydir. Peki toplumsal depresyonu tatile çıkarsak bu nasıl bir yer olurdu? Öncelikle Osmanlı döneminden kalma külliyelerde terapiler su ile yapılırdı, su sesi depresyon tedavilerinde yüzyıllardır vazgeçilmez bir yöntemdir. Bu nedenle bu tatil bölgesi kesinlikle bir deniz kenarı olurdu. Ayrıca yeşilin insan psikolojisine iyi geldiği araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu nedenle bol yeşillikli bir yer olması ikinci önemli etken olmalı. Son olarak ışık, güneş psikoloji üzerindeki önemli bir diğer etmen. Kuzey ülkelerinde depresyonun fazla olmasının en önemli nedeni, güneş ışığını oldukça az alıyor olmalarıdır. Bu nedenle seçeceğimiz bölge bol güneşli bir tatil bölgesi olmalı. Yani bu özellikleri karşılayan bölge aslında çok da uzakta değil. Üç tarafı denizlerle çevrili, yılın 4'te 3'ünde güneş alan bol yeşillikli ülkemiz, bu konuda adeta bir cennet. Yani toplumsal depresyon tatile çıksa seçeceği yer Akdeniz sahillerimiz, Ege sahillerimizden başka bir yer değil."
TERK EDİLMİŞLER GİBİ BODRUM
PSİKOTERAPİST GÖKHAN ERGÜR:
"Nüfusu 190 bin olan Bodrum, Kurban Bayramı'nda 1 milyon civarında insanı ağırladı. Bu büyük bir kaos demek. Altyapı, trafik, barınma gibi alanlarda insanlar büyük zorluklar çekti. Bazen hayatımıza bize saygı duymayan, sınırlarımızı önemsemeyen, sadece kendi arzu ve isteklerini karşılamak için birileri girer ve sonra da gider. Bazen de yoğun ilgili, meraklı, sürekli arayıp soran birileri gelir, bizi yüceltir, sonra da en tepedeyken bizi bırakır ve gider.
Bodrum bana hep ilgi gören ama sonrasında terk edilen insanları anımsatır. Haliyle bu insan yorgun, mutsuz ve bazen de ümitsiz olur. Ama sonrasında toparlanır çünkü sahip olduğu güzelliği hatırlar ve ayağa kalkıp kaldığı yerden devam eder. Bodrum her seferinde ayağa kalkan ve güzelliğini hatırlayan o insan gibi. Yapılan tüm bilimsel araştırmalar bize doğanın insan ruhuna doğrudan etkide bulunduğunu depresyon ve kaygı düzeylerini düşürdüğünü, iyilik halini yükselttiğini söylüyor.
Yani denizle, ormanla, tabiatla iç içe olmak insan ruhuna şifa veriyor. Ülkemiz de deniz turizmi ve doğal güzellikler açısından bulunmaz bir yer. Sakin koylarımız, pırıl pırıl sahillerimiz insana bazen bu dünyada olduğunu unutturuyor. Özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında yaşayan vatandaşlarımız bu açıdan oldukça şanslı. Yoğun tatil günleri haricinde o güzel doğanın tadını çıkartmak, yürüyüşler yapmak, bazen sadece denizi izlemek bile bize aslında çok büyük bir resmin parçası olduğumuzu, kendi dışımızda bir dünyanın olduğunu ve hepimizin öz yurdunun tabiat olduğunu hissettirir, öğretir.
Çoğumuzun hayalidir bir sahil kasabasına yerleşmek. Her şeyi bırakıp küçük bir kasabada yaşam sürmek. Bu hayalin bu kadar çok kişi tarafından dile getirilmesi gelişigüzel bir durum değil. Çünkü hepimiz bilinç dışında ait olduğumuz tabiata dönmek isteriz ve biliriz ki apartmanlarda, plazalarda sürdürdüğümüz bu yaşam insan tabiatına bütünüyle uygun değil.
İÇİ BOŞ KAHKAHALAR!
Hız ve hazzın boyunduruğu altına girmiş insanlar bir anda sürü halinde sakin, sessiz ve temiz sahil bölgelerine akın ediyor.
Şehrin insanı büyük bir aceleyle her şeyi hemen şimdi yapmak istiyor; eğlenmek, mutlu olmak, iyi hissetmek, felekten bir gece çalmak gibi. İçi boş kahkahalar, bitmeyen gösteriş çabası, plajlarda dünyanın hakimi gibi dolaşan insanlar ve daha nicesi. Bu hastalıklı tavır elbette ki yaşanılan mekâna da sirayet ediyor ve mekân sahip olduğu o bilge ruhu bir süreliğine kaybediyor. Tatil bölgelerine dinlenmeye, toparlanmaya değil de dağıtmaya gidiyoruz sanki. Benliğimizi kenara çekip dinlemek, dinlendirmek yerine daha çok ön plana atıp daha çok görünmeye çabalıyoruz. Attığımız her adımı, gördüğümüz her güzelliği ekranlara kaydedip ötekiyle paylaşma yarışındayız. Anda kalamıyoruz. Anda kalamayan her ruh, kaygı duymaya mahkumdur."
TATİLDE ÇOK EĞLENMELİYİM ANLAYIŞINI BİR KENARA BIRAKMAMIZ GEREKİYOR!
"Sanırım biraz farklı yörelere gitmemiz gerekecek. Çünkü tatillerde bile sürekli dip dibeyiz, nefes alacak, adım atacak, kendimizi dinleyecek imkanımız olmuyor. "Tatilde eğlenmeliyim" anlayışını da bir kenara bırakmamız gerekiyor. Bulunduğumuz her mekanda havuzun, köpük partilerinin, gece kulüplerinin olmasına gerek yok. Aksine bunlar şu aşamada bizim gerçekliğimizle yüzleşmemizi engeller. Sanki biraz daha yüce dağ başlarına, bitimsiz bozkırlara, ovalara ihtiyacımız var. O sakinlik, huzur ve yalnızlık hissiyatı bize iyi gelecektir."
ARTIK NE KİMLİĞİ VAR NE MASUM KASABA HALİ
KLİNİK PSİKOLOJİ DOÇENTİ DR. MEHMET ŞAKİROĞLU:
"Bodrum; tarım, turizm ve süngercilik ile geçinen minik bir kasaba. Bu özelliklerini tamamen kaybedip gurbetçi, rapçi gibi bir hal aldı. Artık ne kimliği var, ne masum kasaba hali, ne ormanı, ne tarımı, ne de süngeri... Tüm geleneksel tanımını kaybedip işgale uğradı. Diyorlar ki, İstanbullular taşınıyor. Yanlış. İstanbul'dan gelenler büyük adada yaşayan madam değil sonuçta. Daha önce Anadolu'dan İstanbul'a gelip orayı mahveden grup, şimdi kıyı Ege'ye geçiyor. Haz peşinde, üretmeyen yıkıcı bir güruh bu. Çevreci görünüyor fakat aldığı villanın yapılması için 200 tane zeytin ağacının kesildiğinin farkında değil. Çevreci fakat kamyonetle geziyor, bahçesindeki çimi sulamak için her gün 60 litre su harcıyor. Muğla'nın dokusuna uygun değil. Orman yangınlarının da başlıca sorumlusu yine iç göç. Yangınların yüzde 88'i insan ihmali ile çıkıyor, 160 hektarın yok olduğu son yangın havalimanından çıkan bir arabadan atılan izmaritle başladı. Yani Bodrum'un psikolojisi taciz ve istismara uğramış bir çocuğunki gibi. İç göçe önlem alamazsak, ne yazık ki onu da kaybedeceğiz."
EĞER HATALI KODLARI DÜZELTMEZSENİZ, ŞEHİR DEĞİŞTİRMEK İYİLEŞTİRMİYOR
Üç tip beyaz yakalı var:
1) İstanbul ve Ankara'da çalışmaya devam edenler
2) Beyin göçü yaparak Avrupa ya da Amerika'ya gidenler
3) İşi gücü bırakıp 'keyif göçü' yapıp kıyı Ege'ye gelenler
"Şu anda bununla ilgili bir doktora tezi yazdırıyorum. Üç grubu karşılaştırıyoruz ve hangisi psikolojik olarak daha iyi, hangisi spritüal olarak daha iyi, hangisinin yaşam tatmini daha yüksek. Hipotezimiz tüm bu alanlarda keyif göçü yapanların daha sorumlu oldukları yönünde. Çünkü nereye gidersen git zihnin seninle geliyor ve oradaki hatalı kodları düzeltmezsen şehir değiştirmek seni iyileştirmiyor. Toplumsal depresyon yerinde kalmalı çünkü mekan değiştirmekle sorunlardan kurtulamıyoruz. Önemli olan zihnimizi temizlemek. Zihin temizlenmezse İstanbul'un ve Bodrum'un geldiği nokta ortada. Bizler sadece doğadaki sıradan varlıklarız. Bunun kabulü çözüm. Bir zeytin ağacı ya da köpekten daha değerli değiliz. Kendimizi onlardan üstün sayarsak bu yok edicilik durmayacak."
MANİ HALİNİ HAFTA SONU TATİLCİLERİNDE GÖRÜRÜZ
UZM. PSİKOLOG TUĞBA YAĞAN:
"Nasıl insanlar zaman zaman, farklı koşullarda kendi duyguları ve ruh halinde dalgalanmalar yaşıyorsa, Bodrum'un da mevsimine, ıssızlığına, kalabalığına, insanına göre psikolojisini değişken olarak yorumlayabilirim. Sonbahar kış zamanı yalnızlığını seven, dinlenerek ruhunu demleyen, kendi başınalığına; sakin, dingin ve huzurlu bir anlam yüklüyorken, baharda içi umut dolu ve keyifli, yazın o kalabalığı, insan ve mekanların hareketliliğinin içinde kimi zaman heyecanlı ve coşkulu, fazla enerji dolu ve aşkı çağıran...
Bir tarafı o sakinliğe, kendi başınalığına, ona temas eden az sayıda insanın hissettirdiği o güvenli yere o kadar alışmıştır ki, ne kadar yazın insanların arasına karışmak isteyen cesur ve özgür bir ruhu olsa da, zaman zaman alıştığı kendi güvenli alanından çıkmanın tedirginliğini de yaşar. İçindeki benliklerden biri, yenilikleri ve yeni insanları keşfetme, keşfettikçe eğlenen ve arzuladıklarına temas etme hevesi içindeyken diğer benliği de değişime direnen, neyle nelerle karşılaşacağına dair endişe duyup, olumsuzlukların da canını sıkmasını istemeyip geri çekilme eğilimi olan tedirgin bir ruh hali de var sanki Bodrum'un... Her ne yaşamak ve yaşatmak istiyorsa da onu yaşayacağını ve yaşatacağından emin olduğu ayrıcalıklı bir cezbediciliğe ve güzelliğe sahip."
"GENEL RUH HALİ BİPOLAR DİYEBİLİRİZ"
-Anket sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu yaz döneminde insanlar Bodrum'da beach partilere gidip tüm yüksek enerjileriyle dans ederek, akşamları da bir çok mekanı doldurarak sosyalleşiyorlar ve özellikle hafta sonu tatilcileri uyku azlığı yaşayarak yerinde duramadığı bir tatil modunda. Tabi gün boyu yapılan bu etkinliklerde çok para harcama durumu söz konusu. Bodrum'da tatil yapan bekarlar da flörte oldukça açık. Cüretkar tavırların yanı sıra, senin de Bodrum yazında bahsettiğin gibi özellikle bekar insanların kalabalık içinde tek ve yalnız hissetme hali ve otofobiyi tetikleyen (yalnız kalma korkusu) da bri çok kişinin tatilden keyif alamamasına sebep oluyor. Çiftleri ya da kalabalık arkadaş gruplarını gördükçe yalnızlığından yakınır ve enerjisi düşer o ortamdan zevk alamaz. (Depresyonu tetikler) Bu da o hareketli müziğin ve eğlenen insanların arasında kendini üzgün ve mutsuz hissetmesine sebep olur. Tüm bunları dahil edersek Bodrum'un psikolojisi için Bipolar diyebiliriz.
Mani halini en çok hafta sonu tatilcilerinde görürüz. Yerlerinde duramazlar, yorgunluk ne bilmezler az uykuyla dolu dolu bir tatil yapmak isterler, heyecanlı ve çok neşelidirler ve sohbet etmeye eğlenmeye çok açıklar, diğer yandan da tatili istediği gibi gitmediğinde kolay sinirelnip sorun çıkartmaya eğilimli olanlar var.