20'li yaşlarında ortaya çıkan ve cam yanılsaması olarak da bilinen bu durum, başta "The Glass Piano" olmak üzere birçok edebi esere ilham oldu. İşte Alexandra Amalie'nin hikayesi…
Alexandra, Bavyera Kralı I. Ludwig ve eşi Saxe-Hildburghausen Prensesi Therese'nin sekizinci çocuğu ve beşinci kızı olarak dünyaya geldi. En bilinen portresini ise babası bir galeri için yaptırmıştı.
Hayatı boyunca hiç evlenmeyen Alexandra, ilerleyen yaşlarında başrahibe olarak atandı. Başta soylu kadınlar arasında oldukça önemli olan bu toplulukta yer alan prenses ardından çeşitli öyküler ile edebi kariyerine başladı ve yazar olarak anıldı.
1852'de İlk öykü kitabının yayınlayan Alexandra ilerleyen yıllarda denemeler ve öylüler yazmaya da devam etti. Tüm bunlara ek olarak yazarlık kariyeri boyunca çevirmenlik de yaptı.
Alexandra, ilginç bir şekilde 21 Eylül 1875'te (erkek kardeşi Prens Adalbert ile aynı gün) 49 yaşında Schloss Nymphenburg'da vefat etti. Ancak adından en çok söz edilmesini sağlayan 20'li yaşlarda belirgin bir şekilde ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklarıydı.
Küçüklüğünden itibaren temizlik takıntısı olan ve sadece beyaz kıyafetler giyen Alexandra, yirmili yaşlarının başında, çocukken içinde kalan camdan yapılmış bir kuyruklu piyanoyu yuttuğuna dair bir yanılsama geliştirdi.
Bir gün sarayın içerisinde parmak ucunda duvarlara değmeden yürümeye çalışan Alexandra, nedeni sorulduğunda cam bir piyano yuttuğuna dair inancından bahsetti ve hayatının ilerleyen süreçlerinde de bu durumla mücadele etti.
Eğer bir darbe alırsa içerisindeki cam piyanonun da kırılıp onun ölümüne sebep olacağı inancını özellikle genç yaşlarında yoğun olarak yaşandığı bilinse de ilerleyen süreçte durumunun nasıl olduğuna dair net bir bilgi bulunmamaktadır.
CAM YANILSAMASI (DELÜZYONU)
Cam yanılsaması, Avrupa'da özellikle Orta Çağ'ın sonlarında ve erken modern dönemde (15. ila 17. yüzyıllar) kaydedilen bir psikiyatrik bozukluğun dışsal bir tezahürüdür. Bu düşünceye sahip insanlar camdan yapıldıklarından ve "dolayısıyla bir çarpma ve darbe sonucu kırılabileceklerinden" korkuyorlardı. Ancak bu rahatsızlık ile ilgili vakalar 19. yüzyılla birlikte son buluyor.